Uzun süredir ilk kez yasaksız bir Pazar günü yaşadık. Yasak yoktu ama evde oturmaya öylesine alışmışız ki, bütün günü evde geçirdim. Kitap karıştırdım, müzik dinledim, çokça da düşündüm. Sonuçta kötü günleri arkada bırakmaya karar verdim. Bundan böyle gülümsemeyi eksik etmeyecektim yüzümden. Hayattaki gerçeklerle yüzleşmek adına yalnız kalem oynatmayacaktım da, elimden geldiğince konuşacaktım, eylemlerin içinde olacaktım. Ne tuhaf ki, bana bu yeni gücü veren kadınlardı. 1 Temmuz’da Türkiye’nin resmen çekildiği “İstanbul Sözleşmesi” için kadınların yaptıkları eylemleri görünce erkeklerin bu konuda neden yetersiz kaldıklarını anlamak pek de güç değil. Çünkü erkek egemenliğinin yansımaları toplumumuzda büyük oranda yer etmiş durumda. Oysa kadınlar bir devrimi yaşatmanın uğraşı içinde yüreklerinden geldiği gibi konuşuyor, mücadele ediyorlar. Yalnız İstanbul Sözleşmesi mi? Kadına reva görülen şiddet için de, bir bilim yuvası olan Boğaziçi Üniversitesi’ni medreseye çevirmek isteyen zihniyete karşı da mücadele ediyorlar. Yazıyorlar, çiziyorlar, konuşuyorlar. Bütün baskılara karşın ‘susmuyoruz’, ‘korkmuyoruz’, ‘eşitlik istiyoruz’, ‘adalet istiyoruz’ diye haykırıyorlar. Doğrusu kadınların bu toplumu değiştireceğine inancım son günlerde büsbütün arttı. Ha gayret çocuklar bir devrimin eşiğindesiniz.

Ülke nicedir cahiliye dönemini yaşıyor. Totaliter bir yönetimin sermaye ile el ele açtığı yolda işsiz sayısı her gün biraz daha artarken, açlık, yoksulluk çığ gibi büyüyor. Yalanlar üzerine kurulu siyaset söylemlerinin içinde debelenip duruyor insanlık. Bunların tümünü aşacağız elbette. Öncelikle emekçilerin, işçilerin ve halklarımızın silkinerek üzerlerindeki silikliği atmaları gerek. Hiçbir siyasi partiye güvenmeden salt kendilerine güvenerek, yaratıcı olan ellerine ve kafalarına güvenerek. Yüreğim böyle söylüyor bugün. Başaracağız, yine şarkılarımız duyulacak meydanlarda, yine şen kahkahalarımız dolaşacak ortalıkla. Ve ülkem insanı sevinci paylaşacak toplumun tüm bireyleriyle. Bilgi, rehberi olacak bireylerin. Hurafelere zaman ayırmanın devri geçmiş olacak. Temel hak ve özgürlüklerimize, insanın insana kul olmadığı demokrasiye yeniden kavuşacağız. Biraz daha gayret…

Bu haftaki yazıyı bizim kuşağın şairlerinden biri İlhan Demiraslan’ın (1928-1980) güzel dizeleriyle paylaşmak istiyorum. “DEVRİM ADINA ŞİİR” birlikte okuyalım.

İkirciliği gece kuşlarının
Camları tırmalayan ayışığı
Tan attığında görülen aydınlık
Ve kuşların alaca sarmaşığı

Dağ başında çiçek açan akasya
Ve gelin otlarına yamaçların
Ve sonra bilinmeyen otlar için
Açacak olanlar için de yarın

Tüm çocuk ellerine sömürülen
Gecekonduların orda bakımsız
Tüm analar için dul ve yetimli
Tüm erkekler için yoksul kadınsız

Umutla başlatılan el emeği
Alınterine göz nuruna bir bir
Güllerin ve karanfilin rengine
Devrim adına söylendi bu şiir