Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Kdz. Ereğli Şube Başkanı Yusuf Arslan düzenlenen basın toplantısında konuşurken, Belediyenin kitap fuarına davet edilen Yavuz Bahadıroğlu’nun Atatürk hakkında daha önce yazdıkları ve yaptığı konuşmalarda skandal ifadeler kullandığını belirterek, “Zehirli kafa” dedi.
Arslan konuşmasında, Bahadıroğlu’nun tarihçi olmamasına rağmen, tarihçiymiş gibi bir takım kişilerin ve kurumların yaptığı çukur bir tarih peşinde olduğunu söyleyerek görüşlerini şöyle ifade etti:
“Atatürk dönemine sürekli çamur atmakta ve Atatürk için zulüm 1938’de son buldu diyen her hafta eni bir zırva kusmaktadır.
Tvnette yayımlanan “Derin tarih” isimli programda Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili skandal sözlere imza atmış tarihçi değil tahrifçi bir kafadır. Hatırlatıyoruz bu kadar pervasızca bu Cumhuriyeti kuran kişiye hakaret edemez, O’nun özel hayatına, aile ilişkilerine, hele hele manevi evlatları üzerinden saldıramazsınız. Türk ulusunun ortak değeri olan Mustafa Kemal Atatürk’ü, Türk halkının gönlünden ve zihninden söküp atabilmek için ellerinizden geleni yapsanız da, gönlümüzden atamazsınız. Ve Kdz. Ereğli gibi; çağdaş, demokrat ve Atatürk’ün ışığında ve izinde yürüyen bir kentte. Manevi önderleri Nimet Hocalar olan ve gücünü onların aydınlığından alan bizler, Yahya Kaptanların, Cöbek Hakkıların, İpsiz Receplerin torunları olarak yüreğimizde Cumhuriyet ve Atatürk sevgisi ile dedelerimizin uğrunda her türlü fedakarlığı bu toprakları Yavuz Bahadıroğlu gibi tahrifçi, iktidar yalakaları ve O’nun buradaki uzantılarının siyasi emelleri için Ereğli’mizi kirletmesine izin vermeyeceğiz.”
Yusuf Arslan sözlerini “Oemokratik eylem hakkımızı kullanarak yüreği Atatürk sevgisi ile dolu tüm hemşehrilerimiz, üyelerimiz ve halkımızla birlikte mücadele edeceğimizi tüm kamuoyuna duyururuz” diyerek tamamladı.
Arslan’ın ardından Genel Sayman Semih Özkök’te görüşlerini açıkladı.
2 yerde yazım hatası olmuş, doğru metin bu.
Laiklik, kişinin ibadetinin inancının kendisinde kaldığı, din ile toplumun sömürülmesine imkan verilmeyen sistemdir. Laik toplumlarda dini kullanarak devleti ele geçirmeye çalışan fetö gibi terör örgütleri olmaz. Din kisvesi altında kandırılanlarla Adnan Oktar gibi cemaatlerde, tarikatlarda kadın, silah, rant ticareti yapılmaz.
Laik toplumlarda hukuk vardır. İnsani haklar vardır. Kurallar vardır. Devlet kurumu tüm yurttaşlarına inancı ne olursa olsun eşit yaklaşır. Belli inançtaki kişilerin hakları diğerlerinden fazla veya AZ olmaz. Türbanı, sarığı, kipası her ne giyip, takacaksa insanlar özel yaşamında giyer, takar. Devlet kurumlarında hele bir ideoloji için bunların hiçbiri takılmaz. Bunu istemeyen özel iş yapar.
Laikliği uygulayan ülkeler refah içindedir, özgürdür, suç oranları düşüktür, kadın cinayetleri, çocuk tavicizleri çok azdır. Bugün bütün ortadoğu ülkelerinden, Suriye’den İran’dan Irak’tan Afganistan’dan Türkiye’den Mısır’dan vb insanlar bu kurallar uygulandığı için akın akın Avrupa, Amerika, Kanada, Avustralya’ya gitmeye çalışmaktadır. Oralarda türban vb yasaklar olmasına rağmen. Hiç kimse Suudi Arabistan’a gitmek istememektedir.
Atatürk, işte bunları bildiğinden laik, demokratik, hukuka dayalı, tam bağımsız bir cumhuriyet kurdu. Ancak ne yazık ki Türk halkının bir bölümü bunu anlayamadı.