Sözcü Gazetesi’nin yazarlarından Emin Çölaşan, iftar sofralarında yaşanan din ticaretini eleştirdiği “Her yerde, her iftarda Tayyip!” başlıklı yazısında, “…..Din sömürücüsü olan bu sahtekarlar hem Allah’ı, hem de Türk Milleti’ni kandırmaya yelteniyor. Bu kandırmaca Ramazan sonuna kadar devam edip gidecek……” eleştirinde bulunduktan sonra, konuyu toplumun kanayan yarasına getiriyor.

 

Çölaşan makalesinde şu tespitlerde bulunuyor:

 

 

“……..Haaa, bir de belediyeler ve dinci vakıflar tarafından halka açık kurulan iftar sofraları var. Buralara binlerce kişi geliyor, çoğu beleşçi! Helal olsun, oruçlu falan değil ama bir ay boyunca akşam yemeğini bedavaya getiriyor.
Bu iftar çadırlarında çıkan yemekler genelde şöyle:
Buz gibi çorba, kuru fasulye, bulgur pilavı, tatlı.
Bazen en ucuzundan angus etinden tas kebabı verildiğini de unutmayalım!
İnsanlar iftardan en az bir saat önce kuyruğa girip yemek konmuş tepsilerini alıyor, sonra yemekler önlerinde bekleme faslı başlıyor. Ezan okunana kadar o yemekler buz gibi oluyor, yağı bile bazen donuyor.
Aynı anda iktidarın kelleleri beş yıldızlı sofralarda… Yemekler ve servis dört dörtlük.
Oralarda kuyruk yok!

* * *

Geçenlerde rastladığım bir işadamı biraz dertliydi ve yakınıyordu. Aramızda şu konuşma geçti:
“Emin Bey biliyor musunuz, ben Ramazan ayında tam 18 iftar cezalıyım!”
“Ne demek o?”
Sinirinden gülüyordu. AKP’li belediyelere iş yapan bir müteahhitmiş. Dört ayrı  belediye ve iki vakıf kendisine iftar bileti kesmiş:
“Bizden tam 18 iftarın parasını peşin aldılar.
Binlerce kişiye çadırlarda barakalarda falan iftar veriyorlar ya, parasını tamamen bizim camia karşılıyor. Bütün müteahhit arkadaşlardan ve sözlerinin geçtiği işadamlarından para topluyorlar. Parayı biz bastırıyoruz, iftarı onların belediyeleri veya dinci
vakıfları vermiş oluyor. Böylece oy devşirme işi ve siyasi propaganda onların üzerine kalıyor. Bunlar halkı böyle kandırıyor.”
Peki parayı alınca makbuz veriyorlar mı?
“Ne makbuzu beyim, biz sadece onlara bağış yapmış oluyoruz. Türkiye genelinde binlerce müteahhit ve işadamından bu yolla para toplanıyor. Bunlar uyanık, cin gibi adamlar. Hiç açık verirler mi!..”
Vallahi bunları duyunca şaşırmıştım ve sordum:
“Yani verdiğiniz paranın nereye harcandığını, iftar sofralarına gidip gitmediğini sizler bilmiyor musunuz?”
“Biz hiçbir şey bilmiyoruz. Ötesi bunların sütüne emanet!.. Bize kesilen ceza sadece para vermek. Ötesi bizim dışımızda. Rakamı da onlar belirliyor. Örneğin diyor ki sen Ramazan ayı için 10 bin lira vereceksin. İstersen verme! Üç gün sonra bütün işlerini askıya alırlar, bir kuruş ödeme yapmazlar ve seni birkaç ay içinde bitirirler.”
Şaşırdım kaldım……”