Kolay değildir insan olmak. Evrene karşı sorumlusunuzdur. Bütün insanlığa, doğaya, canlı türlerinin tümüne karşı saygı ve sevgi duymayı omuzlarımıza yükleyen ağır bir sorumluluktur bu. Yaşadığımız çağ, insan olmanın da insan kalmanın da her gün biraz daha zorlaştığı bir döneme denk düşüyor. Din kitapları “Öldürmeyeceksin” diyor ama en çok da temelinde din ve mezhebin yattığı savaşlarda insanlar birbirini öldürüyor. “Komşunu seveceksin” deniyor ama komşuluğun hiçbir türünü sevmiyoruz. Hatta nefret ediyoruz. Bir bakın çevrenize, dünya genelinde okumayı, öğrenmeyi, bilgilenmeyi dert edinenlerin sayısındaki eksilmeyi fark edeceksiniz. Anamal düzeninin yarattığı devasa bir iletişim ağı yerküreyi sarmalamış. Türlü yollardan beynini yıkıyor insanların. Tek tip düşünen, kendisine sunulan hiçbir veriyi irdelemeyen, sorgulamadan kabullenen bir yeni insanlık geliyor. Artık gezegenimizde büyük edebiyat ustalarının, klasik müzik dehalarının, müzelerde tablolarının önünden ayrılamadığımız o harika ressamlar da yetişmiyor. Belli ki birileri insanının yaratıcılığını yok etmenin peşinde.

Kendinizden pay çıkarın ne zamandır şöyle bir gökyüzüne dikerek gözlerinizi yıldızları doya doya seyrettiniz? Seyredemezsiniz çünkü kirli hava tabakası yıldızları görmenizi engeller. İnsan kardeşlerimizin bilimi kötücül kullanarak, gıdaların DNA’sıyla oynamalarına, suyumuzu, havamızı hatta toprağımızı zehirlemelerine ne diyeceğiz? Hele de insanın insana kıyımına… Dedik ya zordur insan olmak, insan kalmak.

Yazıyı bilge bir yazar ve şairin, Melih Cevdet Anday’ın bir şiiriyle sonlayalım:

Harmana Giden Böcek

Sarp kaya yüzünde sarı saman savrulur,
İşte insan olmak şuracıkta,
Gökyüzü ile duruvermek.

Mavi tarla üstünde ak güvercin yürür,
İşte, varlık ve anlam yan yana,
Yıpranmamış denizde dernek.

Güneş çiçeği kokluyordu,
Gün martı ile uçuyordu.