Gündem Gazetesi’nde uzun yıllar birlikte çalıştığım Tuncay Tokay geldi gazeteye.
Eskiler.
Eski yıllar.
O eskiler içinde unutulmayanlar.
Tuncay ile bizim ortak konumuz ne olabilir?
Tabi ki, Ali Suat Eser.
Onbir ay önce toprağa verdiğimiz A. Suat Eser’li yıllarımızda unutulmayanlar arasında o kadar çok anımız var ki.
Tuncay anlatıyor:
“Eyüp Abi, ben evlendiğim de bana verdiği takıyı unutmadım.”
O unutmamış ama ben unutmuşum.
Sürdürüyor:
“Gece eve geldik kutu içinde kutu. Pandora’nın kutusu sanki. O kocaman kutunun içinden en sonunda küçücük bir kutu çıktı.”
Tuncay anlatıyor ama aklıma yine de hatırlayamadım.
“En sonunda …. Çıktı” dedi.
Ayva değil miş!
Dedim k; aynısını Suat’a da yaptım.
“O’nunkinde şarap ta, ayva da vardı!”
Ne hoş geride anlatılabilecek hikayesi olanlar.
 
Tuncay yine anlatıyor, Sayfa Editörümüz Derya Cebesoy Tetik’e dönerek.
“Eyüp Abi bana dedi ki, arabanla beni eve bırakır mısın? Sordum nerede ev diye, ‘suracıkta’ dedi. Git git bitmez. Meğer ise taaa Kemer’de imiş.”
Kahkahalar uçuşurken, “Tabi ki şuracıkta. Kemer ne ki , iki adım yer, yedi kilometre.” Dedim.
Öyle değil mi hani?
 
Alaplı’yı sordum Tuncay’a.
“CHP ve DSP çekişmesinden aradan AK Parti çıkmasın!”
“Bilemem ki!” dedi.
“Oturup anlaşamıyor mu, CHP ile DSP’liler. DSP’den birkaç meclis üyesi vererek uzlaşma sağlanamayacak kadar gergin mi ortam?” sözleriyle sorumu sürdürdüm.
Sanki, olayla ilgili yorum yapmaktan kaçınır gibi “Oturup konuşsalar çözerler herhalde” dedi.
Oturup konuşmak bir kültür işi.
Saygı işi.
Uzlaşabilme amacıyla düşünmek işi.
Tabi ki, böyle bir görüşmenin temeli önyargılardan ve “Ben büyüğüm” saplantısından uzakta olmaktır.
Herkesin bir oyu var.
Bir oy ile seçim gelir veya gider.
“Ben seçimi aldım. Yüzde bilmem ne oyum var!” diyenlerin çoğu sandıkta kalmıştır.
Küçümsemek çöküşe giden yolun anahtarıdır.
Küçümsemeden bir arada olmak için vakit de geç değil.
“Başarılı belediye başkanı” olarak gösterilen Nuri Tekin, alaylı bir siyasetçi olarak bu olgunluğu gösteremez mi?
Bilinmez.
Bilinemez de!
Ne siyasetçiler gördük, koltuğa kıçı değdiğinde ayakları yerden kesilen.
Örneği yakınımızda.
Nuri Tekin, “böbürlenme hastalığına” yakalanmadı ise Alaplı’da güç birliği yapılabilir.
Olmaz ise !
Atalarımız ne demiş?
“Kendi düşen ağlamaz!”