DSP İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız Başbakan Recep Tayyip Erdoğan?ın yazılı yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığına verdiği önerge de, basının kitlesel baskılarla susturulduğu iddialarına yanıt istedi.

Yağız  ?Basın, ne yazık ki, tarihinin, en baskılandığı dönemlerinden birini yaşamaktadır. Bu gerçek, hemen herkes tarafından kabul edilmektedir. Konu, basın mensuplarının en büyük meslek örgütü olan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti?nin (TGC) düzenlediği, ?100 Yılda Öldürülen 61 Gazeteciyi Anma Toplantısı?nda da gündeme getirilmiştir. TGC?nin önceki başkanlarından, Milliyet gazetesi yazarı Sayın Nail Güreli, bu toplantıda yaptığı konuşmada, ?Dün muhalif gazeteciler sesleri kesilmek için tek tek öldürülüyordu. Bugün ise gazeteciler öldürülmüyor; buna gerek kalmadı; çünkü gazeteciler ekonomik, sosyal ve siyasal baskılarla kitlesel olarak susturuluyor? demiştir? vurgusunu yaparak şu soruların yanıtlanmasını istedi:

 

1-     TGC?nin önceki başkanlarından Sayın Nail Güreli?nin; ?gazetecilerin ekonomik,  sosyal ve siyasal baskılarla kitlesel olarak susturulduğu? görüşünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

2-     Gazetecilerin üzerlerindeki baskıların ortadan kaldırılması ve gerçek bir basın özgürlüğünün sağlanması için çalışmanız var mı? Gazetecilere bu konuda nasıl bir mesaj vermek istersiniz?

3-      Ülkemiz her açıdan bir ayrışma, kamplaşma süreci yaşamaktadır. Bu durum, medyada da etkisini göstermektedir. ?Yandaş medya? da bu kamplaşma sürecinde bugüne dek görülmedik ölçüde yaygınlaşmakta; gücünü ve etkisini giderek artırmaktadır. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?

4-     Muhalif gazetecilerin üzerindeki baskılar yoğunlaşırken, ?yandaş medya? kapsamındaki bazı gazete ve televizyonların, gizliliği esas olan bazı soruşturmalarla ilgili olarak pervasızca yayın yaptıkları görülmektedir. Nitekim Başbakanlık Basın Merkezi?nin 19 Kasım 2009 tarihli açıklamasında, bir gazetenin, "Kod adı Kafes" manşetiyle ilgili olarak, "Soruşturmaya ilişkin bilgilerin basında yer alması, soruşturmanın gizliliği ve masumiyet karinesinin açıkça ihlalidir" denilmiştir. Buna karşın söz konusu haber, bu açıklamadan bir gün sonra (20 Kasım 2009?da) üç gazetede daha yayımlanmıştır. Basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyecek olan bu tür yayınları yapan gazeteler bu cesareti nereden almaktadır?  Cesaretlerinin kaynağı ?yandaş?lık mıdır?

5-     Bu tür yayınlara karşı, Başbakanlık Basın Merkezi?nin basın açıklamalarının dışında ne tür önlemler alınmıştır? Alınan önlemler yeterli midir? Bu tür yayınları yapanlarla ilgili olarak bugüne kadar ne gibi işlemler yapılmıştır? Yasal yaptırımlar yeterince uygulanmış mıdır?