Batı Karadeniz’in genelinde eğlencelerde oynayan kadın kılıklı erkekler için kullanılan köçek ifadesi, siyasi açıdan bir o yana bir bu yana dönen omurgasızlar için de vurgulanır.

“Köçek gibi kıvırtma” sözü ise olaya biraz müstehcenlik de katarak, halk diline öyle yerleşmiştir ki, ata sözü gibi sıkça tekrarlanıp durur!

Geçtiğimiz hafta kaleme aldığım yazılarımdan birinin başlığı, “Marka Şehir Olmanın Yolu Üretimden Geçer!” adını taşıyordu. Bu yazıya gönderilen bir yorumda, bu bölgenin kültüründe “köçek yoktur” vurgusunu yapan Türkolog Necati Yalçın,  konuyla ilgili görüşünü geçmişte Kastamonu valisinin aynı konuda “yok” açıklamasına da atıfta bulunuyor.

Türkolog Necati Yalçın’ın mesajı (gönderildiği gibi) aynen şöyle:

“Sayın Bektaş yazılarınızı beğenerek okuyoruz. Değerli üstad batı karadeniz yörelerinde görülen şu köçek oyununa bir el atsak.köçek oyunu kültürümüzde yok.bazı yörelerdeki türkler'e köçek oyunu orta asya'dan anadolu'ya geldiklerinde yunanlardan ve farslardan geçmiştir.temelinde eşcinsellik vardır ve kültürümüzle bir alakası yoktur.malesef türkiyedeki en kötü yöresel oyun kültürümüzle alakası olmayan köçek oyunudur.egenin zeybekleri-anadolu'nun seymenleri-doğu karadeniz'in horonları-doğu'nun halayları vardır yanında malesef bizde erkeğin etek giydiği kültürümüzle alakası olmayan köçek oyunu vardır.ve bu yurtdışında köçek oyunu üzerinden türkler malesef dalga konusu olmaktadır.kastamonu valiside geçmişte ''köçek oyunu kültürümüzde yok demişti.''köçek oyunu yerine bolu'daki gibi seymen kültürü getirilsin ereğlimize ve bölgemize. bunun için valilik ve belediye gerekli çalışmaları başlatmalı. milli geleneğimiz olan seymen geleneğini ereğli'de yaşatmalı. yazılarınızla desteklerinizi bekliyoruz.”

Konu yıllardır bir çok kesim tarafından çok yönlü  tartışılıyor.

Belediyelerin “Yerel Yönetim” adını sürekli hatırlatarak yerel  kültür ve sanata destek olunması konusunda bıktıran yazılar kaleme alan biri olarak, “şöyledir” diyebilecek durumda değilim.

Araştırılmalı.

Var ya da yok bir sonuca bağlanmalı.

Bu arada Türkolog Necati Yalçın’ın alternatif olarak kamuoyunun bilgisine sunduğuBolu'daki gibi Seymen Kültürü getirilsin” ifadesinden sonra “Bolu” ve “Seymen Kültürü” diye arama yaptığımda karşıma  İşte ilk kadın Seymen ekibi” diye bir haber çıktı.

Seymen deyince insanın aklına Ankara gelir.

Bolu da seymen?

Varmış işte.

Hem de seymen ve de kadın ekibi!

Bolu Gazetesi’nde yayımlanan işte o haber:

“Seben’li Kadınlar Yardımlaşma Derneği düzenlediği gecede Seben’li kadınları bir araya getirdi. Gecede elde edilen gelir ise üniversitede okuyan öğrencilere burs olarak dağıtılacak.

Kadınlar arasında dayanışma ve yardımlaşmayı geliştirmek için kurulan Başkanlığını Resmiye Kahruman’ın yaptığı Seben’li Kadınlar Yardımlaşma Derneği muhteşem bir gece düzenleyerek Seben’li kadınları bir araya getirdi. Yüzlerce bayanın katıldığı gecede misafirler gönüllerince eğlenirken yapılan çekilişlerde hediye dağıtıldı. Çekiliş için satılan biletlerin parası ise üniversite öğrencilerine dernek tarafından burs olarak verilecek.

KADIN SEYMEN EKİBİ…

Öte yandan Seben’in meşhur Seymen ekiplerine kadınlardan rakip çıktı. Çoğunluğunu ev hanımı ve öğrencilerin oluşturduğu Kadın Seymen Ekibi geceye damga vurdu. Seymen kıyafetleri giyen takma bıyık takan Seymen Kadın Ekibi oynadıkları oyunlarla büyük beğeni topladılar.”

Tarihçilerimiz bu konuda ne der?

Ne bilip ne konuşurlar?

Yerel kültür ve sanattan utanılmalı mı?

Yaşatılmamalı mı?

Konunun uzmanları bir tartışsa da, biz de öğrensek.

Ama şu gerçeği hatırlatmakta da yarar var ki,  köçek sadece Batı Karadeniz’de değil ülkenin bir çok bölgesinde vardı ve halen daha yaşatıldığı biliniyor.

Anadolu’nun Tezenesi Neşet Ertaş'ın da hayatını anlatırken “Babam saz çalarken bana zil verdi, oynadım meydanda köçek dediler” diye bir ifadesi var.

Yani, özellikle kırsal alanda halen daha yaşatılan bu yerel gelenek için son sözü söylemesi gerekenler açıklamalar yapsa, ne değişir?

Değişir mi?