Gülce Sanat Grubu ilk kez biraraya geldi. Bir sosyal paylaşım sitesi aracılığı ile grup oluşturan ve kültür sanat alanlarındaki paylaşımlarını üretim noktasına taşıyan Gülce Sanat Grubu, şehir dışından da katılımlarla Kdz Ereğli’de Bozhane Çay Bahçesi’nde ilk buluşmasını gerçekleştirdi. 2015 yılının Mayıs ayının son günü ve son pazarında asırlık çınarların gölgesindeki bir çay bahçesinde dostluğu dostça yaşayıp paylaşabilme kültüründe buluşmanın keyfini yaşayan Gülce Grubu üyeleri, öncelikle kendilerini tek tek tanıtarak muhabbetin demine vardılar.

Gülce Grubu’nun lideri Emekli Fransızca Öğretmeni Gül Güleryüz, günün hoşluğu anısına çektirilen toplu fotoğrafın ardından amaçlarını şöyle anlattı:





“Yaklaşık 1 yıl önce Gülce Grubunu kurduk arkadaşlarla. Amacımız burada sanata dair paylaşımlarda bulunmak. Hem kendi ürettiklerimizi, yazdıklarımızı, çizdiklerimizi, boyadıklarımızı, yaptıklarımızı sergilemek, hem de edebiyatçıların, sanatçıların eserlerini paylaşarak onlar hakkında fikir sahibi olmaktı. Grubumuz gayet güzel sürüyor. Birbirimizi reelde de tanıdık bazılarımızı, bazılarımız zaten arkadaştı öncesinden. Mutluyuz, huzurluyuz. Yaşasın sanat.”

Gül Güleryüz daha sonra, herkesin ilk kez duyduğu Ereğli şivesiyle bir şiir okudu.

 

Dün gece bi geçem dedim Galata Köprüsü’nden

Yerde buz, tepe de tipi gaynaya

Her adımda sanki beynim oynaya

Sığınacak bi yer aradım çaresüz

Otele gadda gitmem zati imkansuz

Ne işin vadı dedim dövdüm kendi kendimi

Bi güzel galayladım yedi ceddümü

Bi duman gördüm aşağıda bi yerde

Oraya gada gidiverem dedim

Salepçiden geliyomuş bu duman

Kurtar beni salepçi dayı aman

Ve şurdan dedim bir salep bi de kek

Tipimi mi beğenmedi vemedi inek

La yapma donoyom dedim

Vemeyince vedim yumruğu ağzına

Şimdi çok rahatım, keyifcüm yerinde

Elimde bi bardak çay va salep yerine

Birazdan ne olu onu bilemeyom

Gözümün biri şiş önümü göremiyom

Çaresizum burlarda azcuk bunalımdayım

Yerimi sorarsanız köprünün altında karakoldayım

               (Haluk Hançer)

 

Gül GÜLERYÜZ'le 1992'de Edremit'te, Fransızca hizmet içi eğitim kursunda tanıştım. İki haftalık kurs süresince aynı odada kaldık. Eğitimden arta kalan zamanlarda, gün içinde, yakın ilçeleri gezmek için grup olarak geziler düzenlerdik. Gül'le bu süre içinde çok yakınlaştık. Yıllardır birbirini tanıyan can arkadaş olduk. Kurs bitiminde telefon numaralarımızı verdik birbirimize. O zamanlar sadece ev telefonları vardı. Gül Yalova'da yaşıyordu, ben de İstanbul'da... Zaman zaman birbirimizi arıyorduk. Bu arada bir kez görüşme imkanımız da oldu. Ankara'ya, isteğim üzerine, atamam yapıldığında bir süre haberleşemedik. 1999'daki içimize acılar salan deprem olduğu zaman ilk telefon ettiğim kişiler arasında Gül de vardı. Herkesle iletişim kurdum ama Gül'e ulaşamadım. Defalarca, defalarca aradım ama nafile... İçimde hep bunun üzüntüsünü taşıdım. Ailece depremde hayatlarını kaybettiklerini düşündüm. 2008 yılında, bir sabah, gazetemi okurken ilginç bir haber dikkatimi çekti. İçeriği özetle şöyleydi: Emekli bir öğretmen okulların açılış gününde, konuşma yapması için emekli olduğu okula davet ediliyor. Hazırladığı konuşma metnini milli eğitim müdürü beğenmiyor, değiştirmesini istiyor. Emekli öğretmen de buna itiraz ediyor. Bununla ilgili gazeteyle röportaj yapıyor. İşte böyle bir haberi okuyunca o öğretmeni takdir ettim. Birden dikkatimi çeken bir şey oldu. Haberin devamında öğretmenin adını, soyadını, resmini görünce donup kaldım. Yanlışım mı var diye tekrar tekrar baktım; kesinlikle Gül'dü. Hemen gazetenin köşesinden iletişim bölümüne bakıp telefon numarasını aldım. Aradığım numaradaki kişi bir başka bölüme bağladı. Orası bir başka bölüme ve oradan başka biriyle... Yine bir başkasıyla... Sanırım dört kişiyle konuştum ve hepsine de aynı açıklamayı yaptım. Onunla görüşmek istediğimi söyledim. Gül'e ulaşmak için akşama kadar anlatmaya razıydım. Birlikte çekilmiş bir fotoğrafımızı istediler. Daha sonra ikimizle ilgili haber yapacaklarını söylediler. Kurstaki yakın arkadaşlarımızla çektirdiğimiz toplu bir fotoğraf vardı. Onu bularak hemen bir "internet cafe"ye gittim. Belki diğer arkadaşlar gazeteye çıkmak istemez diye sadece ikimizin olduğu bölümü çıkarmasını istedim. Bizimle ilgili habere rastlamadım ama benim için önemli olan Gül ve ailesinin hayatta olduğunu bilmek ve onunla iletişim kurmaktı. Birbirimizi bulmuştuk; artık cep telefonlarımız da vardı. Bilgisayarlar sayesinde haberleşmemiz ve birbirimizin fotoğraflarını görmemiz de kolaylaşmıştı. Bir yıl önce Gül, kurmuş olduğu sanat-edebiyat grubu GÜLCE'ye beni de eklemişti. İşte 31 Mayıs'ta bu grubun toplantısına Ankara'dan katıldım. Böylece özlem de gidermiş olduk. Ayrıca bu toplantı sonrasında Gül'ün sayesinde, Karadeniz Ereğlisi'nde çok güzel dostluklar da kurdum. GÜLCE grubunun aynı güzellikte sürüp gitmesi dileğiyle...
Selma ERSEN