Yılların içinde saklı “unutulmayanlar listesi”nde kimleriniz var?
Tabi ki kamu yöneticilerinden söz ediyorum.
Benim mi; vali olarak İsmet Metin, Tevfik Başakar liste başı, son anda birşeyler yapmaya çalıştığını gözlemlediğim bir de Ahmet Çınar.
Kaymakam?
Valla tek yanıt; o da Mehmet Ulvi Ezgü.
“Kim bu?” diye sormayın. Bir hayli eski. Halen daha yeri doldurulamadı ki, yok başka isim.
 
“Şimdi dam üstünde saksağan gibi bu soru nereden çıktı?” diyeniniz olabilir.
Sebebi “Köprü!”
 
Her kamu yöneticisinin, her sivil toplum örgütün içinde yer alanların, muhtarların, belediyelerin başındakilerin, il ve belediye meclis üyelerinin “Köprü”den haberi var mıdır?
Çok değildir.
“Çok” olsa bu ülke böyle mi olur?
 
Bir köprünün tarihinden söz edeceğim size.
Bu köprü yıkıldıktan sonra devletin yapmadığı, yapamadığı bir köprünün gerçekten yurtsever tarafından nasıl inşa edildiğini okurken, anı sepetimdekileri aklıma getirdim.
O, Merhum Kaymakam Ezgü, 16 plakalı stayşin otomobili ile vatandaş gibi trafikte gezer ve tespit ettiklerini tek tek emniyete emir olarak verirdi.
O, Huzurevi yapılırken sosyal yardımlaşma vakfı kaynakları ile stok yaptığı demirlere zam geldiğinde sanki kendisi kârdaymış gibi sevinirdi.
O, bir şehit polisin çocuğunu üniversitede okutur ama ne o çocuk ne de ailesinden bir tek kişi bile bu yardımseverlerini bilmezdi.
O, devlet gibiydi.
O, mühendisler derneğinin açılış töreninde şeker komasına girerek yaşamdan koptuğunda, geride onurlu duruşu ile sevgiyle yoğrulmuş büyük bir devlet saygılı bıraktı.
İşte, aynen yukarıda adını yazdığım valiler gibi bir kahraman validen söz ediyorum size/sizlere.
Tabi ki o da çoktan aramızdan ayrıldı.
Melekleri ile uyuyor şimdi.
Ben, sen, o hiç tanımadık.
Ama biliyoruz.
Adını çok duyduk.
Çokta hayranlığımızı kazandı.
Kimden mi söz ediyorum?
Tabi ki, lakabı “Deli Vali” olan Recep Yazıcıoğlu’ndan.
 
Erzincan’da bir de deprem yaşayan Yazıcıoğlu, Kemaliye ile Başpınar ilçelerini birbirine bağlayacak Fırat’ı geçecek köprünün yapımına bugünden değil, ö günün koşul ve şartlarından bakmak gerek.
İnanılmaz bir mücadele.
Ve başarı.
O köprüyü inşa ederek, karşıdan karşıya geçmek için 400 kilometre yol kat edilmesine de son veren Recep Yazıcıoğlu’nun bu mücadelesini anlatan ve Ayşe Kulin’in yazdığı “Köprü”yü yeni okuma şansı buldum.
İnanın, herkes Yazıcıoğlu’nun verdiği o mücadeleyi okuyup öğrenmeli ve günümüzdeki yöneticileri o pencereden tartıya koymalı.
Hani deriz ya hep “ah o eski yıllar” diye.
O yıllarda, ceketin dirsekleri eskimesin diye siyah kolluk giyen devletin görevlileri, yoklukla boğuşarak bu devletin ayağa kaldırmışlar.
Selam olsun, bu anlayış ile hareket eden ve kuruşu kuruşa ekleyerek tek heyecanı hizmet üretmek olanlara.
 
Evet hepimiz ne devlet görevlileri gördük.
Ne siyasetçiler de!
Kimlerin izi kaldı geride?
Var mı isimler?
Sayalım hadi hep birlikte.
.........!