ORTAK KARAR: Milletin haysiyeti, şerefi, hürriyeti, istiklali gerçekten tehlikeye düşmüştür. Bu felaketten kurtulmak gerekirse, vatanın son ferdine kadar ölmeyi göze almak lazımdır.
Padişah olsun, Halife olsun, isim ve unvanı ne olursa olsun hiçbir şahıs ve makamın hikmeti mevcudiyeti kalmamıştır. Yegâne kurtuluş çaresi, halkın doğrudan doğruya egemenliğini eline alması ve iradesini kullanmasıdır. Bizim burada alacağımız karar, Mustafa Kemal’in YA İSTİKLÂL YA ÖLÜM  direktifi ile yakında gerçekleşecek olan ulusal iradenin egemenliği istikametinde ve Mustafa Kemal’in yolunda olacaktır. 

 

YEMİN:  Vatan ve Milletimin kurtuluşu için sonuna kadar çalışacağımıza, başka siyasi düşünce ve emellerin etkisi altında kalmayacağımıza Vallahi Billahi

 
Haber Merkezi: 18 Haziran tarihi Karadeniz Ereğli’nin Kurtuluş günüdür.  1921 Haziran’ın da Kuvayı Milliye hareketiyle  Anadolu’da işgalden ilk kurtarılan ilçe olan Karadeniz Ereğli de, 2014 yılı kutlaması 1 saat 10 dakikalık zamana sığdırıldı.  Atatürk Anıtı önünde gerçekleştirilecek olan kutlama programında, askeri geçit töreni bile yok. Düşmandan kurtulmayı anlatan temsili hiçbir etkinliğin yer almadığı programın içeriği bir kenara bırakıp 1920 yılında yaşananları bugüne aktardığımızda belgelerden elde edilen bilgiler şöyle anlatıyor Ereğli’nin Kurtuluşunu.

 

KURTULUŞ MEŞALESİ
Ereğli’de Rüştiye Öğretmeni Nimet Hoca’nın öncülüğünde kurulan Müdafa-yı Hukuk Cemiyeti’nin kurucu başkanı ise dönemin Belediye Başkanı Akmanoğlu Raşit’tir.
 
Mondros Silah Bırakışması ve ülkenin işgaliyle yaşanan süreç, 19 Mayıs 1919’da  Samsun’a ayak basan Mustafa Kemal’in "Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” sözleriyle aydınlatılmıştır. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının başlattığı bu özgürlük yürüyüşü ile kazanılan Kurtuluş Savaşı’nda Ereğli’de Fransızların işgaline uğradı.

Zonguldak’ın işgaliyle Ereğli’de başlayan uyanma ve ayaklanma, Müdafa-yı Hukuk Cemiyeti’ni kurma hazırlıkları, Akmanoğlu Raşit’in evinde bir araya gelenler tarafından  başlatılmıştır. Akmanoğlu Raşit’in evinde buluşan Cöbekoğlu Hakkı, Evvelzaman Hakkı, Hüseyin Ustaoğlu Nazif, Hacı Eyüp, Hacı Eşref, Cıbıroğlu Hacı Musa, Halil Ağa, Sarmısakçıoğlu Nazif, Haliloğlu Ali Rıza, Karamahmutoğlu Mehmet ‘e, Amasya’da Hoca Kamil Efendi’nin Sultan Beyazıt Camisi’nde yaptığı konuşmayı Nimet Hoca okudu: 
 
“Milletin haysiyeti, şerefi, hürriyeti, istiklali gerçekten tehlikeye düşmüştür. Bu felaketten kurtulmak gerekirse, vatanın son ferdine kadar ölmeyi göze almak lazımdır. Padişah olsun, Halife olsun, isim ve ünvanı ne olursa olsun hiçbir şahıs ve makamın hikmeti mevcudiyeti kalmamıştır. Yegane kurtuluş çaresi, halkın doğrudan doğruya egemenliğini eline  alması ve iradesini kullanmasıdır.
 
Bizim burada alacağımız karar, Mustafa Kemal’in ‘YA İSTİKLÂL YA ÖLÜM’ direktifi ile yakında gerçekleşecek olan ulusal iradenin egemenliği istikametinde ve  Mustafa Kemal’in yolunda olacaktır.”
 

Nimet Hoca’nın bu konuşmasının ardından ‘Müdafa-yı Hukuk Cemiyeti’nin kurulması ve  ‘Kutsal Yemin’le bu işe başlamamız gerekir’  görüşünün benimsenmesinin  ardından abdestler alınıp, bir masa etrafında toplanılarak Kur’an-ı Kerim ve tabanca üzerine yemin etti kurucular:
 
 

YEMİN METNİ:  Vatan ve Milletimin kurtuluşu için sonuna kadar çalışacağımıza, başka siyasi düşünce ve  emellerin etkisi altında kalmayacağımıza Vallahi,  Billahi…
 
Karadeniz Ereğli’de kurulan Müdafayı Hukuk Cemiyeti’nin kuruluş programı ise şöyle belirlendi:
 
1- Ereğli’de Müdafa-yı Hukuk Cemiyeti’nin kurulduğu Mustafa Kemal Paşa’ya telle bildirilecektir.
 
2- Ereğli, bir işgal hareketini silahla karşılayacaktır.
 
3- Bunun için askerlik yapmış ve savaşmış olan gönüllülerden Kuvayı Milliye teşkil edilecektir.
 
4- Rumların taşkınlıklarına son verilecektir.
 
5- Ereğli köylüleri bir Cuma günü şehre davet edilerek bir miting yapılacak, memleketin içinde bulunduğu durum onlara da anlatılacaktır.

 
Karadeniz Ereğli’de Kurtuluş Savaşı mücadelesi örgütlü bir biçimde işte böyle başlarken, Ereğli kıyılarında Fransız savaş gemilerinin sık sık dolaştığı da gözleniyordu. Ellerinde Türk Bayrakları ile Kaptaş’tan, Cuma’dan, Yalı Köylerinden gelen atlı gruplar hep bir ağızdan ‘Dörtyüz aslandan bu vatan kaldı bize yadigar. Terk edersek lanet etmez mi bize Perverdigar.’ marşıyla Ereğli sokaklarını inlettiler.
 
Alaplı, Gülüç ve Yalı köylüleri de açıldıkları kayıklardan ‘Karadeniz akar gider/etrafını yıkar gider’ marşı uğultular yaratıyordu.
 
Ereğli uyanıyordu. Ereğli bir bütün olmuş tek yürek ve tek vücut Kuvayı Milliye Ruhuyla Müdafa-yı Hukuk Cemiyeti’nin öncülüğünde  işgale karşı ulusal duruş sergiliyordu.

Nimet Hoca Millet Parkı’nda Ereğlilere şöyle sesleniyor:

 

Sayın dinleyiciler, Çanakkale ve Kafkas Gazileri!

 

Bugün ulusça mübarek vatanımızın parçalanması, namus ve haysiyetimizin ayaklar altına alınması tehlikesi ile karşı karşıya bulunmaktayız. Her karış toprağı şehitler kanı ile yoğrulan kutsal vatanımıza el uzatılıyor. İzmirliler ve Batı Anadolu halkı silahlarıyla dağa çıktılar düşmanı Akdeniz'in çukurluklarında kahredeceklerdir.

 

Aziz Hemşerilerim!

 

Bizler de görkemli tarihimize ve atalarımıza lâyık olduğumuzu kanıtlayacağız. Sınav günümüz gelmiştir. Bu uğurda sizlerle birlikte canımı vermekten çekinmeyeceğim. Hoca çok heyecanlıdır. Tozpembesi yanaklarından akan gözyaşlarını tutmağa çalışmaktadır.
 
Genç yavrularım!

 

Sizleri bugün için yetiştirdik. Düşmana Bedir'in Malazgirt'in, Fetih'in aslanları gibi kurşundan kenetlenmiş saflarınızla saldıracaksınız. Onları yok edeceksiniz. Şehit ve Gazi olacaksınız. Bu ulus, bu vatan, bu tarih, bu şeref size emanet olacaktır.
 
Gaziler ve Kahramanlar!

 

Dinimize göre esir bir hükümdara itaat caiz değildir. 

İtaat eden Peygamberimizin istediği ümmet değildir. 

Büyük tehlikeyi önlemek Kuvayı Milliye ruhuna sadık kalmakla kabil olacaktır. 

Çanakkale ve İzmir-de akan kanlarla, Batı Anadolu'nun tarihi sınırı çiziliyor. 

Biz de akıtacağımız kanlarla bu sınırı tamamlayacağız. Karadeniz sahilini kanımızla yalazlayacağız. “Misakımız” bu olacaktır.

Pek yakında bu toprakta yükselen kurtarıcının, Mustafa Kemal'in emrinde 1200 yılından beri uğrunda mücadele ettiğimiz İslam Dininin bugün içimizde yanıp tutuşan meşalesi bizi gazamızda kutsal savaşımızda muvaffak ve muzaffer kılacaktır. 

Çünkü hak uğrunda, vatan uğrunda, din uğrunda, millet uğrunda savaşıyoruz Cenabı Hak bizimle beraberdir.


FRANSIZ FİLOSU

Ereğli limanına gelen ve Kaymakamlığa gidip Osmanlı Devletine yardımcı olmak (!) için Heraklea Tepesine asker çıkararak korsanlık ve haydutluk ile mücadele edeceklerini söyleyen Fransızlar, Mondros Silah Bırakışması’nın 7. Maddesini uygulayarak maden ocaklarına ve limana egemen olmak istiyorlardı.
 
Ereğli Müdafa-yı Hukuk Cemiyeti  ‘Ereğli’de dirlik düzensizlik olmadığını’ ve bu durumun bir işgal olarak kabul edeceklerini amiral gemisine gönderdikleri heyetle bildirirken, konuyu ayrıca Mustafa Kemal’e de telgrafla bildirdiler. 

Mustafa Kemal’den yanıt gecikmeden geldi. Mustafa Kemal  ‘Vatanımızı kurtarmak için yediden yetmişe kadar savaşmak zorundayız. 5000 kişilik yardım kuvveti gönderiyorum’ mesajını gönderdi.
 
Fransızlar, 8 Haziran 1920 günü; Baba Burnu’na 2 gambot yaklaştırıp 3 makine tüfekli bir piyade bölüğünü karaya çıkararak Keşiftepe ve Kestanelik sırtlarında ve hastane üzerinden kenti işgale başlarken, savaş gemileri de hem limanı hem de Ereğli’ye topa tutmaya başladılar. 

Askeri güç anlamında üstün olan  Fransızların bu işgaline karşı, İzzet Dura yönetimindeki Kuvayı Milliye güçleri geri çekildiler.
 

Samsun’dan güneş gibi doğan Mustafa Kemal’in gönderdiği Yüzbaşı Cevat Beyin Kuvayı Milliyesi ve Devrek’ten de Muharrem Çetesi  Ereğli’ye ulaştığında  tüm hazırlıklar tamamlandı. 

Şimdi saldırı zamanıydı. 18 Haziran 1920 günü Kuvayı Milliye Birliklerinin saldırısı karşısında şaşkına dönen Fransızlar işgal etmek istedikleri Ereğli’den çekilmeye başladılar ve 19 Haziran günü de KENTİ tamamen terk ettiler.
 
Kdz. Ereğli’nin Kurtuluş Günü’nün kısa öyküsü bu. Fransızlar 18 Haziran 1920’de kovuldukları Ereğli’ye 9 ay sonra ve ikinci kez geldiler. Bu gelişlerinde ise Kurtuluş Savaşı’nın tarihe ‘tek deniz savaşı’ olarak geçen Alemdar olayı yaşandı.  

Recep Kahya’nın  şehit olduğu (9 Şubat 1921) bu Alemdar olayında Fransızlar yine amaçlarına ulaşamayarak çekip gitmek zorunda kaldılar. 
  
*Kaynakça:  Kurtuluş Savaşında Karadeniz Ereğlisi  (Tahsin Aygün)

 

 

KURTULUŞTA EREĞLİ TÜRKÜSÜ

 

O gün onlar
Milletin makûs kaderine terk edildiği ortamda
Bir avuç yurtsever gönüllü ve önderdiler
Ereğlili hemşerileri ile birlikte
Çepeçevre baskıya karanlığa ve umutsuzluğa rağmen
Mustafa Kemal’i seçtiler onlar
Kuvayi Milliyeciydiler

 

Yüzbaşı Celal Dura ve Cevat Rıfat’ın askeri görüşleri
Nimet hocalarının birleştiriciliği ile
Birbirleri hemşerileri ve paşalarına inanan
Hacı Eşref Eyüp, Evvel Zaman Hakkı
Kahramanoğlu Mehmet, Cıbıroğlu Mustafa, Sarımsakcıoğlu Nazif
Kuvayi Milliyeciydiler

 

Oysa onlar
Tarihe ve atalarına borçluydular
Ayazmasında Kerberos’u yakalayan Herkül’e
Dünyanın yuvarlağını buradan
Aleme haykıran Horalides’e
Mim sanatçısı Kiripas’a
Yöremizin taşları ile Rumeli Hisarını yapan
Ve böylece İstanbul’u fethederek çağ açan Fatih’e
Kalyonlar devşirmiş limanlarına ve kurt denizcilerine
Köylüleri Uzun Mehmet’e borçluydular çaresiz
Kuvayi Milliyeciydiler

                                             Kutsal Kıvrak