İktidara iliştirilmiş gazeteciliğin toplumu iyimser kılma yolundaki çabaları tam tersine bireylere sağlıklarını kaybettiriyor. Buna bir de dijital medyada yaşanan bilgi kirliliklerini eklersek, insanımızın Covid-19’dan çok psikiyatrik bunalımlarla neden haşır neşir olduğu ortaya çıkar. Yalan haberlerin müjdeler biçimde topluma sunulduğu bir ortamda gerçekleri nasıl ve nereden öğreneceğini şaşırmıştır okur. Televizyonlar, ana akım medya, Cumhur İttifakının propaganda aracına dönüştürülmüştür. Barışın, sevginin, insan kardeşliğinin unutturulduğu bir dünyada insanların sağlıklı bir psikolojiye sahip olmasını nasıl bekleriz ki!

Giderek dünyadan soyutlanan ve yalnızlığa itilen ülkeyi, iktidarın yanlışlarından koruması gereken siyasi kuruluşların başında ana muhalefet partisi gelir. Genelde demokrasiyle yönetilen bütün ülkelerde böyle yürür siyaset. Ama gelin görün ki, bizim ülkemizde ana muhalefet partisi Cumhur İttifakının en büyük destekleyicisidir. Siz gazetelerden, televizyonlardan bağırıp çağırmalara kulak asmayın. İktidarın içte ve dışta hemen her hamlesinin yanındadır ana muhalefet. O kadar yanındadır ki, kendisine seçimlerde destek veren HDP’nin halkın oyları ile seçilmiş belediye başkanları ve siyasetçileri hukuksuz bir şekilde içeri tıkılırken bile doğru dürüst sesi çıkamamaktadır. “Yurtta barış dünyada barış” ilkesini partisinin temel ilkesi olarak benimseyen Cumhuriyet Halk Partisine neler olmuştur ki, şimdilerde savaş çığırtkanlığı yapmaktadır. Aynı topraklarda birlikte yaşam sürdüğümüz azınlık yurttaşlarımızı yeniden ırkçı bir tehlikenin içine atmakta sakınca görmemiştir.

Halk kesimi bütün bu dönen dolapları anlamıyor zannediyorlar ama gerçek öyle değil. Halk pekala anlıyor ve anketleri dikkatle izlediğimizde Cumhuriyet Halk Partisinin nasıl oy kaybına uğradığını da açık bir şekilde görüyorsunuz.

İktidar erki Covid-19 salgınını fırsata çevirmekte de son derece başarılı. Nitekim çıkarılan bir genelge ile meslek örgütlerinin etkinlikleri 1 Aralık 2020’ye kadar ertelendi. Eğer konuyu yakından izlemiyorsanız ne var bunda, işte yurttaşları virüs kapmaktan koruyorlar da diyebilirsiniz. Peki, meslek örgütlerinin toplantıları, etkinlikleri ertelenirken siyasi partilerin genel kuruluna nasıl izin veriyorsunuz. Herhalde virüs siyasetçilere ilişmiyor. Siyaseti yakından izleyenler biliyor ki önümüzde 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı var. Cumhuriyet Bayramı etkinliklerini bu kapsamın içine aldıkları ya da alacakları kesin. Ekim ayı içinde İstanbul Barosunun genel kurulu var. İzmir, Ankara barolarının da. Onları da öteye atıyorlar. Meslek örgütlerinin ödül etkinliklerini de. Oysa din konulu her türlü etkinlik yapılabilir bu toplumda. Cuma namazları eda edilir, kalabalıklar caddelerde cirit atar ama iş iktidarı rahatsız edecek konulara geldiği zaman yasaklar devreye girer. Acı ve tuhaf.

Yazıyı Kirkor Yeteroğlu’nun “Kırık Çan” başlıklı şiir kitabından seçtiğim bir şiirle sonlamak istiyorum. “Gül Yalnızlığı”

Gelirsin bunca yıl sonra
rüzgarı kesilmiş tay öfkesi

uyanınca düşlerden
bakarsın sonbahar

çekilmiş ırmakların suları
saçlarında göçmen kuşlar
sesinde yangın çığlığı

kurumuş güldü yalnızlığın