12 Mart akşamı saat 18.00 sıralarında sahil bandında yürüyüşüm sırasında, Erdemir kapının oradaki spor alanına deniz tarafından gelirken, göbek kısmında üzerinde üniforma olan bir kadının oturduğu yerden yüksek sesle ağladığını duyunca kulak verdim. Yanında iri yarı biri vardı ve bağırarak hem konuşuyor ve kadın sürekli ağlarken çığlıklar atıyordu.

Gelen geçen herkesin dikkatini çeken olayda, kadının yanındaki erkek yürüdü gitti.

İnsanın aklına bir çok şey geliyor.

Serde de gazetecilik olunca…

Fazla kilolarımı spor aletleriyle eritmeye çaba gösterirken gözüm kadındaydı. Sürekle ağlıyor ve telefon ile konuştuklarına da “ben Hayattan bıktım, kendimi öldüreceğim” gibi sözlerle bağırırken, ‘ya tutup da kendini denize atarsa?’ sorusu kafama takılırken, gelip geçenler çevresinde birikmeye başladı.

O’nu teskin eden sözler yetersiz kalıyor ve o bağırmaya ve çığlıklar atmaya devam ederken, yakınına gelerek izlemeyi sürdürdüm.

Dert neydi?

Tepkilerini saydırırken, bazı siyasetçilerin adını da veriyordu.

İşinden atmışlar kadını.

Üç çocuğu varmış.

Bundan böyle Ereğli’de duramazmış.

Daha neler neler.

*

Gazetecisin ve önünden böyle bir olay yaşanıyor. Ne yaparsın? Doğal olarak fotoğraf ve video çekersin.

Hayır!

Burada bir herkesin “önce insan” olduğunu hatırlayacağı ve hatırlaması gereken olay var.

Şimdi gazeteciliğin sırası değil.

Bir insanın bunalımından yararlanmak –bana göre- gazetecilik değil ki.

Önce insan, insan!

*

Bu arada kadının feryatlarını görüp olay yerine gelenlerden iki delikanlıdan bir tanesi “Ben psikoloğum” diyerek kadının yanına yaklaştı.

Böyle bir durumda psikoloğun kendi ayakları ile olay yerine gelmesi piyango.

Kadını sakinleştirmeye çaba gösterdi. Elindeki telefonu kendi isteğiyle vermesini sağladı ve o telefondan yakınlarını ararken, yara-bere olmadığını, sadece çok üzgün olduğunu bildirirken, diğer yandan yanındaki arkadaşına “ambulansı ara” dedi.

Neyse.

Ambulansta geldi.

Kadını alıp götürdüler hastaneye.

Olayı izleyen bizler “oh!” dedik.

*

O iki delikanlıya kim olduklarını sordum. Karadeniz Bölge Komutanlığı askerleri.

Aferin dedim.

Böylesine duyarlı bir davranışı görmek ne de güzel.

İçim bir sevinçle doldu.

Kendimi tanıtınca, psikolog da “foto ve video çekmediğiniz için ben teşekkür ederim, böyle bir durum O’nu daha ta tahrik eder, içindekilerini boşaltmayı artırır ve daha da kötü olurdu” dedi.

*

Son söz: Her şey haber değildir. Herkesin ailesi ve yakınları var. Onları da düşünmek gerekir. Ki, sık sık empati yapmak, insanların hatalarını da azaltır.