Pembeciler Muhtarı söylemişti:

“Bize müzik dinletiyorlar” diye.

O kadar kızgındı ki  “ne tür müzik” sorusunu yöneltememiştim.

Saydırmıştı !

“Ya elektriğimiz yok, ‘gelin arızayı çözüm’ diye ama muhatap yok. Bir telefon numarası var,  çevirdiğimiz de Ankara çıkıyor. Ereğli nire, Ankara nire” sözleriyle de devamını getirmişti.

Saydırsan ne olur ki?

Hiç!..

Saydır saydır aynı.

Alo Ankara?

Seçim geliyor mu?

Duyuyor musun?

Elektrikler kesik, arıza var arıza !

 

Muhtarın bu ifadelerini yazınca, dönemin kaymakamı çağırmış ve bu kez muhtara o saydırmışlardı.

Eee, altta kalanın canı çıkıyor hep.

Napsın muhtar.

Söylediklerini inkâr etse edemiyor, ortada video kaydı var.

İnkar etmese bu kez  kaymakam okuyor.

Kem-kümler arasında “kızgınlığıma denk geldi” sözleriyle işi kurtarmaya çalışmış.

Sonraları aynı kaymakam  konuyla ilgili bilgisine başvurduğumda, ”dertler benim çile benim hayat senin olsun” dedi.

Kaymakam, elektrik kurumu özelleşmeden önce her türlü emri verebildiklerini, ancak bu kez bir sokak ampulü ile ilgili talep bile iletemediklerini anlatmıştı.

Bir dokun bin ah işit.

Aynen öyle!

Özel sektör takar mı kaymakamı?

Takmadığını bizzat kaymakam söylemişti bana “sözümüz geçmiyor” diyerek.

Ama aynı kaymakam, arıza bildirmek için telefon ettiklerinde karşılarına Ankara’nın çıktığını ve  “bize müzik dinletiyor” sözleriyle de bu garip durumu özetleyen muhtarı fırçalamayı en kolay yol seçiyordu.

Belki de kendi içinde biriktirdiği elektrik arızalarıyla ilgili öfkesini  muhtara çıkararak boşalıyor muydu ne?

 

Tüm bunları neden hatırladım birdenbire?

Birkaç gün önce gece yarısı telefon çalmış ve açtığımda, elektrik arızasından dolayı çıkan yangına itfaiyenin gelmesine rağmen müdahale edemediğini, çünkü elektriklerin kesilemediğinden dolayı yangının devam ettiğini söylerken “itfaiye geldi ama BEDAŞ gelemedi”  sözleriyle kızgınlıklarını ifade etmişlerdi.

BEDAŞ 1,5 saat sonra gelebilmiş.

Evet yanlış okumadınız, (bir buçuk saat)  1 virgül 5 yani 1,5 saat.

Allah korusun.

Ya başka bir şey olsa idi?

 

Bize ihbarı bildiren vatandaş anlatıyor:

“Yangını bildirmek için telefona sarılıyoruz ama  karşımıza Ankara çıkıyor.  Mevkiyi de bildirerek olayı anlatıyoruz, bana ‘size bu telefondan ulaşabilirler mi?’ diye soruyor.”

Vatandaş konuşmasını tamamladığında “Yahu ben neden Ereğli arızaya ulaşamıyorum da, Ankara çıkıyor karşıma?” sorusuna yanıt arıyor.

Ah be Ankara ah!

Çık aradan.

Çık!

Vatandaş acil durumda bile arızaya ulaşamıyor  napsın?

Ya  birinin canı yansa?

Ya daha büyük tehlike olsa?

Olay yerine gelen itfaiye bile, elektrik arızaya “gel” diyemiyor ise bu yanlışlığa kim dur diyecek?

Kim ya da kimler?

 

Çık aradan Ankara.

Çık da,  açıkla artık Ereğli arızanın telefonunu.

Sır mı bu?