Dikenlerden Allah razı olsun.

Ve bugüne kadar varlığını sürdürmesine katkı verenlere de teşekkür.

Doğal klima.

Can.

Nefes.

Oksijen.

Herşey.

Çınarlardan söz ediyorum Bozhane’deki.

Ereğli’nin en önemli merkezinde şöyle oturup da ince belli bardaktan iki yudum çayı kim içmek istemez.

Şöyle yosun kokulu denizi solumak ne de farklı bir keyiftir.

Hele ki, simit keş.

Yeniden dünyaya gelmiş gibi oluyor insan.

Hele ki, denize karşı kurmuşsan masayı.

“Değmen benim gamlı yaslı gönlüme. Ben bir selvi boylu  naslı yardan ayrıldım” diye iç bile çekersiniz.

Ya da “Ah yalan dünya” mı dersiniz?

Yani ayrı bir dünyadır Bozhane.

Günün 24 saatinde, mutlu eder konuklarını.

Ama…

Bir zımbırtı çıktı.

Çıktı dediğim, çıkarıldı.

Nedir bu olay?

Ses!

Gürültü.

İlçe esnafını da mağdur eden Hicabi’nin Çay Bahçesi’nin önündeki alanı, yine birisine kiraladılar ve oraya uydurma bir lunapark vari bir şeyler kurdurdular.

Her kim  kiraladı ise para kazanacak.

Emek veriyor insanlar.

Mesele  kiralayan değil ki.

Mesele bu alanı rant kapısı  yapanlar yüzünden yaşanan gürültü işkencesi.

İnanın iki arkadaşınız ile o çevrede oturup da ağız tadıyla sohbet etme imkanınız kalmadı.

Cangır cangır müzik.

Bağrışmalar.

Ses işkencesi.

Ki, bu gürültü konusunda Ereğlililer daha önce de şikayetçi oldular gece boyu yüksek sesle müzik yayını yapıldığı için.

Dinleyen kim?

Anlayan kim?

Kafa aynı kafa olunca, değişen bir şey yok!

Halkın o alan ve çevresinde sessizliğin doyumsuzluğunda kendini dinleme/dinleyip mutlu olma hakkını elinden alma alışkanlığı var çünkü.

 

Farkındasınızdır Ereğli sahilinin halini.

İşporta pazarlarını  bile geçti.

Yakında…

Halkın yürüyebileceği alan bile kalmayacak.