Hepimizin belki de ilk kez duyacağı ve ne anlam ifade ettiğini de merak edeceği sözcükler ve cümleler sunmak istiyorum sizlere.
Önce okuyalım mı?


 
-Söz, kendini esirgememeli, yılın gibi divil divil akmalı

-Üzülmez: Rumların Özürülmez, Ermenilerin ise Özlemer dedikleri, Antik Çağ’ın Sandarakesiöte kıyısını ispinozlar

-Bendereğli

-Sallanma be bre delitoy

-Kıvırcık lazo

-Hodala

-Kazmakeş

-Gönlünde bir gözü olan bir insanın, iki gözden yoksun olması, ciddi bir eksiklik değildir

-Ocak gerdeği

-Her doğru söz, alçağın mezarıdır

-Kadın var ki gülistan gülünün hasıdır, kadın var ki eşek baklasıdır


-Kuduz oldu, sudan korktu, salya sümük içinde bağıra bağıra öldü. Kara benekli, kırmızı kuduz böceğini bulup yedirselerdi kurtulurdu.

-Her insan, hoşlandığı bir çok insanla hayalen zina gerdeğine girer. Bu bakımdan her insan boynuzludur.

-Evlilik, bir öküzle bir ineğin bir boyunduruğa koşulmasına benzer

-Körnefes

-Yüreğiniz semerinizdir, korkunuz da bu semerin kayışı

-İş, Allah’ın insana biçtiği bir cezaydı. İnsanın bir ömür, gözü gibi benimsediği tek ceza da buydu. İnsan, bin bir çiçeğin, bin bir kokuyla cenneti çağırdığı gönül bahçelerinin bülbülüydü

-Yaşadığımız Zongıralık

-Meremmetçi

-Ne günlere kaldık ey gazi hünkâr, eşek silahtar oldu, kadı mühürdar

-Kadını kökten, pekmezi küpten al

-İnsan neden kendi cevherinin kazmakeşi olamıyor?

-Kadını acısından koklamak

-Kazmalarıyla şiir yazmaya geldiler

-Her karının içinde, en az dokuz demirci ocağı var. Has karı odur ki, ocaklarının közünü söndürmez, canlı tutar. Erkek nedir? Körüktür. Sönmüş kör ocağın körüğü de kör olur. Yazıktır, günahtır

-Ben kendi adıma, sönmüş bir ocağın önünde boşu boşuna bekleyen bir körüğe acırım. O körüğü söker, götürür, canlı bir ateşi önüne kurarım. Dünyanın neşesi artar

-Gücümüzü buralarda heba ettik mi, körüğümüz delindi mi ateşin karşısında hava kaçırırız, çalışmamız zor olur

-Gözün perdesi yoktur derler. O zaman gözün ahlakı da yoktur. Göz şerefsizdir

-Huzur köleliktir

-Her insan kadıdır. İçini kadılarla doldurur. Onlarla yaşar. Onlara teslim eder kendini. Huzuru seçer. Huzur da abad etmez onu. Berbat eder.

-Zerfişan kağıdı

-Acılar kolay unutulur, aynalarda görünmezlerse

-Grenk kumaşları haramdır ! Elpek bezi giymeyen yezittir

-Biri fukaraya cırnak attı mı içim yanar, bıçkınırım

-Ölüm kendisinden korkak insanı izlemeyi sever

-Hangi kuşun malı var ki?

-Mayalanmış süt gibi huzursuz

-Hiçbir alim, bir deli kadar akıllı olamaz

-Kahpehanenin kahvesi

-Kadın milleti şeytandır şeytan olmasına da, erkek milleti de köpek sürüdür. Biri hep verir, öbürü hep ister

-Kadını döven erkeğin yumruğu değil. Kadını döven, kendi elleridir; erkeğin önünde açılan, teslim olan elleridir

-Ebecükün

-Dışından över, içinden söver

-Her erkeğin içinde bir yığın kadın var, eğer kadın, o kadınlardan birini sever de bağlanırsa o erkekten ayrılmaz

-Kırtıl

-Mıcırıklı

-Hecin devesi

-Mücessem

-Ağız tırakası

-Mah peyker gibi kadın

-Faş

-Hırsızlık ekmekle, kahpelik öpülmekle başlar

-Yeryüzünden hiçbir maden, çocuk hayalini içine alacak kadar geniş ve derin değil

-Öküz çalışırken düşünür, insan düşünmez

-Düğürcük bulguru

-Ben kadını sustuğu zaman dinlerim

-Eğiz buğuz

 
*Muzaffer Oruçoğlu’nun yazdığı 4 ciltlik bir “Grizu” isimli seriyi okudum. Yaşamımda okuduğum onca kitap arasında, Hasan İzzettin Dinamo’nun 8 ciltlik “Kutsal İsyan”da  yaşadım “bitmesin” diye. Bir de şimdi Grizu’da. Oruçoğlu, Grizu serisinin 1. Cildine “Siyah Işıltı” ismi vermiş. 20 gün gibi kısa bir sürede tamamını okuduğum bu baş yapıtın son sayfalarına geldiğimde içim bir hoş oldu. Bitirmek istemedim son cildi. Bıraktım ve günlerce düşündüm. Muzaffer Oruçoğlu’na ulaşmaya çalıştım ve izin istedim kitaplarından alıntı yapabilmek için. Dedi ki, bir madenci çocuğu olarak öncelikle sizin hakkınız var. Yukarıdaki sözler Siyah Işıltı’dan. Her evin kütüphanesinde mutlaka olmalı bu Grizu serisi.