Bilindik ve alışkanlık yaratan bir olaydır Ereğli çarşı merkezinin sel baskınına uğraması.

Bu kaçıncı olay!

Her sağanak yağışta kucaktadır Ereğli.

Sel gelir ve basar.

Basar ve işyerleri sular altında kalır.

Sebep?

Sebebi belli.

Sel suları özgürce akamadığında çevresinde ne var ise süpürür gider.

Tersip bentleri diye bir olay var.

Bu bentler sel baskınlarına karşı önlem olarak yapılır.

Peki tersip bentleri konusundaki durumlar ne alemde?

Eski belediye başkan yardımcılarından Mustafa Sunmaz çok iyi bilir bu işleri.

Ama yaptıramadı.

İstediği gibi çalışamayınca emekli olup gittiğinde de, küçük bir teşekkür bile edilmedi.

Nankörlük işte.

Bu nankörlük de öyle alışkanlık yapıp da virüs gibi yayıldı ki, vefanın her gün canı çıkıp dururken, sel suları yine görevini yapıyor.

Sonra mı?

Hiç !

Hem de koskocaman.

**

Kandilli yolları kapalı.

Ne ayıp ne ayıp!

Ereğli’nin varlığındaki en önemli sebep kömürdür. Siz bakmayın Kandilli’nin itilmişliğe atılmasına. Bugün Ereğli’de hangi meslek ve hangi sektör olur ise olsun boğazından kömür geçiyordur.

Kömür olmasaydı Ereğli bugün neredeydi?

Dedim ya nankörlük alışkanlık yaptı.

Koskoca Kandilli gibi bir bölgenin ulaşımı iki yönlü kapandı da, laylaylom havası kol geziyor,

Ah ah!

Taşkömürünü Uzun Mehmet’in bulmadığını söyleyen şizofrenlerin türediği günümüzde, Kandilli’nin yolu kimin umurunda ki?

Ne denir bu duruma?

Tek cümlelik yanıt: “Nankörler” olsa gerek.

 

**

 

Seçim var 1 kasım da ama havası mavası yok.

Hava olmayınca Mehmet de olmuyor.

Tabi ki Ayşe ile Ahmet’te.

Hava olacak ki, diğerleri gelsin meydane.

Şimdi dersiniz ki, “niye gelsinler?” diye.

Seçimden önce ile seçimden sonranın hep farklı olduğu siyasette halk yok ki.

Hadi bırakın önseçimi de, ya bu halk hiç olmazsa tercihli oy kullanabilsin de, hak edeni yollasın meclise.

O da yok!

Durum böyle olunca da, nankör milletvekilleri sayısında patlama yaşanıyor.

Seçimden önce şöyle; seçimden sonra ise öyle!

Hem de nasıl öyle…

Dilim varmıyor ki demeye…!