2017-2018 yılı eğitim ve öğretim yılı ile ilgili yapılan açıklamalarda, ezberci olmayan ve laik eğitim vurguları yapıldı.

Açıklamalar şöyle:

FARUK ÇATUROĞLU

 ZONGULDAK AK PARTİ MİLLETVEKİLİ

“Eğitim, bireyin ve toplumun gelişmesini, bilgi teknolojilerinden azami seviyede yararlanılmasını sağlamasının yanı sıra, ekonomik kalkınmayı destekleyen, millî ve manevî değerlerimizi koruyup geliştirmeye yarayan kısacası toplumun ve bireylerin şekillenmesinde yegâne etkendir.

Eğitim hayat boyu devam eder. Öğrencilerimizin bilgi çağı insanı olarak yetişmesine bilgiyi sadece elde etmekle yetinmeyip onu uygulamasına, ezberci değil düşünen, eleştiren ve araştıran beyinler olmasına, milli manevi ve kültürel değerlerimizi, bilimsel ve evrensel değerlerle kaynaştıran nesiller olarak yetişmesine vesile olacak en önemli etken eğitimdir.

İlim ve tekniği kendisine tek ve en gerçek yol gösterici olarak alan, araştıran, keşfeden, yeniden yapılandıran, özgür düşünen, kendi kendine yetebilen, yeniliklere açık, ülkemizin sorunlarıyla ilgilenen ve geleceğimize sahip çıkan, ruhen ve bedenen sağlıklı bireylerin yetişmesine vesile olan değerli öğretmenlerimiz bizler için birer gurur ve övünç kaynağıdır.

Unutmayalım ki eğitim ailede başlar. Öğrenci, öğretmen, okul yönetimi ve veli arasında kurulacak sağlıklı bir iletişim öğrencilerimizin başarılarını arttıracaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle, 2017-2018 Eğitim Öğretim yılının, ülkemizin güçlü yarınlarında söz sahibi olacak ve yarınlarımıza yön verecek öğrencilerimize başarı ve mutluluk getirmesini temenni ediyor; öğretmenlerimizin, öğrencilerimizin ve velilerimizin yeni eğitim öğretim yılını en içten dileklerimle kutluyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.”

 

ÖZCAN ULUPINAR

ZONGULDAK AK PARTİ MİLLETVEKİLİ

 “Öğrenimin temelini oluşturan İlköğretimin anlamının ve öneminin anlatıldığı İlköğretim Haftası bütün öğrencilerimize, öğretmenlerimize, velilerimize ve tüm memleketimize kutlu olsun.

İnsanlığa yararlı olmak okuma ile başlar. Cahilliği ortadan kaldırılabilmek, bilgili ve fert olarak söz sahibi olabilmek için okuma yazma bilmenin önemi çok büyüktür.

Okuma yazmanın, eğitim ve öğretimin temelini ilköğretim oluşturmaktadır. İlköğretim, anlamayı, düşünmeyi, yavrularımızın vatan millet sevgisini, bağımsız ve hür yaşamanın öğrenilmeye başlandığı, birlik ve beraberlik duygularının aşılandığı yerdir.

Yüce Allah, Kur’an- ı Kerim’ in ilk indirdiği ayetteki buyruğu da ‘Oku’ dur. Bununla Allah bütün kullarının okuyup yazma yoluyla belli bir eğitim düzeyinde olmasını, âlim düzeyine kadar çıkmalarını istemektedir.

Hacı Bektaşi Veli’ nin ‘ilimle gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.’ sözündeki gibi eğitim öğretimin önemini iyi kavramalı genç beyinlere aktarmalı, onları ahlaklı, terbiyeli, ailesine, çevresine faydalı bireyler olarak yetiştirerek toplumumuzun ve ülkemizin çağdaş medeniyetler seviyesine çıkmasını sağlamalıyız.

Bu duygu ve düşüncelerle, yeni eğitim öğretim yılının bütün öğrencilerimize, öğretmenlerimize, velilerimize ve milletimize hayırlı uğurlu olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.”

 

ŞERAFETTİN TURPCU

ZONGULDAK CHP MİLLETVEKİLİ

"Bilimsel Laik eğitim, iktidarın 'dindar kindar nesil yaratma' projesi uğrunda tel tel dökülüyor. İktidarın bu saplantısı eğitimin içeriğini altüst etmiştir. Tabi burada asıl konu neslin dindar olması ya da olmaması değildir. Konu, bir ülkenin geleceğinin, kendilerini dindarlığın ölçüsü yerine koyan bir iktidar tarafından esir alınmasıdır. Daha düne kadar dindarlık için Fetulahçıları  model olarak sunan, örnek gösteren, bunları devletin her kurumuna yerleştiren bu iktidar değil miydi? Şimdi ise başka tarikatlara ve yapılara kapı açıyorlar. Bu gerçekleri ortaya koymazsak eksik bir değerlendirme yapmış oluruz.

İktidar eliyle tarikatların, cemaatlerin, her türden gerici vakıf ve teşkilatın asli unsur haline getirildiği eğitim sistemi; düşünmeyen, soru sormayan, sadece itaat eden bir nesil yetiştirmeyi amaçlamaktadır. Bu hedefin panzehiri ise laik ve bilimsel eğitimdir.

“YENİ MÜFREDAT PROGRAMLARI ORTADA”

Milli değerlerden uzak, kurtarıcımız, kurucumuz Atatürk'ü yok sayan, Cumhuriyet Devrimlerini içermeyen, milli bayramlarımızı bile yeni müfredat programları da ortada! Türkiye, çağdaş dünyadan koşarak uzaklaşıyor! Bütün okulları imam-hatip yapma hevesinde, yeterli sayıda yurt açmayan, okullar arasında ayrım uygulayan, bunu ayırdığı bütçelere yansıtan, yoksul halk çocuklarını denetimsiz tarikat yurtlarına teslim eden, mecbur eden bir eğitim anlayışı olur mu?

“KOLTUĞA GEÇEN HER BAKANLA BİRLİKTE SINAV SİSTEMLERİ DEĞİŞTİ”

15 yılda 6 farklı bakan gören eğitim sistemimizde, koltuğa geçen her milli eğitim bakanı ile birlikte ders programları ve sınav sistemleri değişmiş, adeta yapboz tahtasına dönmüştür. 13’ten fazla temel değişiklik yapılan eğitim sistemi tamamen istikrarsızlaşmış durumdadır. Bu istikrarsızlığın sebebi bu iktidarken en son kendi getirdikleri TEOG'dan da şikayetçi olan yine kendileridir. Eğitim alanında yaşanan sorunlar son günlerde laik-bilimsel eğitim stantlarına yapılan saldırılarla devam etmektedir.

”EĞİTİM, İKTİDARIN DIŞ POLİTİKAYLA BİRLİKTE EN BAŞARISIZ OLDUĞU KONULARIN BAŞINDA GELMEKTEDİR”

Eğitim bu iktidarın dış politikayla birlikte en zayıf, en başarısız olduğu konuların başında gelmektedir. Şunu çok net şekilde söylemek isterim ki `Köy Enstitülerinin kapatılması` yakın tarihimizin kaçırdığı en büyük fırsattır.

Bir ülkenin kendisine nasıl bir gelecek çizdiğini görmenin en temel göstergesi izlenen eğitim politikasıdır. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün soran, sorgulayan, itaat ve biat kültürünü benimsemeyen ‘fikri hür, vicdani hür, irfanı hür’ nesiller yetiştirme politikasına sıkı sıkıya bağlı kalmalıyız. Hedefimiz, edebiyat, bilim ve sanat ışığında; sorgulama ve eleştirel düşünme yeteneğine sahip, dünyadaki gelişmeleri izleyip anlayabilen, sorunlar karşısında çözüm yolu olarak akıl ve bilimin temel alındığı bireyler yetiştirmek olmalıdır. Eğitim sistemimiz, her zaman akılcılık ve bilimsellik ışığında, çağdaş ve evrensel değerleri içeren bir anlayışta olmalıdır.

“PİSA SINAVLARINDAKİ BAŞARISIZ TABLO, ÇOCUKLARIMIZIN SUÇU DEĞİLDİR, İKTİDARIN SUÇUDUR”

MEB Bütçesine göre, Fen Liselerinin devam eden projelerinin genel bütçeye oranı %1,7'dır. Maalesef gelecek dönemde (2018 ve 2019) Fen Liselerine bir kuruş ödenek ayrılmamıştır. Bu çok umutsuz bir tablodur. Biz, 21. yüzyılın bilişim devrimine imam hatip liseleriyle mi ayak uyduracağız? PİSA sınavlarındaki başarısız tablo, çocuklarımızın suçu değildir, iktidarın suçudur!

“`İLERİDE BENİM SÖYLEDİKLERİMLE İLMİN GERÇEKLERİ ÇELİŞİRSE, İLMİ ESAS ALIN` DİYEN BÜYÜK ÖNDER ATATÜRK’ÜN BU GÜNE DAİR GÖRÜŞLERİ GAYET AÇIKTIR”

Çocuklarımız, ülkemizin aydınlık geleceğinin mimari ve teminatıdır. Bu doğrultuda bizler, bütün çocuklarımızın sahip oldukları yetenekleri geliştirmelerine fırsat verecek ve bunu teşvik edecek eğitim koşullarını hazırlamak ve çocuklarımızın bundan faydalanabilmelerinin önünü açmak zorundayız. Çocuklarımızın hayatta başarı gösterebileceği farklı yeteneklerini keşfetmesine izin verilmelidir. `Hayatta en hakiki yol gösterici ilimdir. İleride benim söylediklerimle ilmin gerçekleri çelişirse, ilmi esas alın` diyen Büyük Önder Atatürk’ün bu güne dair görüşleri gayet açıktır.

“DÜNYA İLE REKABET EDEBİLECEK; LAİK, ÇAĞDAŞ, BİLİMSEL EĞİTİM”

Şimdi bir eğitim seferberliği ile eğitimin uğradığı tahribatı geri dönülmez hale gelmeden düzeltmeliyiz!

2017-2018 eğitim-öğretim yılının dünya ile rekabet edebilecek; çağdaş, bilimsel, ülkesini ve milletini seven öğrenciler yetiştiren bir dönem olması dileğiyle, yeni eğitim öğretim yılını kutluyor, öğrencilerimize, fedakar ailelerimize ve emektar öğretmenlerimize başarılar ve kolaylıklar diliyorum. Sevgi ve saygılarımla.”

 

ÜNAL DEMİRTAŞ

ZONGULDAK CHP MİLLETVEKİLİ

"Okul, insan yaşamında aileden sonra en önemli basamak olan, bireyleri hayata hazırlayan, geleceğe ilişkin hedeflere ulaşılmasını sağlayan eğitim yuvasıdır.

Türkiye’nin çağdaşlık, kalkınma ve uygarlık yolunda, en büyük gücü de eğitimli, nitelikli, çalışkan insan varlığıdır. Eğitimin temel hedefi, bilimsel düşünen, laik, üretken ve sorgulayan bireyler yetiştirmektir.

Eğitime ve insana yapılan yatırım, geleceğe yapılan yatırımdır.

15 yıllık AKP iktidarı en çok eğitim alanında başarısız olmuş, gelecek için umut yerine kaygı veren adımlar atmıştır.

6 kez Milli Eğitim Bakanı değiştiren hükümet, 15 yıllık süreçte eğitim sistemini alt üst etmiştir. Son dönemde artan bilim ve laiklik karşıtı söylem ve eylemlere, yeni müfredattaki Atatürk ilkelerini ve bilimsel verileri dışlayan düzenlemeler eklenmiştir. Laiklikten uzaklaşıldıkça, çağdaşlıktan ve bilimsellikten de uzaklaşılmaktadır. Oysa  dijital çağın yaşandığı dünyada, teknolojiye hakim, çok yönlü düşünen ve bilimi rehber edinen nesillerin yetişebilmesi için çağdaşlık yolundan ayrılmamak gerekmektedir.

Atatürk’ü görmezden gelen, milli bayramları kutlamaktan kaçınan, bilimi hiçe sayan, yabancı dil ve biyoloji ders saatlerini azaltan bir eğitim anlayışının, genç bireyleri geleceğe nasıl hazırlayacağı meçhuldür.

Atanamayan öğretmenlerin sorunları giderek artmaktadır.

Sanat eğitimi ve spor dersleri hiç önemsenmemektedir.

 Ortaokul son sınıf öğrencileri, yeni eğitim öğretim yılına belirsizlik içinde girecektir.  

OKS ile başlayan 3 sınavlı sistem,  tek sınavlı SBS ile devam etmiştir. TEOG ile yeniden düzenlenen ortaöğretime geçiş sistemi ise bir kez daha değişecektir. Üstelik bir kişinin; “Ben TEOG’u istemiyorum, kaldırılsın” sözü üzerine…  

Türkiye, yeni bir eğitim öğretim yılına da, işte böyle bir kaos ortamında başlayacaktır.

Ancak bu karanlık süreç elbette sonsuza kadar devam etmeyecektir.

Bu ülkenin, Büyük Önder Atatürk’ün ışık tuttuğu  yoldan yürümeyi sürdüren aydınlık yüzlü eğitimcileri var oldukça, çağ dışı anlayış ve iktidarlar asla amaçlarına ulaşamayacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle, 2017- 2018 eğitim öğretim yılında öğrencilerimize, onlara her zaman destek olan velilerimize, sabır ve çabaları ile çocuklarımızın geleceği için emek veren öğretmenlerimize üstün başarılar diliyorum.

 

ORHAN YILMAZ

EĞİTİM SEN ZONGULDAK ŞUBE BAŞKANI

 

Yeni bir eğitim öğretim yılı daha başlıyor. Yeni diyoruz ama  bu yılın  yeni olan tek yanı  takviminden başka bir şey değildir. Yalnızca okulların açıldığı tarih ile karne alınan tarihlerin değiştiği bir öğretim yılıdır bu yıl..Geçen yıldan bu yana değişen bir şey olmadığı gibi geçtiğimiz yılı bile arayacağımız bir eğitim öğretim yılına başlıyoruz.

Yanlışlıklara, baskı, zulüm ve anti demokratik her türlü uygulamaya karşı çıktıkları için darbecilerle ilişkilendirilerek haksız, hukuksuz bir şekilde işine son verilen on binlerce eğitim emekçisi hala işsiz. Sadece en somut örnek olmasıyla; okullarımızı yaslandıkları gerici-yobaz çetelere teslim için didinen ve yılbaşı ile noel arasındaki farkı bilmeyen salaklarca ihbar edilen dostumuz İsmet AKYOL’un ve Gökhan Taner GÜNSAN’ın aklanmalarına rağmen göreve iade edilmedikleri bir zamanda okulları açıyoruz. Sevinmemiz mi gerekir?

Yine haksız hukuksuz bir şekilde ihraç edilmelerini açlık grevi ile protesto eden Nuriye GÜLMEN ve Semih ÖZAKÇA’yı yasa dışı örgüt üyesi olarak suçlayıp toplum gözünde itibarsızlaştırmak adına tecrit edilmelerinin ve açlık grevlerinin 194’ncü günündeyiz. Okullar açılıyor diye sevinelim mi?

Herkesin yargıç olup hüküm kestiği, yargıçların ise yargılama sürecinde görüşlerini açıklayarak hukuku çiğnedikleri, adaletin 450 km yürünmesine rağmen bulunamadığı bir ülkedeyiz, okullar açılırken gülmemiz mi gerekiyor?

Geçmiş yıllarda yapılan onca haksızlığa rağmen son yönetici atamalarında da bu kez mülakat adıyla yapılan yandaş kayırmalarını,  haktan, adaletten söz edip KUL HAKKI edebiyatına sığınanların, değil kuburu, kuburun tahtasını bile yediklerini görüyoruz, afiyet olsun mu diyelim?

Öğretmenlerin, hesapsız yöneticilerin hataları nedeniyle her yıl bir önceki yıl res’en atandıkları okullarda bile yine norm fazlası duruma düşürüldüklerini görüyoruz, gelecekten umutlanalım mı? Milli Eğitim konusunda ilde en yetkili olanların bile 100’ü aşkın norm fazlası öğretmen var demelerine rağmen en merkezi okulları yalnızca bir kısım il dışından gelenlere açılmasını büyüklerimiz daha iyi bilir diyerek görmeyelim mi?

Toplu Sözleşmeyi toplu satışa çeviren ve yüzde bilmem kaç isteyip, istediğinin üçte birine razı olan en güçlü, en yetkili ve en iyi pazarlamacı konfederasyonun toplu olarak öğle yemeği yenen işyerlerinde HELAL GIDA sertifikası astırmayı kabul ettirdiğini öğrendik, bayram mı yapalım?

En yetkili sendikanın (!) sendikamız EĞİTİM SEN’in evrensel hukuk normlarından doğan haklardan dolayı 29 Aralık 2015 tarihinde yaptığı “BARIŞ İSTİYORUZ” iş bırakma eylemine sürgün cezası yağdıran bakanlığa hiç sesini çıkarmayışlarını da 14 Temmuz 2016 tarihinde cemaat toplantılarında birlikte maklube yedikleri dostlarını 15 Temmuz ertesi hain ilan etmelerini de anlayabiliyoruz. Ancak sendika olma adına haksız hukuksuz bir şekilde ihraç edilen üyelerine sahip çıkmayışlarını anlayamıyoruz. Siz yalnızca genel başkanlarını milletvekili yapma, bazı seçilmiş üyelerini küçükte olsa koltuk sahibi yapma adına mı büyük sendika oldunuz? İş kolumuzda böyle bir sendika var sevinmeli miyiz bilemiyoruz(!)

Bir yandan 66 ayını doldurmuş çocukların okula kayıtlarını zorunlu hale getireceksin diğer yandan DEVREK –Dirgine Yazıcık köyünde olduğu gibi içinde 66 aylık çocukların bulunduğu 100’den fazla öğrenciyi taşımalı eğitim kapsamına alarak her gün 40 kilometre taşıyacaksın. Şimdi okulların açıldığı bugünde ise bazı aklı evvellerin Yazıcık Köyü okulları için verilen depreme dayanıksız raporuna sığınmalarını dinleyeceğiz. Bir gecede cemaat değiştiren bu zat-ı muhteremler, sorun ortaya çıktığında çözmek yerine 15 Temmuz sonrası zıpladıkları cemaat dergahının duvarına kıçlarını sürtmekle uğraştıklarından yine bugün, yarın ve öbür gün kendilerini yüzsüzlükleri ile birlikte taşıyacak bir açıklama yapacaklardır. Ancak, yöneticinin işi sorun tespit edildiğinde sorunu çözmektir. Telefon başında iktidar partisinden emir beklemek değil... Okullar açıldığında “gerekirse prefabrik okul yapacağız” diyerek günü kurtarmaya çalışmayın. Oradaki okul İmam Hatip Ortaokulu olsaydı böyle eyyamcı olur muydunuz, dürüstçe yanıt verin.

Ereğli ilçesinde aralarında neredeyse 30 kilometre olan iki okula aynı kişinin müdür olarak görevlendirilmesinin mutlaka bir açıklaması vardır ama biz bulamadık, bize açıklayın ki size aferin diyelim. Yine bu ilçede bazı okullar cazibe merkezi haline gelirken üç bin lirayı bulan kayıt-nakil bağışları ve yine üç bini bulan mevcutları ile bu durumun önüne nasıl geçeriz;

Temel liselerin aksine eğitimi parasız, eşit, laik, bilimsel ve demokratik olması için neler yapabiliriz diye hiç düşündünüz mü?

Yoksul çocuklar öğretmeni, aracı -gereci olmayan okula, parası olanlar içinse Yaşasın Cumhuriyet(!)… Sonra da yeni eğitim müfredatına “sabır” etmeyi kazanım olarak koyduk diye öğünün, İşte sizin eğitim öğretim anlayışınız.

Eğitimin bütünlüğü içinde tüm eğitim çalışanlarının alması gereken eğitime hazırlık ödeneği eğitim çalışanları işbaşı yapalı iki hafta olmasına rağmen ödenmemiştir, bu mudur eğitime hazırlık ödeneği? Eğitim çalışanlarının tümüne verilmesi gereken eğitime hazırlık ödeneği bir yana ek ders ücretlerinin her ayın 4’ünden sonra ödenmesinin sorumluları bu yıl ortaya çıkarılarak gereken titizlik gösterilecek mi? Bilmeyenler için hatırlatalım bu kentte ek ders ücretleri hiçbir zaman ayın sekizinden önce ödenmemiştir. Acaba promosyon anlaşması yapılan banka ile özel bir anlaşma yapılmamışsa bu gecikme nedendir?

Aldığımız duyumlara göre köy ve mahallelerde “öğretmenlerin muhtarlarca denetlenebileceğini      söyleyen bazı zihniyetlerin söyledikleri bu sözlerin nereye varacağını hesaplayarak öğretmenleri hedef haline getirecek söz ve eylemlerden sakınması gerektiğini özellikle belirtiyoruz.

Tüm bunların yanı sıra bir yanda okula yeni başlayacak çocuklarımızın, anne ve babaların heyecanı diğer yandan bu heyecanı söndüren okul masrafları. Bakanlığın ücretsiz verilen ders kitapları dışında bir katkısı varmış gibi velilerden para istenmeyecek demesine rağmen kırtasiye, kıyafet ve servis ücretleri yanında velilerimizin yüzlerce liralık bağış talepleri ile karşılaşılacağını duyuyor ve bu çelişkiler yumağı içinde okullarımızı açıyoruz.