Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Zonguldak'ta  düzenlediği toplu açılış töreninin  aslında  16 Nisan Referandumu için “evet” mitingi  olduğunu belirten CHP Zonguldak Milletvekili Şerafettin Turpcu,  “Neyin toplu açılışının yapıldığı hala muallak olan bu ziyaret için şehir merkezi tamamen bariyerlerle çevrildi, kent ikiye bölündü. İnsanlar yollarda kaldı, işlerini yapamadı, hastanelere ulaşamadı. Güvenlik önlemlerinin ötesindeki abartı tedbirler halka eziyete dönüştü.” Dedi.

Barikatlar yetmedi kamyonlar da çekildi halkın önüne.” Sözleriyle açıklamasına devam eden Turpcu,  ziyaret öncesinde kentte bir tane bile "hayır" afişi ve pankartı bırakılmayıp, toplatıldığına vurgu yaptı.

Turpcu açıklamasına şöyle devam etti:

Devlet Kurumu çalışanları ve belediye çalışanları miting için seferber edildi. Bazı kurumlarda bu durum dayatmaya dönüştü. Mitinge gitmek istemeyen vatandaşlar adeta fişlendi.

TTK Üzülmez Müessese Müdürlüğü’nün yangın tatbikatı miting gününe denk getirilerek işçilerin öğlen saatlerinde çıkışı sağlandı.

Kamu kaynakları ve devletin tüm imkanları, çevre illerden gelen “taşıma izleyicilere” tahsis edildi.

Her ne kadar “toplu açılış töreni” adı altında gerçekleştirilse de bir referanduma “evet” mitingi olduğu için konuşmanın içeriği de bu şekilde düzenlenmişti. 

Yıllardır kentin beklediği veya devam eden yatırımların dışında yeni bir şey olmadan yapılan sözde bir açılış töreni gerçekleştirildi. Sayın Cumhurbaşkanı konuşmasını yaparken, özellikle Zonguldak’ı “Nereden nereye” getirdik sözünden sonra, Çoğu Zonguldaklı, başka bir şehri anlattığını, ya da hangi şehirde olduğunu karıştırdığını bile düşünmüştür!

İktidarın yıllardır dilinden düşürmediği Filyos, 16 Nisan Referandumu öncesinde, yıllardır olduğu gibi, vatandaşımızın gözünü boyamak için tekrar sahneye çıkarıldı!

Bunun dışında, Sayın Cumhurbaşkanı, İstanbul Boğazı’na yapılan köprüyü, tüneli anlattı, taşıma olarak gelenler alkışladı.



“ZONGULDAKLILARIN DUYMAK İSTEDİKLERİ AYNI DEĞİLDİ”

Ancak, “taşıma” olarak getirilenlerle, Zonguldak için “beklenti içinde” olarak orda bulunan Zonguldaklı hemşerilerimin beklentileri ve duymak istedikleri doğal olarak aynı değildi.



“KİME SLOGAN ATSINLAR?”

"İşçi alınsın, üretim artsın" diye slogan atan madencilerimiz “bana slogan atmayın” karşılığını buldu. Kime slogan atsınlar peki? İktidarda olanlar yerine CHP’ye mi?  Zonguldak'a hiçbir şey vermeyip, üstüne sesini duyurmaya çalışan madenciyi azarlamak ne demektir?  Asıl sitem etmesi gereken bugüne kadar ihmal edilen Zonguldaklılarken, iktidardakiler bu gerçeklerle yüzleşmek ve durumu anlamak yerine, azarlamayı seçtiler.

Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı sadece kendi anlatacakları için ve referandumda “evet” dedirtmek için Zonguldak’taydı. Bunun dışında halkın taleplerine ve sesini duymaya dahi tahammülü yoktu!

Benim verdiğimle yetinin, dedi Sayın Cumhurbaşkanı açık açık!



“TTK AKP DÖNEMİNDE ERİDİ”

Madem öyle hatırlatalım, şu anda TTK’nın işçi sayısı 8 binin altında, 2002’de AKP göreve geldiğinde bu rakam 15 bindi. İşçi sayısı ve üretim olarak baktığımızda, 2002- 2016 arasında yani AKP iktidarında işçi sayısı %40, üretim %60 düşmüştür! Emekli olanların yerine işçi alınmadı, kurum norm kadro açığı ile çalışıyor. Şuan en kısa vadede Zonguldak’a istihdam sağlayacak tek alanın maden olduğu gerçeği göz ardı edildi. Sayıştay Raporlarında yer alan öneriler dahi göz ardı edildi, kuruma dair daha önce bizzat AKP tarafından verilmiş sözler unutuldu.

Bu Zonguldak gerçeğinin sadece bir bölümüdür.



“NEYİN AÇILIŞI”

Bununla birlikte, 14 yılda şehrimize 14 katrilyonluk yatırım yaptıklarını söylüyorlar, bunun, içeriğini bilen var mı? Halkın göremediği yatırımlar tek tek açılıyor, kimse neyin açılışının yapıldığını bilmiyor!

Göz boyamadan ibaret konuşmaların aksine, Zonguldak’a insanların faydalanabilecekleri yatırımlar yapılmadı, o yüzden bugün bu haldeyiz. Zonguldak’ta işsizlik sürdürülemez düzeylere ulaştığı için, sürekli göç verdi, günden güne küçüldü.



“ SLOGAN ATMAYIN DEMEKLE DE İŞ BİTMİYOR” 

Maden işçisine, “işçi almakla iş bitmiyor, bana slogan atmayın” deniyor ama, “bana slogan atmayın demekle de iş bitmiyor.” 

14 yılda Zonguldak ileri mi gitti geri mi gitti? Buna bakmak lazım. Zonguldak ekonomik buhran yaşıyor, üreticiden esnafına herkes ekonomik sıkıntılar nedeniyle ayakta kalmak için son nefesinde! İcra daireleri dosyalarla dolmuş hatta taşmış durumda.

Ülkenin bu kadar sorunu varken, Zonguldak’ın bu kadar sorunu varken, ülke ne yazık ki bütün enerjisini, parasını, zamanını bu referandum için harcıyor. Milletin egemenliğini, “tek kişiye” devretmek için gösterdikleri bu çabayı halkın sorunları çözmek için harcasalardı, emin olun birçok sorunumuzu şimdiye kadar çözmüş olurduk.

 

 

“KAMU KAYNAKLARI, EVET İÇİN PEŞKEŞ ”

İçinde halka faydası olan tek bir maddesi bulunmayan yeni anayasanın referandumu ile karşı karşıyayız. Bunun için kamu kaynakları, yani halkın vergileri peşkeş çekiliyor, devletin tüm imkanları pervasızca “evet” için kullanılıyor. Milletin egemenliğini milletten alıp tek kişiye vermek için, vatandaşın vergileri çarçur ediliyor.

Buradan kamu kurumlarının ve belediyelerin imkanlarını, araçlarını, parasını haksız şekilde referandum için kullanan kamudaki yöneticilere ve belediye başkanlarına da sesleniyorum. Harcadığınız sizin babanızın parası değildir. Bunu kendi cebinizden karşılıyorsanız çıkıp açıklayın, değilse halkın vergilerini, halkın paralarını kendi makamınız için, birilerinin gözüne girmek için bu şekilde peşkeş çekmeye hakkınız yoktur! 

Bu ziyaretin özeti, Zonguldak’ın yine kaderiyle baş başa olduğu gerçeğidir. Zonguldak için yeni hiçbir şey yok! Buna karşı Zonguldaklının sitem etmeye, talepte bulunmaya da hakkı yok!

Değerli Basın Mensupları,

Anayasa Değişikliği ile tek kişiye verilmesi planlanan yetkileri ve bu yetkilerin verilmesi halinde ülkenin hangi sorunlarla karşı karşıya kalacağını, köy köy gezerek, derinlemesine anlatıyoruz ve 16 Nisan`da “Hayır” çağrısı yapmaya devam ediyoruz.



“SINIRLANAMAZ  BİR TEK ADAM REJİMİ”

Çünkü, dünyada hiç bir demokraside olmayan bir yapı teklif ediliyor. Bu teklife göre yasama, yürütme ve yargı güçleri tek kişinin etrafında toplanarak, sınırlanamaz, sorgulanamaz bir tek adam rejimi getiriyor. Bunca yetkiyi bir kişiye vermek ülkeyi kaosa sokar.

Daha şimdiden halkı ayrıştıran, kutuplaştıran, “hayır” diyenlere demediğini bırakmayan bir anayasa süreci olur mu?

Sayelerinde tehdit, yalan ve nefret dolu bir seçime doğru gidiyoruz! Bu secim surecinde yaşananlar emin olun demokrasi tarihimize kara bir leke olarak geçecektir. “Evet” demenin serbest olduğu “hayır” demenin yasak olduğu bir referanduma gidiyoruz. Bu kadar ayrışmadan, kutuplaşmadan sonra nasıl güçlü, sağlıklı bir gelecek kuracağız? Bir ülkeye ancak bu kadar zarar verilebilirdi?

Ülkenin geleceği, tek kişinin veya bir partinin istikbalinin önünde görülebilir mi?

Anayasa, Cumhurbaşkanının Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil ettiğini söylüyor. Bir kişi hem partiyi, hem devleti nasıl temsil edebilir? Partili Cumhurbaşkanı hevesi toplumu daha da fazla ayrıştırmaktan başka hiç bir işe yaramayacaktır.

Bu Anayasa Değişikliği Teklifi ile halktan boş kağıda imza atmalarını istiyorlar. Devlete ve halka en ufak bir faydası olan tek bir madde yok. Getirilen bu teklifle, tek kişi, hem devletin, hem hükümetin, hem yargının, hem iktidar partisinin, hem de ordunun başı olacak. Bu çok riskli ve ülkenin geleceğini tehlikeye atacak bir düzenlemedir.

Bu Anayasa, millete, Meclis`e ve ülkeye karşı tuzaklarla dolu bir Anayasa’dır. Genel secim olur bunun telafisi olur, 5 yıl sonra yeniden yapılır, ancak Anayasa asırlıktır.

Yani bu konu, parti meselesi değildir, sen - ben meselesi değildir, memleket meselesidir!

Bu nedenle ülkemizin geri dönüşü olmayan bir yola girmemesi için, ülkemizin geleceğini dipsiz kuyuya atmamak için “hayır” diyelim. 



“7 MİLYON MÜLTECİ”

Ülkemizdeki 4 Milyon Suriyeliye ek olarak, İran’dan 3 milyon Afgan ağırlıklı mülteciyi ülkemize kabul etmeye başladılar. Hükümet, hiçbir ülkenin kabul etmediği, edemeyeceği sayıda mültecinin beraberinde getireceği, sosyal, ekonomik, toplumsal, siyasi ve kültürel sorunları hiç dikkate almıyor. Referandumdan evet çıkarsa 4 milyon mülteciye vatandaşlık verilmesinin planı yapılıyor. Bir ülkenin nüfus yapısıyla böyle pervasızca oynamak ciddi sorunlar yaratır. Ülkenin bu kadar sorunu varken, bu sorunları katmerleyecek olan 7 Milyon mülteciden de keşke bahsetseydi Sayın Cumhurbaşkanı!

Bununla birlikte Atatürk Havalimanı’nda, Esenboğa Havalimanı’nda, “evetçi” Barzani ile görüşmelerde Kürdistan bayrağını çekenler kimler?

Bugün “Evetçi Barzani” tarafından indirilmesi söz konusu değil denilen, aynı bayraklar, Kerkük'e neredeyse 1 hafta önce çekildi! Bu konuda 4 gün önceki Diyarbakır mitinginde neden tek kelime laf edilmedi?

Sayın Cumhurbaşkanı, Diyarbakır'da "Tek millet dediysek, Türk milleti demedik" diye açıklama yaptı. O zaman soruyoruz, isimsiz millet mi olur?

Hollanda’daki ve Almanya’daki gurbetçilerimiz bir evet uğruna huzursuz edildi.

Dün ise yine enteresan bir açıklama geldi, zamanında “kandırıldık, milletin beni affetsin” diyen Sayın Cumhurbaşkanı, “siyasi hayatımda ne aldanan oldum ne aldatılan oldum” diye açıklama yaptı.

Hani, beraber yürümüş, beraber aldatılmıştınız siz bu yollarda?

Madem aldatılmadılar, FETÖ ve PKK ile el ele kol kola, bilerek ve isteyerek, sonuçlarını ölçüp tartarak ülkeyi bu duruma sürükledikleri itiraf ettiklerini mi anlamalıyız?  

Aldatılmadığınıza mı inanalım, aldatmadığınıza mı?

Yine bugün Anayasa değişikliği`ne ilişkin sarf edilen “Anayasa değişikliği için dünyanızı da ahiretinizi de tehlikeye atmayın” sözünden sonra, referandum için daha ne kadar ileri gidecekler merak ediyoruz!  Dünya’ya da ahirete de el koydular!

Son söz olarak, 16 Nisan`da, Adaleti, tarafsız devleti, birleştirici anlayışı kendi ellerimizle tarihe gömmemek için hayır diyelim. Çünkü evet derseniz bir daha “hayır” deme şansınız olmayacak diyor hepinize saygılar sunuyorum.