Kandilli’de bir grup genç (orta yaşa yakın) biraraya gelip Aşağı Kandilli’ye gitmişler.
Gitme sebepleri varagel ya da vargel.
Kandillilerin deyimiyle de payton.
Bu paytonun atları yok ve demiryolu var.
O demiryolu  meyilli.
Denize gidip gelen iki vagonlu.
Biri inerken diğeri çıkıyor.
İniş çıkışını da elektrik motorlu vinç sağlıyor.
Payton sisteminin kurulduğu alan  da eskiden ortaokul buluyordu. Adı da, Armutçuk Özel ortaokulu. Şu anda tesislerin bulunduğu alanın yanındaki lojman orta okulun laboratuvarıydı. Daha sonra da okulun 1-C sınıfı olarak da kullanıldı. Ana binanın az ilerisinde sinema vardı. Sinema Kandilli başına yapıldığında, buradaki sinema binası da okula katıldı ve ne ilginçtir orası da 1/C sınıfı oldu. Her iki sınıfta da okudum çünkü.
Eski adı Ereğli Kömürleri İşletmesi  (EKİ)  olan Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK)  Armutçuk Müessesesi’nin denizden kömür gönderme, malzeme indirme ve çıkartma, ocaktaki vagonları çeken motorların onarım ve bakımının yapıldığı alan için kurulmuş varagel. Maden ocağındaki kirli havanın çıktığı 17 nefeslik olarak da bilinen aspiratör  tesislerinden önce aynı alanda kömürlü termik santral da varmış.
Kısaca bu çevreyi anlattıktan sonra vargele giden gençlerden söz edeyim biraz.
Kandillili bu gençler temizliğe gitmiş sevgili okurlar.
Kandilli deyince akla; varagel gelir.
Tak gelir,
Çetin gelir,
Ortancalar gelir,
Mis kokulu bahçeler gelir,
Şehitler gelir,
Şehidin kırmızı kanı ve o kanın döküldüğü işçi kıyafetinin laciverti gelir,
Kandilli deyince  akla sevgi gelir,
Derin saygı gelir,
Mutluluk gelir…
 
O sevgi ve mutlulukla gidiyor gençler paytonun başına ve diken, çalı, çırpı dal keserek varagel vincinin önce çevresini ve ardından da deniz kenarına uzanan rayların üzerini temizlliyorlar.
Eski Kandilli’ye özlemin dışı vurumu olarak orak sallanır, baltalar vurulur görüntü ve çevre kirliliğine.
Temiz olsun isterler.
Temiz ve bakımlı.
Ve işler.
Çünkü varagel sanki bir umudun adını.
O çalışırsa Kandilli güçlü olacaktır.
Yine gözde ve cazibe merkezi olmanın gururunu yaşayacaktır varagelin “vira” zili çaldığında.
 
Gençlerin bu heyecanı öyle bir dalga yarattı ki…
O heyecan Gazeteniz Önder’in haberiyle öyle bir yayıldı ki…
Yurt içi ve dışından gelen mesajlar sevda yüklü.
Aşk yüklü.
Özlem yüklü.
 
Kandillili olmak işte bu.
Boşuna mı slogan oldu “Kandilli bir Kültürdür” sözü?
Boşuna mı “Kandilli Türkiye’dir” denildi?
Her iki sözün de içi öylesine dolu ki.
Öylesine sıcak ki.
Anlatılamıyor.
Sadece ve sadece  insanın içini titreten duygular özgür bırakılarak yaşanıyor.

Not:
O çalı ve çırpıyı temizlemesi gerekenler, gençlerin bu özlemini anlayabilmişler midir ki?