“El ele tutuşup gezdiğim anı
Unutursun diye çok korkuyorum…”
diye başlayan şarkıyı dinlediğimizde ne “ahlar” çekeriz.
 
Ne de güzel sözlerdir.
Unutulmaz, unutturulmaz!
Hiç kimse için.
Vardır bir yerlerde saklı “Unutursun diye” duygular.
Mühürlüdür.
Açılmaz!
 
Sabah sabah dilime takıldı gitti şimdi bu sözler.
Neden ki?
Nereden çıktı şimdi bu?
Allah Allah!
Efkar mı bastı ne?
Tıkladım arama motorlarından birine ve karşıma Mehmet Balkış çıktı. Balkış cümbüşle dinletti bana bu şarkıyı.
“…İstersen inkar et istersen övün
İster kurtuldum de istersen dövün…”
İnce belli bardağın deminde bu güzel melodiyle anılara dalıverip gittim ben de bizler gibi.
Biz.
Yoktur ki birbirimizden farkımız !
 
Elele tutuşmak?
Gayet masumane bir vurgudur özünde.
Ama…
Sadece kadın ve erkek için midir “Elele tutuşmak?”
Hatırlıyorum da, geçmiş yıllarda aynı cinsiyete sahip dostlar da elele tutuşup gezerdi.
Elbette bu tutuşmanın temelinde “aşk” vardı.
Ama seks aşkı değildi ki bu.
Dostluktu.
Kardeşlikti.
Arkadaşlıktı.
Hiç de yadırganmazdı ki!
Ya şimdi?
Sokakta iki erkek el ele tutuşup gezse ne denir?
Nonoş!
Ya kadın tutuşsa?
Lezzo !
Hadi bakalım kolay gelsin.
Dostlukların bile içine ne güzel etmişiz?
Aferin bize/bizlere !
 
Ya şarkı çok güzeldi.
İçine ettik sözlerinin.
Ne de güzel kokular yayıyordu sonbaharın koynuna.
Ne diyordu?
“Siyah saçlarını kokladığımı
Her gece kapını yokladığımı
Aşkını kalbimde sakladığımı
Unutursun diye çok korkuyorum.”
Siz yine bu son sözlere takılın.
Ve bu sözlerin içinde kendinizi yaşayın en iyisi.
Yoksa.
Nasıl aşılır bu zorlu günlerin baskısı?
Nasıl nefes alınır?
Nasıl yelkenlere umutlar doldurulur ki.
Unutma/unutturma ki, o büyük aşk Cumhuriyetin temel ilkelerine su versin.
Güç versin.
Damarlarımızdaki asil kan oksijeninden hiç ayrılmasın.