Anayasa değişikliği için referanduma doğru koşarken, daha bugünden öylesine seviyesiz ve sert ifadeler kullanılmaya başlandı ki, “Ya bundan sonra?” sorusunun yanıtı tahmin etmek bile  insanı endişelendiriyor.

Hayırcılara “terörist” veya “teröre destek vermek” gözüyle bakanlardan tutun da, evetçileri “vatan haini” gibi göstermek ile başlayan restleşmeler, sınır tanımadan ve rezilce devam edecek gibi gözüküyor daha şimdiden.

Son yıllarda ve de özellikle siyasi üslup olarak yaygınlaşan hakaret etme, baskı kurma, korkutma ve tehdit etme  alışkanlığı virüs olup çıktı karşımıza.

Saldıran saldırana.

Küfreden küfredene…

Ve de özellikle sosyal paylaşım sitelerinde.

Kendisi gibi düşünmeyenleri “tu kaka” ilan ederek, ötekileştiren zihniyet,  yukarıda da vurguladığım gibi; suçlamalarını  ya terörist ya da vatan haini noktasına taşıyabiliyor.

Akıl tutulması böyle bir şey demek ki!

Nedret Öğretmen ile emekli Erdemir işçisi Cafer Boz’un iki oğlundan biri olan Murat Boz’un  Anayasa referandumunda evet oyu vereceğine dönük haberlerin medyada yer almasından sonra, öylesine yargısız infazlar yapılmaya başlandı ki “Vallahi de pes, billahi de pes” dedirtiyor.

Saldırganlığın adresi Murat değil.

Adres Baba Cafer Boz!..

Cafer’in siyasi geçmişine atıfta bulunanlar, Murat’ın evetçi olmasını hazmedememenin öfkesi ile tüm denge ve kontrollerini kaybederek sosyal sitelerden sallıyorlar.

Hem de ne sallama.

Ayıp kavramı bile kalmamış ki.

Affedersiniz ama bunun adı tek kelime ile dallama/dallamalıktır.

Zaten bu kafa/kafalar değil mi, ötekileştirme barbarlığında bireysel veya hizip tatminciliğinde buluşup halkı “koyun” yerine koyanlar.

Ve de yargısız infaz alışkanlıkları ile başarısızlıklarını örtemeye çalışanlar.

Halkın istek ve beklentilerinden bihaber olup, karşı düşünceye saygı çerçevesine sığamayanlar.

İşte şimdi yine meydandalar.

Hakaret ediyorlar.

Saldırıyorlar.

Ve aptalca yine iktidar değirmenine su taşımaya devam ediyorlar.

Her fırsatta “Ben Ereğliliyim” diyen içimizden çıkmış bir işçi çocuğunu bir düşüncesi (bu da tam bilinmiyor ve muğlak) nedeniyle yok sayan kafalar, Baba Cafer Boz’un dün yaptığı o onurlu mücadeleyi yok sayacak kadar yoldan çıkmış ise –ki öyle- kime hizmet ettiklerini bile göremeyecek kadar kördürler.

Biliniz ki, iktidarı besleyen bu ve benzeri çıkışların sahipleri, referandumda evetçilerin en büyük sermayesidir.

Onlar itip kakacak ki, “hayır” diyecekler bile “inadına evet” desin.

Hiç aklı başında olan biri kendisine oy vermeyen halkı koyun yerine koyar mı?

Ne yapar?

Gidip  “Bu halk niye bana oy vermiyor?” sorusuna yanıt arayıp bulur ve yeni politikalar üretir.

Çıkıp da, Bizim Çocuk Murat Boz’u Hainler Listesine koyarak yok saymaz!

Son sözüm şudur:

Cafer Boz öyle bir insandır ki, demokratik solcu kimliğine yakışır bir şekilde DSP’de iken CHP’den aday olan bir akrabası için partisine gelip “Bu seçim için özür diliyorum. CHP’li adaya çalışmak zorundayım” diye izin isteyecek kadar da merttir.

Mertlere bari kıymayın dallamalar.

NOT: 27 Ocak 2017 yılında kaleme aldığım bu yazıyı bugün neden yayımladım biliyor musunuz? O tarihte Murat Boz’u yargısız infaz edenler bugün ne düşünüyor acaba? Murat Boz, Bozkuş Pasajı’ndaki DSP binasının 3. Katındaki o uzun koridorunda bir çok kez güvercin bayrakları hazırlamıştır. Demokratik solcu bir ailenin çocuğu olarak büyümüş Murat Boz’un, 16 Nisan 2017 tarihinde yapılacak olan  Anayasa referandumunda evet oyu vereceğine dönük haberler, Şeytan Rıdvan’ın ağzından çıkmıştı. Şeytan’a inanıp da,  Murat Boz’a hakaret eden sözüm ona solcu geçinenler; şimdi o tükürdüklerini yalayıp da, özür dilerler mi? Yargısız infaz kimseye yakışmıyor. Ki, şöyle bakalım olaya herkesin demokratik hakkına saygı göstermek gerekmiyor mu? Murat Boz’un da, kendi özgür iradesi ile istediğine oy verme hakkı yok mu? Ekrem İmamoğlu’nun seçim kampanyasına annesi ile birlikte 100 bin lira bağışlayan Murat Boz’dan özür dilemesi gerekenler, neredesiniz?