CHP Zonguldak Milletvekili Şerafettin Turpcu,  “İktidar, ekonomide rakamların -işine geldiği kısımları söyleyip işine gelmeyen kısımlarını atlayarak- bir Türkiye profili çizmeye çalışmaktadır. Ancak hükümet yetkililerinin bize anlattığı Türkiye ile gezdiğimiz gördüğümüz, iç içe yaşadığımız insanlarımızın Türkiye`si çok farklıdır. Ne yazık ki iktidar, halkı yavaş yavaş, hissettirmeden fakirleştirmektedir ve en tehlikelisi bu duruma alıştırmaktadır. Bazı kesimlerin yaşam standardı ciddi şekilde yükseltilirken, bazı kesimlerin de günden güne düşürülmektedir. Birileri refah içinde, diğerleri ise yarınından emin olmadan yaşamaya devam etmektedir.” Dedi.

Genel anlamda değerlendirmeler yaptığı bir açıklama gönderen Turpcu, `Ekonomide sorun yok` denildiğini belirterek durumun hiç de böyle olmadığını şu sözlerle vurguladı:

 


“RAKAMLAR ENDİŞE VERİCİ”

 

Ancak TÜİK 2015 gelir yaşam koşulları endeksine göre, Avrupa Birliği standartlarına göre Türkiye'deki yoksul sayısı 17 milyon kişidir. Yani,  her 5 kişiden 1'i yoksul durumdadır. TÜİK`in açıkladığı ağustos rakamlarına göre işsizlik %11.3`u buldu. Bu Nisan 2010`dan bu yana görülen en yüksek rakam. Genç işsizliği %20`lere yaklaştı, yani her 5 gençten biri issiz, bunlar krizde olan ülkelerde görülen rakamlardır. Bununla birlikte bütçe açığı artmaya devam ediyor, bütçe gelirleri yıllık bazda %1 oranında gerilerken, bütçe harcamaları %18,9 oranında artmıştır.  Şimdi, bunları görüp `Ekonomide sorun yok` diyebilir miyiz? Bir çok ekonomi uzmanı bu rakamları endişe verici olarak yorumlamaktadır.”   

 


“YARDIMA MUHTAÇ SAYISI 30 MİLYONU AŞTI”

 

“Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, nüfusun yüzde 15’inden fazlasının yoksulluk sınırı altında olduğu ülkemizde, milyonlarca aile yaşamını yardıma muhtaç bir şekilde sürdürmek zorunda kalmaktadır.  2012’de 23 milyon 668 bin olan yardıma muhtaç insan sayısı 2014’te 30 milyon 500 bine ulaşmış durumdadır. Yani 79 milyon nüfusa sahip ülkemizde her 5 kişiden 2’si yardım almadan yaşayamamaktadır. Bu çok ciddi bir rakamdır. Sosyal yardımlar AKP iktidarında arttı diye övünmeleri, aslında AKP döneminde insanların ne kadar fakirleştiğini ve yardıma muhtaç kaldığını da ortaya koymaktadır. Gelir eşitsizliği AKP`nin kıramadığı kısır döngü haline gelmiştir. Bizler hükümetin gelir dağılımı bozukluğunu giderme konusundaki çalışmalarını yanlış buluyoruz. Bu önlemler kısa vadede geçici çözümler olabilir ancak kalıcı çözümlere yönelmek zorundayız. Bunun için insanlara üretim yapacak olanakları, ortamı sağlamak gerekir. `Sosyal devlet` kavramını acilen uygulamaya koyarak her alanda `özgür ve eşit` vatandaşların yaşadığı bir ülke ve toplum yaratmak hedefine yönelmek gereklidir. Böylece hem ülke kalkınır hem insanımız.”

 


“PARAMIZ DOLAR KARŞISINDA EN HIZLI DEĞER KAYBEDEN 2'NCİ ÜLKE”

 

“Sene başından itibaren baktığımızda, ülkemiz, Türk lirasının değer kaybı itibarıyla ülkeleri de sıraladığımız zaman - kendi ligimizde-  parası dolar karşısında en hızlı değer kaybeden 2'nci ülke konumundadır, 1'inci ise Meksika`dır.”

 


“KARA DELİK GİBİ HEPİMİZİ İÇİNE ÇEKİYOR”

 

“Eski bir ABD Hazine Bakanı `dolar bizim paramız ama sizin sorununuz` demişti. Bakıyoruz, Hükümet bu işi çok da ciddiye almıyor görünüyor. `Her şey dolar değildir, dolar da, dolmaz da` gibi birtakım tuhaf ifadelerle bu işi geçiştirmeye çalışmaktadır. Ancak dolardaki bu oynamanın ekonomiye çok ciddi maliyeti var. Her şey dövize bağlanınca ister istemez ucu vatandaşa dokunuyor. Paramızın dolar karşısındaki değer kaybı nedeniyle toplam borcumuz son iki ayda 44 milyar lira artmıştır. Ülkemiz, 2 ay öncesine göre daha fakir durumdadır. Halkımızın alım gücü her geçen gün düşmektedir. Doların yükselişini artık Sayın Başbakan dahi takip edememekte, basın mensuplarının sorduğu sorulardan öğrenmektedir, dolar 3.40 seviyelerine dayanmıştır. Dolar 1.40 olduğunda, Sayın Bülent Ecevit`e yazar kasa atan esnafın bugün belki atacak bir yazar kasası bile yok, ancak aynı zamanda bunu dillendirebilecek bir durumları da yok.”

 


 “GEÇENİN DE GEÇMEYENİN DE PARA ÖDEDİĞİ KÖPRÜLER”

 

“Vatandaşlarımızın geçmediği halde parasını ödediği, yeni yapılan köprülerin geçiş ücretleri dahi dolar üzerinden ilan edilmektedir. Tohumdan, hayvan yemine kadar ithalata dayalı bir ülke olarak, doların yükselmesi benzine, mazota zam olarak yansıyor, bu da iğneden ipliğe her şeyi etkiliyor. Bu gerçeğe rağmen dolardan/eurodan bize ne diyebilir miyiz? Esnaf kepenk kapatmaya başlamıştır, insanların yatırım yapma konusunda tedirginlik vardır. Siyasi istikrarsızlık ülkenin önce huzurunu sonra ekonomisini bozmakta, ülkenin tam göbeğine açılan koca bir delik gibi hepimizi içine çekmektedir.”

 


“İLİMİZ GÖÇ VERMEKTEDİR”

 

“2015 yılında kredisini geri ödemede en başarısız il Zonguldak olmuştur. Türkiye'de takipteki alacakların toplam nakdi krediye oranıyla Zonguldak borcuna en sadık iller sıralamasında son sırada yer almaktadır.

 

TTK tarihinin en az sayıda işçisi ile en az miktarda üretimini yapmaktadır; ekonomik gelişmeyi sağlayacak projeler özellikle de Filyos Vadisi Projesi hayata geçirilememiştir; karayolları altyapısı tamamlanmamıştır, istihdam olanaklarının yetersizliği nedeniyle ilimiz göç vermektedir, göç verdiği için günden güne küçülmektedir. Zonguldak`ta işsizlik sürdürülemez düzeylere tırmanmıştır. Bunun nedeni iktidarın Zonguldak'a 13 yıldır kalıcı bir yatırım, hizmet yapmaması ve istihdam yaratmaya yönelik bir çabasının olmamasıdır.”

 


“EKONOMİMİZ, ÜRETMEDEN TÜKETMEYE DAYALI VE DIŞ KAYNAK BAĞIMLISI”

 

“Dış kaynak bağımlısı olmuş ekonomimiz, üretmeden tüketmeye, dış borçla yol-altyapı-konut yapmaya, yıkıp tekrar yapmaya ve dış kaynakla/borçla tüketerek büyümeye dayalı bir politikaya dayanmaktadır. Bu politikaların sonucunun bizim gibi, üretemeyen, katma değer yaratamayan, dünya piyasalarında sürekli talep edilen bir doğal zenginliğe sahip olmayan, dış kaynak bağımlısı olmuş ülkeler açısından yıkım demek olduğunu bir kez daha hatırlatmamıza gerek var mı?

 

Üretime dayanmayan bir ekonomi politikası başarısızlığa mahkumdur. Türkiye’de işsizlik artarken, üretimi ve üreteni temel alması gereken anlayış yok sayılıp, rant ekonomisi işletilerek sadece yandaşlar zengin edilmektedir.”

 


 “ÖNCE SEÇİM SONUÇLARINI, SONRA SEÇİLEN BAŞBAKANI BEĞENMEDİLER, ŞİMDİ DE BAŞKANLIK DİYORLAR”

 

“Ülkemiz çok ilginç bir dönem geçiriyor. AKP, önce 7 Haziranda seçim sonuçlarını beğenmedi, 1 Kasımda yeniden seçim yaptırdı, arkasından Mayıs ayında seçilen Başbakanı beğenmedi, Başbakanı değiştirdi.”

 


“BAŞKANLIK SİSTEMİ OLURSA ÜLKEYE REFAH MI GELECEK?”

 

“Milletin gündemiyle AKP`nin gündemi tamamen farklı. Bugün, ülkemiz bu denli büyük ekonomik krizle karşı karşıyayken, tek dertleri –her nasıl olursa olsun- başkanlık sistemini getirmek. Milletimiz iş, aş derdinde, AKP`nin gündemi ise tamamen farklı.  Bugün dünyada ekonomisi en gelişmiş 20 ülkeye baktığımız zaman bunun; 17'sinde parlamenter sistem, 1'inde doğrudan demokrasi, 2'sinde de başkanlık sistemi olduğunu görüyoruz. Ancak en sondaki, en kötü durumdaki 20 ülkeye baktığımız zaman, 14 tanesinde başkanlık sistemi var, 5 tanesinde yarı başkanlık sistemi var, 1 tanesinde de parlamenter demokrasi var.  Şimdi dünyada uygulama örneklerini paylaştığımız başkanlık sistemi mi bizim milletimize refah getirecek, zenginlik getirecek? Yoksa biz parlamenter rejimi güçlendirirsek mi geleceğe daha güvenle bakabiliriz, refaha kavuşabiliriz? İçteki belirsizlik sermaye girişlerini de sınırlamaktadır.

 

Bu durumdaki ekonomiyi rahat bir nefes almayacak duruma getirmeye, sürekli belirsizliklerle boğuşturmaya kimsenin hakkı yoktur. Vatandaşın cebine el atmadan, ekonomiyi yeniden yapılandırarak, üretim, istihdam, katma değer ve kaynak yaratır hale getirmek zorundayız.”