TKP Zonguldak İl Komitesi AKP iktidarının parolasının “tasfiye et, sat, kapat ama ille de yağmalat” olduğunu öne sürdü.

AKP iktidarının kamu sektörüne özel bir kin ve düşmanlığı bulunduğunu belirten  TKP Zonguldak İl Komitesi “Hangi sektörde olursa olsun fark etmiyor onlar için. Bir sektörde kamu işletmesi mi var, parola belli; tasfiye et, sat, kapat ama ille de yağmalat.. Boşalan pazara sermaye gruplarını yerleştir ki biraz daha semirsinler. Yabancı tekelleri buyur etmeyi de unutma. Yaptıklarının tümünün özeti bu. Et ithalatı kararının arkasında yatan gerçek de. 1952 yılında Türkiye’de hayvancılığın ve balıkçılığın geliştirilmesi için kurulan Et ve Balık Kurumu (EBK) neden özelleştirme kapsamına alındı sanıyorsunuz? 1990-2005 döneminde EBK’ya bağlı işletmelerin bir çoğunun kapısına kilit vuruldu ve işletmeler arsa bedeline (!) satıldı. Şimdi ise “kırmızı et ithalat yetkisi” EBK’ya verildi ve ihale gerçekleştirildi (ihale yapılır yapılmaz tartışmalar da  başladı tabi). 2010 yılına “Halkın İşini ve Ekmeğini Çalanlardan Hesap Sorma Zamanı” dır açılımıyla girdik. 1 Mayıs’ta Taksim’e de “hep bir ağızdan yağmaya, soyguna, talana dur demek, hesap sormak için” çıktık” dedi.

TKP yazılı açıklamasına şöyle devam etti:  

“Sorduk, sormaya da devam edeceğiz, hem de sonuna kadar. Soruyoruz: 1990-2005 döneminde dünyada kırmızı et üretimi yüzde 16 artarken, Türkiye’de yüzde 13,7 oranında gerilemesi sizin suçunuz değil mi? Aynı dönemde dünyada kesilen hayvan sayısı yüzde 24,2 artarken, Türkiye’de yüzde 18,5 azalması sizlerin politikaları sonucu olmadı mı? Kişi başı et tüketimi 1994 yılında yıllık 20,7 kg iken 2005’te 10,1 kg’ye  milletçe zayıflama rejimine başladığımız için mi düştü…?

2003 yılında dönemin Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın “her şeyin kitabına uygun yapıldığı” yanıtını verdiği soru, EBK’ya ait 100 dönüm değerli arsası bulunan kombinanın GİMAT isimli kooperatife 22,3 milyon dolara satılması ile ilgili değil miydi? Unutmadan, adı geçen kooperatifi kuran patronlar satıştan bir ay sonra kooperatifi dağıtarak bir şirket kurdular, EBK’dan devralınan arsanın önce 50 dönümünü 10,5 milyon dolara Migros’a kiraladılar, kalan 50 dönümlük arsayı da 100 milyon dolara bir Alman şirketine devrettiler.Belki unutmuşsunuzdur diye hatırlatalım dedik. Kaça almışlar, kısa zamanda ne kadar kar etmişler hesapladınız mı hiç? Yok, sizler nasıl olsa bu halk çabuk unutur, hem hesap falan da sormaz diyorsunuz. Biz de diyoruz ki, zamanı çoktan geldi, enin de sonun da hesap vereceksiniz.

Soruyoruz: hayvancılık, sizin deyiminizle “zarar eden-kar getirmeyen” bir sektördü de Sancaklar, Koçlar, Çalıklar ve diğerleri neden bu sektöre yatırım yaptılar? 2005 yılında TÜSİAD’ın Türkiye tarımıyla ilgili düzenlediği bir panelde konuşan Ethem Sancak’ın “Ey işadamları ineğe aşık olun. Paranızı amorti edeceğiniz bunun gibi sektör yok. Beş yılda amorti ediyor ikinci yılda kara geçiyor. Rekabette de büyük avantaj var. Tarıma mahkum edilmiş, bilgiden yoksun bırakılmış köylü rakibiniz.” Dediğini de mi duymadınız?

Bu para babalarını cezbeden, EBK’nın özelleştirilmesi ile büsbütün kuralsızlaşan, üstelik halkın temel besin kaynakları ile ilgili, yani “batmayacak” bir piyasadan kazanacakları tatlı karlar değil miydi sizce? Et fiyatları sırf patronların kar hırsı ve sizin piyasacı politikalarınız yüzünden artmadı mı? Kısa vadede fiyatları düşürse bile orta vadede fiyatların yeniden artmasını et ithalatının önleyemeyeceğini mi bilmiyorsunuz yoksa; bu halk nasıl olsa çoktandır et tüketmeyi unuttu, ağızlarına (seçim öncesi AKP’ye ilaç gibi geleceğini hesap ettiğiniz) bir parmak bal çalalım da et tüketmeyi ebediyen unutmalarına neden olacak süreçte bir bahanemiz olsun mu diyorsunuz?

Şimdi de sizin saklamaya çalıştığınız o gizli niyeti aralayalım biraz. Önce özelleştirip sonra ithal yetkisi verdiğiniz EBK’nın elinde ithal hayvanları muhafaza edecek tesisi yok bu bir. İthal edilecek hayvanların ne menem şey olduklarına girmeden (ulusal basında ithali düşünülen  etlerin Avrupa’da kedi köpek maması yapıldığını falan okumadınız mı yoksa) küçük üreticiye dönük bir seçim rüşveti olarak EBK’nın getirdiği hayvanları uzun vadeli kredi kullandırtarak küçük üreticiye satacaksınız, bu da iki desek. Yoksul köylü borç kıskacına sokulurken, önemli kısmı küçük üreticinin elinde bulunan yerli ırkların yok olması da sağlanmış olacak desek. Bütün bunların uzun dönemde hayvancılığın belini iyice bükeceğini; küçük üreticinin Sancakgillerin  besi çiftliklerinde ırgatlığa ve ya kentlerin varoşlarında işsizliğe mahkum olacağını pekala biliyorsunuz değil mi desek.. Yanıtınız ya suskunluk ya da “halk ucuz et yemesin mi” türünden ucuz aldatmacalar olacaktır, kesin. Elinize ABD ve AB’nin ve de tüm parababalarının  verdiği ödev bu çünkü. Ödevinizi yapmazsanız sermayenin korumasındaki yerinizden atarlar sizi. Onlara hesap vermek zorundasınız. Ya bize…? Emekçi halka, işçiye, işsize , emekliye, gençliğe… Ama unutmayın, eninde sonunda, özelleştirmelerin yol açtığı tahribat geri çevrilecek ve özelleştirme yağmasının sorumlularından hesap sorulacaktır. Bir gün mutlaka.”