Kdz.Ereğli Eğitim Sen Temsilcisi İbrahim Koç, temsilcilik binasında düzenlediği basın toplantısında eğitimde yaşanan sorunlara dikkati çekti. Türkiye'de eğitimin dip yaptığını, başarısız olmuş bir eğitim sistemiyle Zonguldak'ın sıralamada çok altlarda olduğunu anlatan Koç, 13 yıllık AKP iktidarında iş başına gelen Milli Eğitim Bakanlarının yaptıkları uygulama, konuşmaları ile öğretmen ve öğretmenlik mesleğini itibarsızlaştırdığını, AKP iktidarı döneminde gerçekleştirilen değişiklikler, ekonomik ve mesleki anlamda eğitim emekçilerini tahmin etmekten çok uzak kaldığını söyledi.

 

Danışman Öğretmenler Hangi Referansla Belirlendi.

Yeni ataması yapılan öğretmenleri yetiştirmek için uygulamaya konulan Danışman Öğretmenlik uygulaması Şubat Ayın da gerçekleştirilen öğretmen atamalarında, ilk kez 30 bin öğretmeni yetiştirme sürecinde 35 bin Danışman Öğretmenin görev alacağı bakanlık tarafından açıklanmıştır. Yeni atanan öğretmenlerin 6 aylık dönemde yetiştirilmeleri amacıyla en az 10 yıl hizmeti olan öğretmenler arasından ulusal ve uluslararası projelerde koordinatör, danışman veya katılımcı öğretmen olarak görev almış, sosyal kültürel faaliyetlere katılım sağlayan, iletişim becerisi ve temsil yeteneği güçlü, mesleği ile ilgili kriterlerden bir veya birkaçına sahip öğretmenlerin Danışman Öğretmen olabileceği belirtiliyor olsa da, Danışman Öğretmen olabilmek için aynı zamanda iktidara yakın ve hükümet sendikalarına üye olmak kriterinin belirleyici olduğu anlaşılmaktadır.

 

"EREĞLİ'DE 90'A YAKIN DANIŞMAN ÖĞRETMEN"

Kdz. Ereğli'de de yaklaşık doksana yakın Danışman Öğretmen seçilmiştir. Seçilen öğretmenler hangi referanslar baz alınarak seçilmiştir? Bakanlığın belirlediği referanslara uyulmuş mudur? Yoksa siyasal düşünceler çerçevesinde bizden olsun, çamurdan olsun düşüncesi mi ön plana çıkarılmıştır?  Kdz. Ereğli'de Danışman Öğretmenlikle ilgili yazı okullarda duyurulmadığı gibi, bazı okullarda da dilekçe ile başvuru yapmak isteyen arkadaşlarımıza okul idarecileri tarafından zorluklar çıkarılmış ve dilekçeleri almak istememişlerdir. Nedeni sorulduğunda da İlçe Milli Eğitim den Danışman öğretmenlikle ilgili isim istendiği ve kendilerinin de isimleri belirleyerek İlçe Milli Eğitim’e gönderdikleri yönünde açıklamada bulunmuşlardır. Kısaca danışman öğretmen olarak görevlendirilenlerin birçoğu bu olaydan haberdar olmadan, Danışman öğretmen olarak görevlendirilmişlerdir. Yapılan bu işin neresinde hukuk, neresinde adalet, neresinde vicdan ve de neresinde bakanlığın belirlemiş olduğu referans şartları vardır. Bu görevlendirmelerin büyük çoğunluğu eşi, dostu kollama ve kayırma mantığı ile yapılmıştır. Bilinçli olarak bir çok Eğitim-Senli öğretmene görev verilmemiştir. Eğitim Sen olarak, Danışman Öğretmenler sendikal ya da siyasal referanslara göre değil, gerçek bir değerlendirmeye tabi tutularak belirlenmelidir. Ayrıca Zonguldak MEM yanlı yaptığı Danışman Öğretmen görevlendirmelerini bir an önce iptal ederek, il ve ilçe Milli Eğitimlerin, bu işi daha fazla ağız ve yüzlerine bulaştırmadan Objektif kriterler çerçevesinde yeniden bir görevlendirme yapmaları gerekmektedir.

 

"OKULLAR DİYANET VE MÜFTÜLÜKLERE BAĞLI OKULLAR GİBİ ÇALIŞMAKTA"

Yaklaşık iki ya da üç hafta önce okullara gelen bir yazıda, Kaymakamlık himayesinde yürütülen "Bağımlı Olma, Özgür Ol" ismi ile uygulanan proje kapsamında, okullara devam eden öğrencilerden maddi karşılık beklemeden, Kdz.Ereğli İlçe Müftülüğü tarafından Kuran-ı Kerim öğrenmek isteyen öğrencilerin ivedilikle adres ve isimlerinin MOS veri istatistik modülüne işlenmesi istenmektedir. Proje, adından da anlaşılacağı gibi bağımlılıkla mücadelede spor, sanat ve farklı içerikteki sosyal aktivite etkinlikleri ile farkındalık yaratacak çalışmaların yapılmasını öngörmektedir. Ve bu anlamıyla Kdz. Ereğli Kaymakamlığının yaptığı çalışma, özellikle okullarda çok sayıda öğrenciyi kapsayacak şekilde gerçekleştirildiğinde, bağımlılıkla mücadelede önemli bir boşluğu da doldurabilir düşüncesindeyiz. Fakat, merak ettiğimiz ise bu proje kapsamında müftülük, Kuran-ı Kerim öğretme çalışması ile bağımlılıkla mücadelede hangi boşluğu doldurmayı amaçlamaktadır?

 



"SİZLERE NE OLUYOR?"

Diyeceksiniz ki müftülük isteyenlere karşılık beklemeden Kuran-ı Kerim öğretmek istiyorsa sizlere ne oluyor, ama biz şunu iyi biliyoruz ki insanlık düşmanı Kapitalist sistemde hiç bir şey karşılıksız değildir. Her şeyin bir ederi vardır. Bu proje kapsamında da müftülük, elbette ki hatırı sayılır bir bütçeye sahip olan, Diyanetten parasal ödeneğini alacaktır. Fakat Diyanet ve müftülükler için daha önemli olanı ise, laik ve bilimsel eğitimin, bu ve benzeri projeler kapsamında  içini boşaltıcı çalışmalarla, eğitimi dinsel temeller çerçevesinde şekillendirmek ve sistemin istediği dindar ve kindar bir nesil yetiştirmenin önünü açmak gibi bir misyon ve kendilerince kutsal sayılan bir görev üstlenmişlerdir. Ve bu çalışmanın da bu temelde düşünülmesi gerekmektedir. Bizler,  dün olduğu gibi bugünde inanç konusunun hassas ve önemli bir konu olduğunu ve bu hassas konunun bazı çevreler ve kurumlar aracılığı ile istismar konusu yapılmaması gerektiğini düşünmekteyiz. 

 

"ÇIKILMAZ HALE GELDİ"

Türkiye 13 küsur yıldır AKP iktidarı ile yönetilmektedir. Bu süre içerisinde birçok alanda olduğu gibi, eğitim alanında da birçok yeni düzenlemeler ve uygulamalar hayata geçirilmiştir. İşin tuhaf olan yanı bu süre içerisinde getirilen değişikliklerin hepsi de çıkarılırken, ne eğitim sendikalarının, ne akademisyenlerin ne de bu işin uygulayıcısı olan eğitim emekçilerinin yani kısacası işin muhataplarının görüş ve önerileri alınmıştır. Eğitim alanındaki bu değişiklikler maalesef eğitimdeki sorunları her geçen gün büyütmüş ve eğitimi içinden çıkılmaz hale getirmiştir.  Siyasal iktidar eğitimi kendi ideolojik ve siyasal düşüncesi çerçevesinde şekillendirmek için en büyük değişimi 4+4+4 eğitim modeli ile gerçekleştirmiştir. 4+4+4 eğitim modeli Türkiye’de ihtiyaçtan doğmuş bir model değildir. AKP iktidarının kendi dünya görüşünü ve siyasal düşüncesini eğitimde baskın kılmak için getirmiş olduğu bir modeldir. Bu modelin temelinde okulları ticarethane gibi gören, bilimsellikten uzak, araştırıp sorgulamayan, başarıyı yalnızca yaptığı sınavlarla eş tutan öğrenciler yetiştirmek amaçlanmış ve oldukça da başarılı olunmuştur. Ayrıca 4+4+4 eğitim modelinin bir diğer başarısı ise özellikle ortaokul ve lise çağındaki kız öğrencilerin örgün eğitimden koparılarak açık ortaokul ve liselere yani kısaca evlere kapatılması olmuştur.

 

EĞİTİMDE 60. SIRADAYIZ

Ocak ayı sonlarında Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) illerde yaşam endeksi araştırma sonuçlarını açıkladı. Açıklanan araştırmalardan biri de illerin eğitim sıralamasındaki yeri olmuştur. Eğitim alanında yapılan il sıralaması, Okul öncesi eğitimde okullaşma oranı, TEOG puan ortalaması, YGS puan ortalaması, Fakülte ve Yüksekokul mezunlarının oranı, kamunun eğitim hizmetlerinden memnuniyeti baz alınarak yapılmıştır. Haliyle insanın gözü öncelikli olarak yaşadığı kentin sıralamasını aramak oluyor. Fakat karşılaşılan sonuç hiç kimseyi memnun etmediği gibi eğitimci olarak bizleri de memnun etmemiş ve sıralamadaki yeri geçmişte çok iyi olan Zonguldak’ın bu sıralamada çok gerilerde kaldığı görülmüştür. Acaba geçmişten günümüze ne değişti de eğitim alanında bu kadar geriledik? Elbette bunun bir açıklamasının da olması gerekmektedir. Evet, eğitim sıralamasında 81 il içerisinde Zonguldak 60. Sırada yer almıştır. Geçmişte başarılara ve üst sıralarda yer almaya alışık olan Zonguldak uygulanan yanlış eğitim politikaları yüzünden eski günlerini mumla arar hale gelmiştir. Neydi geçmişte doğru yapılıp da bugün yapılamayan ya da yapılmak istenmeyen işler? Biraz bunlar üzerinde duralım.

 

"NEDENİ KAYIRMACI POLİTİKALAR MI?"

Ülkemizde diğer alanlarda olduğu gibi eğitim alanında da özelleştirme furyası artarak devam etmiş, günümüzde kamusal eğitimi tasfiye etmek için özel okullara ardı ardına teşvik paketleri hazırlanıp sunulmuştur. Bu da devlet okullarından bir çok öğrencinin özel okullara geçişlerini hızlandıran bir süreç olarak karşımıza çıkmıştır. Zonguldak’ın geçmişteki başarılarında en önemli etken, var olan kamusal eğitimi tüm okullarda eşitlikçi bir şekilde uygulama politikası olmuştur, özellikle de Ereğli’de, tüm okullarda  eğitim alanında  ortak bir çalışma yürütülmüş ve bunun meyveleri de o yıllarda başarı olarak alınmıştı. Fakat günümüzde eğitim hizmetleri tüm okullarda maalesef eşitlikçi uygulama yerine, yıldızı parlatılmaya çalışılan birkaç idareci ve okul üzerinden yürütülmeye çalışılmaktadır. Bu da bırakınız eğitimi bir adım ileri götürmeyi ancak birkaç kişinin reklamını yapmaktan öte giden bir uygulama olamamaktadır. AKP iktidarı döneminde yönetici atama kriterleri sık, sık değiştirilmiş ve bu kriterler maalesef AKP iktidarının kadrolaşma aracı olarak kullanılmış, farklı düşüncelere sahip idareciler hiçbir dönemde olmayan bir tasfiye edilme süreci yaşamıştır. Bu idarecilerin yerine ise iktidarın bir dediğini iki etmeyen bulundukları koltuğu çalışanlara baskı aracı olarak kullanabilecek insanlarla doldurmuşlardır. Bu idareciler eğitim öğretime kafa yormak yerine daha çok oturduğu koltuğu yandaş sendikanın örgütlenme aracı olarak kullanmışlardır.

 

ÇAYCUMA EĞİTİM-SEN UNUTULMAMALI

Aslına bakıldığında Zonguldak ilindeki uygulamalar da Türkiye’deki uygulamanın birebir kopyası gibidir. Türkiye genelinde olduğu gibi Zonguldak’ta da laik ve bilimsel eğitimin içi boşaltılarak inanç ekseni üzerinden yürütülmeye çalışılan bir sistem okullarda hızla hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. Özellikle idareci kadrolaşmaları da bu temel üzerinde işlevini layıkıyla yerine getirmektedir. Son süreçte Zonguldak ili Çaycuma İlçesinde inanç eksenli dayatmalar ayyuka çıkmıştır. Çaycuma’da 4-6 yaş grubu çocuklar okul öncesi eğitimin alternatifi haline getirilmeye çalışılan sıbyan mekteplerine (!) yönlendirilirken, yine Çaycuma İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü yılbaşı kutlamalarının günah olduğu gerekçesiyle okullara yılbaşı kutlamalarının yapılmaması yönünde yazı göndermiştir. Adeta okullar Milli Eğitim Müdürlükleri yerine Diyanet ve Müftülüklere bağlı birer kurum gibi çalışır hale getirilmişlerdir. Bunun sonucu olarak da Zonguldak’ın payına ülke genelinde 60. olmak düşmüştür.Umarız  idarecilerimiz inanç ekseni üzerinden yürütülmeye çalışılan bir eğitim sistemi yerine, ayakları yere basan laik ve bilimsel eğitimi hedef edinmiş, bir eğitim modelini  okullarda yaygın kılmanın mücadelesini verirler. Ayrıca burada Çaycuma Eğitim Sen temsilciliğini de unutmamak gerekir. Çaycuma’da yapılan ve yapılmak istenen tüm olumsuzlukların takipçisi olmaktadır.

 

"KARŞIMIZA ÇIKMAKTA"

Yine bu başarının (!) sebeplerinden biri de eğitimde öğretmen açıklarının tüm ülkede olduğu gibi Zonguldak’ta da görevlendirmelerle çözülmeye çalışılmasıdır. Eğitim sistemi sınav odaklı bir sistem olmasına rağmen kırsal kesimlerde ve birçok merkez okulda temel branşlarda öğretmen açığı görevlendirme ya da ağırlıklı olarak ücretli öğretmen yöntemiyle giderilmeye çalışılmaktadır. Haliyle bu da başarıyı düşüren etkenlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.  13 yıllık AKP iktidarında iş başına gelen Milli Eğitim Bakanlarının hepsi de yaptıkları uygulama ve konuşmaları ile öğretmen ve öğretmenlik mesleğini itibarsızlaştırmışlar, AKP iktidarı döneminde gerçekleştirilen değişiklikler, ekonomik ve mesleki anlamda eğitim emekçilerini tatmin etmekten çok uzak kalmıştır.  Özetin özeti: Türkiye’de dip yapmış, başarısız olmuş bir eğitim sisteminde iller arasındaki sıralaması 60. olan Zonguldak’ın durumu dibin dibi gibidir. Eğitimi bilimsel verilere ve temellere oturtmadığınız sürece, yaptığınız işi hukuk ve adalet çerçevesinde yapmadığınız sürece, okunmuş fasulyeyi proje kapsamında değerlendirdiğiniz sürece, çocuk dergilerinizde kaplumbağaya türban taktığınız sürece, eğitimde ülke olarak geri kalışımız gayet normaldir"