Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Zonguldak Şubesi, Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) Şemsi Denizer Salonu’nda “Geleceğe Bakış” konulu bir panel düzenledi. Moderatörlüğünü TMMOB Maden Mühendisleri Odası Zonguldak Şube Başkanı ve Zonguldak Demokrasi Platformu Dönem Sözcüsü Erdoğan Kaymakçı’nın yaptığı panele; gazeteci-yazar ve Halk TV program yapımcısı Ayşenur Arslan, sinema-dizi ve tiyatro sanatçısı Cihat Tamer, Zonguldak’ın yetiştirdiği gazeteci ve son aylarda en fazla satan kitaplar arasında yer alan “Big Boss”un yazarı Mustafa Hoş katıldı.

AYAROĞLU: “UĞUR MUMCU GİBİ GAZETECİLERE İHTİYAÇ HER GEÇEN GÜN ARTIYOR”

Türkiye’de 13 yıldır medyada baskı ve sansür olduğunu ve gazete patronları ile gazetecilerin ısmarlama haberler yaptıklarını ifade eden ÇGD Zonguldak Şube Başkanı Ali Ayaroğlu, “Ayşegül Arslan, mesleki hayatında bu sıkıntıları yaşayan kişilerden birisidir. Aynı şekilde diğer gazeteci arkadaşlarımız da bu sansür ve baskıya maruz kalmışlardır ve kalmaya da devam etmektedirler. Araştırmacı gazeteci olan ve her zaman eksikliğini hissettiğimiz Uğur Mumcu’nun gazeteciliğinin önemi bugün daha fazla anlaşılıyor ve bunun yanında Uğur Mumcu gibi gazetecilere ihtiyaç her geçen gün artıyor. Gazeteciler, neyi, nasıl haber yapacaklarını veya yapmayacaklarını bakanlardan, başbakanlardan soruyorlar. Emir ile haber yapıyorlar, ısmarlama haber yapıyorlar. Bu yapıldığı zaman, bu bir gazetecilik değildir, bu bir yamanmadan ibarettir” dedi.

Sinema ve tiyatro oyuncusu olan, aynı zamanda da birçok dizide rol alan Cihat Tamer, Türkiye’de yaşamanın nasıl bir şey olduğunu şöyle anlattı:

 

TAMER: “BU KADAR İZİN YETER, ARTIK İŞ BAŞINA GEÇİN”

“Bedava yaşıyoruz, her şey bedava... Çamur bedava, hava bedava, sinemaların pencereleri bedava... Bedava yaşıyoruz bedava... Peynir, ekmek para ile ama çamur bedava...”

Zonguldak’a bir gezi otobüsü ile geldiğini ve madenciler ile aynı kamyonette gittiği bir anısını anlatan Tamer, "Ekibimizle otobüsle gelirken Aslan Çeşmesi’nin orada mola verdik. Ben de turnenin başkanıyım, ihtiyaç için lavaboya girdim dışarı çıktım, otobüs hareket etti. ‘İleride duracaklar, bana şaka yapıyorlar’ dedim. Durmadılar, otobüs gitti. Dağ başında yalnız kaldım. Maden işçilerini taşıyan bir kamyon geldi ve beni aldı. Onlarla çok güzel bir yolculuk geçirmiştim, onu unutamam. Birde bir tiyatro gösterisini sahnelemek için Zonguldak’a gelmiştim. Yıl 1991 idi ve Şemsi Denizer’in dönemiydi. Bildiğiniz gibi o dönemde bir grev vardı. Ben de o greve katıldım, Sayın Şemsi Denizer ile kol kola girerek, o grevde en önde yürüyen kişilerden birisiydim. Ülkemizde emeğe, işçiye ve insana değer verilmiyor. Bizim cumhurumuzun bir başı var, ülkemizi ikiye böldü” şeklinde konuştu.

Ülke olarak her zaman söylenen bir söz olduğunu hatırlatan Tamer, “Her zaman dediğimiz bir şey var. Atam izindeyiz. Yıllardır bunu söylüyoruz. Bu kadar izin yeter artık, iş başına geçin” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştiren ve katil olduğunu iddia eden Tamer, “Cumhurbaşkanı, ‘Allah ‘kul hakkıyla gelme’ diyor’ diye konuşuyor. Ne kul hakkı? Sen bir katilsin… Berkin Elvan, Soma’da ölen, Ermenek’te ölen, Kozlu’da ölen kardeşlerimizin ve diğer ölenlerin kanı senin ellerinde. Adam ülkeyi sattı, keseyi de doldurdu, kaçacak yahu...” dedi.

İktidarı eleştiren ve 7 Haziran seçimlerini hatırlatan Tamer şöyle konuştu:

 

“CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN 10 YIL ÖNCEKİ BAŞBAKAN ERDOĞAN’I İÇERİYE ATMASI GEREKİYOR”

“Artık uyanalım ve birleşelim arkadaşlar. Önümüzde bir seçim var. Bu seçimde bunları indirmemiz lazım. Gelmiş, 400 milletvekili istiyordu. Sonra 350’ye düştü, daha sonra 250’ye düştü, şimdi de azınlık hükümetinden bahsediyor. Bunların şu anda yaptıkları kendi geçmişleri ile bile uyuşmuyor. Şu andaki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 10 yıl önceki Başbakan Erdoğan’ı içeriye atması gerekiyor. Neden mi? Cemaat için ne dediler? ‘Bunlar paralelci’ dediler, cemaati bölücülük ile suçladılar ve onlarla birlikte olanları da aynı suçlarla suçladılar. Sen bundan 10 yıl önce cemaat ile kol kola yürümedin mi? O zaman sen de bir paralelci değil misin?”

 

ARSLAN: “BİLGİ ÜZERİNE YAYIN YAPMAK YERİNE, KORKU ÜZERİNE YAYIN YAPMAYI SEÇTİLER”

Zonguldak’a ilk gelişinin bir gezi ziyareti olduğunu belirten ve o gezi ile maden ocaklarını ve madencileri yakından tanımanın ilk fırsatını bulduğunu belirten gazeteci ve sunucu Ayşegül Arslan, “Teknoloji gelişti ve dijital ürünler hayatımıza girdi. Bunun sonucunda da basılı yayın kan kaybetti. Ancak bizim ülkemizde gazetelerin fazla satmamasının nedeni sadece bu değil. Almanya’da bir gazete günde bir buçuk milyon satıyor. Bunun yanında Japonya’da satılan gazetelerin sayısı ve tirajları akla hayale sığamıyor. Günümüzde bizim ülkemizde gazetelerimiz artık haber vermiyor. Televizyonlardaki ana haber bültenlerinin tiraj seviyeleri yüzde 17’lere indi. Artık komik haberler veriyorlar. Bir haberin içerisinde bir sürü bilgi eksikliği ve bilgi kirliliği yer alıyor. Örneğin, ‘karşıt görüşlü öğrenciler kavga etti’ deniliyor ve haberin içi boşaltılıyor. Görüşlerinin ne olduğunu anlatmıyorlar. Haberin içi boş, ‘5N 1K’dan eser yok. Venezüella’da olan, ölen veya yaralananın olmadığı kazalar ekranlarımızda yer alıyor. İnsanlar artık internetten haber ihtiyacını karşılıyor. Dünya, sanayi devriminden sonra bilgi devrimine geçti. Ancak biz sanayi devrimini tam olarak yaşayamadığımız ve tamamlayamadığımız için bilgi devrimine de sağlıklı olarak geçemedik. Bizim medyamız da aynı şekilde ülkemiz gibi bilgi devrimine geçemedi ve sınıfta kaldı. Bilgi üzerine yayın yapmak yerine korku üzerine yayın yapmayı seçtiler. İnsanlara korku vererek insanları etkilemeye ve onları kazanmaya çalışıyorlar. Oysa bu bilgi devriminde olması gerek şey bilgi ile insanları kazanmak olmalıydı” şeklinde konuştu.

 

HOŞ: “CEMAAT VE AK PARTİ BİRLİKTELİĞİ İÇERİSİNDEYKEN BU ÜLKEYE NELER YAPTILAR, BİR DÜŞÜNÜN”

Türkiye’de 13 yıldır gerçeği anlatan ve gerçeği aktaran bir medyanın olmadığının altını çizen Araştırmacı Gazeteci Murat Hoş, “Benim öyküm Zonguldak’ta başladı. Biz gerçek olmadan yaşayamayız. Ancak son 13 yıla baktığımız zaman gerçeği görmek mümkün değil. Gerçeği anlatan, gerçeği gösteren bir medya yok. Benim bildiğim maden işçisinin fıtratında kömür vardır, emek vardır, alın teri vardır. Ancak medyaya baktığınız zaman Zonguldak’ın fıtratında ölüm vardır. Ben Zonguldak’tan madenci yürüyüşü döneminde ayrıldım. Büyük yürüyüşe giderken araba kazası geçirdim. Bizim ülkemizde şu anda korku bulaşıcı, ancak benim bildiğim kadarıyla cesaret bulaşıcı olmalıdır. Eğer siz şu dönemde gazeteciyseniz, hükümet ile başınız belada olmalıdır, hükümet ile bir sorun yaşamalısınız. Eğer bir gazeteciyseniz ve hükümet ile bir sorun yaşamamışsanız, ‘siz de bir sıkıntı var’ demektir. Adolf Hitler bile İncil’i imzalayıp birisine vermemiştir, hediye etmemiştir. Ancak bizim Cumhurbaşkanımız, Kur’an-ı Kerim’i imzalayıp birisine hediye etmiş birisidir. Bugün Peygamberimiz tekrardan dünyaya gelse, ‘Efendim bizim için Kur’an-ı Kerim’i imzalayın’ deseniz, imzalamaz. Çünkü o Allah’ın kitabıdır. Ben bu ülkenin bir parti liderini telefonla helikopter düşürerek öldürmekle suçlanan birisiyim. Şu anda ülkemizde yaşadığımız dönem, yaşadığımız sıkıntılar dünyada eşi benzeri olmayan bir dönemdir. Geçmişte olan hangi dönemi araştırıp getirirsek, bu dönemde yaşananlara denk gelmiyor. Biz bu dönemin araştırmasını yapacağız ve analiz edeceğiz. Şu anda bir çöküş dönemi yaşanıyor, ancak bu çöküş dönemi yaşanırken ülkemizi de aynı şekilde çökertmeye ve kendileri ile birlikte götürmeye çalışıyorlar. Ülkenin hukuk sisteminde yaşanan sıkıntıları son zamanlarda daha net bir şekilde görebiliyorsunuz. Neler yaptıklarını görüyoruz. Bir de bunun cemaat ile iş birliği içindeki dönemde nasıl olduğunu bir düşünün. Cemaat ve AK Parti birlikteliği içerisindeyken bu ülkeye neler yaptılar bir düşünün. Ben bir söğüt ağacının dibinde yaşamaya razıyım” dedi.

Panelistler, konuşmaların ardından katılımcıların sorularını cevapladılar.