Bir Latin özdeyişi “İnsan insanın kurdudur” der. Orta Çağ’dan bu yana pek çok düşünür insan üzerine kafa yorarken metinlerinde bu tümceyi kullanmışlardır. Thomas Hobbes, Freud gibi… İlginç olanı ABD’de Bartolomeo Vanzetti, 1927’de arkadaşı Nicolo Sacco ile elektrikli sandalyede idama mahkum edildikten sonra şöyle diyecekti: “İdam edilmemiz, insanın, insanın kurdu olduğu lanetli bir geçmişin simgesi olarak kalacaktır.”Ne yazık ki içinde yaşadığımız dünya Vanzetti’nin yargıçlara karşı sözlerini doğrular gibidir. Gerçekten insan insanın kurdu mudur? İnsanı açlığın, şiddetin, yalnızlığın, savaşların ve ölümün kucağına oturtan vahşi kapitalizmin azgınlığı dinmek bilmiyor. Belki de anamal sisteminin son evrelerini yaşıyor olmanın ayırtına vardıklarındandır bu telaş ve korku dolu saldırganlıkları. Kendileriyle birlikte tüm gezegeni de yok etme dürtüsü! Çılgınlık boyutuna ulaşan bir bencillik; “bizden sonra tufan”…

Çağdaş düşünceden, bilimden her geçen gün biraz daha uzaklaştırılan, dünya siyasetinden yalıtılmış, yalnız ve kimsesiz bir toplumun bireyi olmanın ağır yükünü taşır durur ülkem insanı. Çevresinde olan biteni sorgulama, araştırma, beynini yeni düşüncelere açık tutma yetileri ise nicedir kayıplarda. Din bağnazlarının kandırmaları, siyasetçilerin yalanları ile beslenerek büyüyen, ölü seviciliğini kutsal diye benimseyen, yaşamaktan keyif almayı beceremeyen benim zavallı insan kardeşlerim…

Deprem bölgesi sayılan Elazığ, Malatya ile çevrelerindeki yerleşim yerlerinde binalar çöktü, onlarca yurttaşımız hayatını yitirdi. Etkili/yetkili zevat, bilimi dışlayıp doğal afeti kadercilikle geçiştirmeye çalışıyor. Hani neredeyse bu doğa afetini Tanrı’ya yıkıp kendilerini temize çıkaracaklar.

Değerli okur, bu yazı yoldan çıktı. Aslında silahlanma endüstrilerini daha da güçlü kılmak için yarışan varsıl ülkeler yıllardır Orta Doğu’yu deneme alanı olarak seçtiler. Irak savaşından beri, gelişmiş füzelerin, ağır silahların bölgenin yer üstü ve yer altını hedef tahtası haline getirdiklerini düşünün. O zaman İran’da, Irak’ta, Türkiye’nin güney doğusunda ve de Mezopotamya’da bir dizi depremin nedenini gözü dönmüş kapitalizmin ve uşaklarının planlı bir oyunu olarak görmez misiniz? Bu düzen toptan paranoyak etti bizi. Kim bilir belki de ben yanılıyorumdur.

Yazıyı Paul Eluard’dan bir şiirle sonlayalım. Vakit. Dilimize çeviren: Memet Fuat

Vakit

İnsan Oldum taş oldum

İnsanda taş oldum taşta insan

Havada kuş oldum kuşta hava

Ayazda çiçek güneşte ırmak

Parıltı çiğ tanesinde

Kardeşçe yalnız kardeşçe hür.