Dünya üzerinde birbirinden farklı diller ve lehçeler mevcuttur. Her ulus/ırk/kabile kendine içinde bulunduğu ortama göre dil geliştirmiştir. Dil, içinde bulunduğumuz ortama ve algılarımıza göre gelişir. Sonuçta da düşüncelerimizi en iyi ifade edebileceğimiz şekle ulaşır. Fakat her toplumun düşüncesi, ortamı nasıl algıladığı ile ilgili olduğundan farklı olacaktır. Farklı dilleri konuşan insanlar da farklı düşüneceklerdir. Dolayısıyla dil de düşünceyi şekillendirecektir.

Ülkemize gelince, tarih içinde yabancı dil öğrenme eğilimleri görülmektedir. Bu, baskın gruba, ortama göre şekillenmiştir. Farsça, Arapça ile başlamış, karma dil Osmanlıca ortaya çıkmış sonra bunu Batı etkisiyle Fransızca takip etmiş. En son 19/20. Yüzyılda İngilizce/Almanca öğrenme şekline bürünmüştür. Ama AKP Hükümeti ile bir Arapça öğrenme, konuşma sevdası ve baskısı başlamıştır. Burada da Kuran Arapçası, bugünkü Arapça, Osmanlıca birbirine karıştırılmış, içinden çıkılmaz bir hale gelmiştir.

Bir Ulusun/Milletin dilinin gelişmesi zihinsel özelliklerinin de gelişmesini sağlar. Her insan kendi dilinde düşüncesini en mantıklı şekilde ifade eder. Bu da o ulusun ortak düşünce ve ruhunu ortaya koyar ve birlik sağlar. Böylece milli kimlik belirlenir. Dili geliştikçe de o ulusun gelişmesi artar.

Kültür de dil olmadan gelişemez. Düşünce, davranış ve fikirlerimizi ortak dil ile ifade edebiliriz. İyi konuşamayan, düşüncelerini ifade edemeyen birini anlamamız zordur. Dolayısıyla da iyi öğrenemediğimiz bir dilde ulus/millet olma özelliklerimiz kaybolacaktır. Sadece konuşurken bol bol yabancı kelime kullanıp hiçbir anlam ifade etmeyen kelimeler dizisi yada cümleler kurmuş oluruz.
BİR MİLLETİ PARÇALAMANIN yolu dilini bozmaktan geçmektedir. Bu da ülkenin ruhunu yok eder, işgal etmeden o ülkeyi parçalar ve köleleştirir.
Kendi öz dilinin yerine başka dili koymak isteyenler ülkeyi parçalamaya azmetmiş insanlardır. Tabii ki yabancı dil öğrenilmelidir. Ancak bu gelişmelere göre dünyayı algılayacak şekilde olmalıdır. Tarihin derinliklerine, geçmişe gitmek isterseniz eski ölü dilleri öğrenebilirsiniz. Ama, ilerlemek için ya kendi dilinizi geliştirecek, kabul edilir hale getirecek yada dilinizin yanında geçerli olan dili öğreneceksinizdir.
Unutmayalım, yeni dil öğrenmek düşünce ve kavramlarımızın da gelişmesini sağlayacaktır. Osmanlı İmparatorluğunun çöküş nedenlerinden biri, dilinin Osmanlıcaya dönmesi, karma dilde düşünce karmaşası olması, bu nedenle de sarayla halkın bağının kopmasıdır.

Ayrıca teknik ve ekonomik olarak gelişmediği için ki kullandığı dil de (Osmanlıca) buna müsait olmadığı için fethettiği ülkelerde dili öğrenilmemiş ve yaygınlaşmamıştır. Bu nedenle iki dilli Osmanlıca, Türkçe bir İmparatorluk kaale alınmamıştır. Sadece vergilerini ödemişlerdir.
Sonuçta da Osmanlı İmparatorluğu tarihin sayfalarında kaçınılmaz yerini almıştır.

Atatürk, Cumhuriyet Hükümeti ile dile önem vermiş ve Türkçeleşmesini ön plana çıkarmıştır. Araştırmak için Türk Dil ve Türk Tarih Kurumlarını kurmuştur.
Yukarıda bahsettiğimiz bilgiler ışığında, bilimsel dili takip etmeliyiz. Ve dilimizi; Türkçe’yi de bu yönde geliştirmeliyiz. Yoksa günlük dili kullanan insanlarla arada kopma artacaktır.
Yarım yamalak öğrenildiği sanılan dil, öğrenilmemiştir. Arapça ve de eski Kureyş Arapçasının kutsal olduğu gibi bir sanı yayılmaktadır. Hiçbir dinde Allah/Tanrı/Tengri/Manitu, insanlarla konuşmamıştır. Dolayısıyla dille Allah’ı konuşturmaya çalışan, insanlardır. Çoğunlukla da kendi iradelerini hakim kılmak için dil aracılığı ile Allah’ı kullanmış ve kullanmaktadırlar.
Allah, yaparak anlatmıştır. Bu da onun bilmekle uygulamak arasındaki yerde olduğunu bize gösterir. Sonuç olarak dil öğrenimi yapılacaksa bilime, çağdaşlığa yönelen dillere ağırlık vermemiz daha doğru olacaktır ve de TÜRKÇEYİ DE BU YÖNDE GELİŞTİRMEMİZ GEREKECEKTİR.