CHP Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk, TBMM Genel Kurulu’nda konuştu:

 

Cumhuriyet Halk Partisi Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmasında, yargının halinin içler acısı olduğunu, millet adına karar vermesi gereken yargının, iktidar yargısı ve cemaat yargısı olarak bölündüğüne vurgu yaparak, “Yargı adaleti gerçekleştirme hedefinden vazgeçmiştir” dedi.

İstanbul Tahkim Merkezi Yasa Tasarısı üzerine CHP grubu adına söz alan Köktürk’ün yaptığı konuşma şu şekilde: “Tahkim ve ara buluculuk gibi alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin durumu ulusal yargı karşısında lehte ve aleyhte pek çok eleştiriyi beraberinde getirmiştir. Uyuşmazlıkların çözümünde taraf iradesinin katkısı nedeniyle toplumsal barışın korunması, uyuşmazlığın daha kısa sürede etkin ve göreceli olarak daha az masrafla çözülmesi, mahkemelerin iş yükünün azaltılması, gizli olması, kararlarının icrasının kolaylığı ve yaygınlığı gibi pek çok gerekçelerle tahkim veya diğer alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin tercih edilmesi gerektiği ifade edilmektedir ancak işin gerçeğine bakıldığında bu gerekçelerden daha çok tahkim ve alternatif diğer uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin gündeme gelmesi dünyadaki ekonomik ve siyasal gelişmelere paraleldir, dünyadaki ekonomik ve siyasal gelişmelerin sonucudur.

 

TAHKİMİ KOŞUL OLARAK İLERİ SÜRMEKTE

Halil Yılmaz'ın "Uluslararası tahkim örgütlenmeleri" makalesinde açıkça belirttiği üzere, gelişen ve biçim değiştiren uluslararası ilişkilere bağlı olarak çok uluslu sermayede yayılma eğilimi içerisine girmiş ve sınır ötesi bölgelerde yerleşmenin yollarını aramıştır. Diğer yandan ekonomik ve sosyal düzeyi düşük ülkelerde yaşadıkları işsizlik, dış borç yükü diğer geri kalmışlık sebepleri karşısında işsizliği önlemek, ekonomik olarak güçlenmek ve yaşadığı diğer iş sorunlarını aşmak amacıyla yabancı sermayenin yaptığı yatırımları kendi ülke topraklarına çekmenin olanaklarını hazırlamışlardır. Bu bağlamda, çok uluslu yabancı sermaye ekonomik varlığını ve kârlılığını güvence altına almayı istemekte, bu anlamda da yatırım yaptığı ülkenin ulusal yargısını bir engel olarak görmekte ve ulusal yargının karşısına alternatif bir çözüm yolu olarak tahkimi koşul olarak ileri sürmektedir. Ülkemizdeki tahkimin gelişmesine baktığımızda bu tablo açık ve net olarak görülmektedir. Cumhuriyet öncesi dönemde tahkimin ilk adımları olarak tasarıda da belirtildiği gibi 1856 yılındaki düzenlemeler karşımıza çıkmaktadır. Anılan tarih Osmanlı Devleti'nin çöküntü içerisine girdiği dönemdir ve Batı baskısının en yoğun hissedildiği dönemdir. Osmanlı Devleti ilk dış borcunu bu dönemde, 1854 yılında İngiltere'den almış ve 1854 yıllarıyla 1874 yılları arasında tam 15 kez dış borçlanma gerçekleştirmiş, bu borçlanmaların baskısıyla, dayatmalarla da yabancılara toprak satış yasası ve bahsi geçen bu düzenlemeler başta olmak üzere pek çok düzenleme yürürlüğe girmiştir. Ancak değerli milletvekilleri, hepimizin bildiğin gibi bu tür düzenlemeler Osmanlı'nın gerilemesi ve çöküşünün önlenmesi için yeterli olmamıştır. Osmanlı'nın vergi gelirlerine Batı devletlerince el konulmuş, Osmanlı hazinesinin iflası açıkça ilan edilmiştir.

 

“PARALELLİK ARZ ETMEKTE”

Bu tasarının genel gerekçesinde de yabancı sermayeyi ülkeye çekme arzusunun yattığının ve İstanbul finans merkezinin hukuki yapısının güçlendirilmesi için İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu Tasarısı'nın hazırlandığının ifade edilmesi tarihsel süreç ve tahkimin çıkış nedenlerine paralellik arz etmektedir. İstanbul bir finans merkezi hâline gelecek ve yabancı sermayenin güvencesi olarak da İstanbul'da bir tahkim merkezî kurulacaktır. Bu değerlendirmelerin ışığında dünya düzenin geldiği nokta ve küreselleşmenin kaçınılmazlığı savıyla tahkim yargılaması ve alternatif uyuşmazlık yöntemlerini eleştirenler "tutuculuk, gericilik, gelişmeye engel olma" gibi savlarla eleştirilse de devletin temel işlevi organları asla unutulmamalıdır. Devletin temel işlevi, hepimizin bildiği gibi, yasama, yürütme ve yargıdır. Bu üç işlev devletin olmazsa olmaz yapısını oluşturur ve bu işlevlerin genel olarak devri asla söz konusu değildir. Bu anlamda bakıldığında, sonuç olarak: Tahkim istisnai bir yargı yoludur aslolan ulusal yargı sisteminin güçlendirilmesi, etkinleştirilmesi ve güvenilir hâle getirilmesidir. Ancak, AKP'nin geride bıraktığımız sürecinde yargıyı getirdiği nokta maalesef içler acısıdır. Bugün, yargı "iktidar yargısı ve cemaat yargısı" olarak bölünmüştür. Adaleti gerçekleştirme hedefinden vazgeçmiştir, âdeta yolsuzlukları aklama mekanizmasına dönüşmüştür. Ancak, bizler, "bağımsız yargı" idealimizden, hedefimizden ve mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz.

 

(Haber Merkezi)