Yas tutmak…

“Yas tutma işi ancak gömü ya da eşdeğeri bir merasim sonrasında mümkün olabilir. Yas tutulabilmesinin mümkün kılınması yalnızca bireyin değil, bağlı olduğu topluluğun da sorumluluğudur.” (Sayğılı İshak. Psikeart/Yas. 2019-62. Say 8).

Fransızlar, Avrupa ve dünya Notre Dame Paris Katedrali’nin yangınından (15.04.2019) sonra insanlığın ortak mirası için yas tutuyor.

Yas tutmak, Paris’teki yangınından sonra başladı. Gömü merasimi belki de bu yangındı, felaketti. Gömülen insan değildi ama insanlar gibi göreceği ne varsa görmüş, çekeceği ne acı varsa çekmiş ve sanki insanlığa benzer tarihin sahibi eski katedraldi, anıttı.

Notre Dame Paris Katedrali (Cathédrale Notre Dame de Paris) Paris’te Seine nehrinin ortasında Ile de la Cite (Şehir Adası) isimli küçük bir adada yer alır. Bu adaya M.Ö. 3. yüzyılda Galyalılar yerleşmiştir. Orta çağ Fransa'sının merkezidir. Yüzyıl sonra Paris adını alır. Mimar Maurice De Sully 1163’te başladığı ve iki yüzyıl süren inşaat 1345’de tamamlanabilmiştir. 19 yüzyıl başlarında bakımsızlıktan yıkımına karar verilmiştir. Katedral 3 farklı parçadan oluşur. Büyük bir ustalık işi olan on metre boyundaki üç kapısı üzerindeki tasvirler Azize Anne’yi, Kıyamet Günü’nü, Meryem Ana’yı tasvir eder. Fransız Devrimi sırasında adı “Aklın Tapınağı” olarak değiştirilmiştir. Her biri 70 metre olan kuleleri müthiş bir Paris manzarası sunar. Katedral’in kendisi kadar ünlü “Emmanuel” adlı 13 ton ağırlığındaki çandır. Katedralin “hazine” bölümünde antik el yazmaları, kutsal emanetler, dini kıyafetler ve en önemlisi de Hz. İsa’nın Çarmıhından tahta bir parça, çivi ve dikenli tel bulunmaktadır (Bubekoğlu; Derya).

III. Napolyon’un despot yönetimi nedeniyle sürgün edildiği yıllarda Exposition Üniverselle için kaleme aldığı Victor Hugo’nun “Paris” metni; yalnızca 19. yüzyılın değil, bugünün Fransa ve Avrupa'sına ayrıntılı bir bakış içermektedir. Kentin göz kamaştırıcı semt ve binalarını anlatır. Antik uygarlıklara özgü estetik niteliklerini vurgular… Victor Hugo için Paris; akıl, doğruluk, ilerleme gibi insanlık değerlerinin yüceltildiği ışıklı, aydınlık bir kenttir. Ona göre Paris; Roma, Atina ve Kudüs’ün ülküsel bir sentezidir, uygarlığın deniz feneridir. Ona göre Paris, insanlığın evriminin evrensel bağımsızlığa doğru yol almasıdır ve “demokrasinin, barışın, yüzyılın” onaylanması anlamını taşımaktadır. Paris metninin “Paris'in üstünlüğü" adlı bölümde 1789 Devrimine tanık olan bu kenti Victor Hugo şöyle betimliyor: "Palermo'nun Etna'sı vardır, Paris'in düşüncesi. Konstantinopolis güneşe yakındır, Paris uygarlığa. Athena Parthenon'u kurmuştur, Paris Bastille'i yıkmıştır." (Öztokat Nedret, Bir Parislinin Gözünden Victor Hugo ve Paris. Kitaplık.82).

Eski yapıları korumanın öncülerinden biridir Victor Hugo (1802-1885). Paris’in simgesi olmuş, 1831 yılında yayınlanan insanların bildiği adıyla “Notre-Dame’ın Kamburu” romanının orijinal adı ‘Notre-Dame De Paris’tir. 1482’de geçen olayları anlatır. Eserin küçük bir bölümü Türkçeye ilk defa Azize Hanım tarafından 1875 yılında çevrilmiştir. Roman tam olarak ilk defa Cumhuriyet döneminde Nazif Tepedenlioğlu tarafından iki cilt halinde 1947 yılında Türkçeye çevrilmiştir (Akman, EYÜP 2018).

Notre-Dame de Paris romanının Üçüncü Kitap (I) Bölüm “Notre-Dam” başlıklı bölümde katedrali “görkemli ve soylu” bir yapı olarak betimler. Bu “muhterem anıta” reva görülen sayısız sakatlama ve bozma faaliyetlerine karşı üzüntü ve infiale kapılmamanın zor olduğunu söyler ve bu bölümde bazı sorular sorarak Katedrali en ince ayrıntılarına varıncaya kadar anlatır, anlatır…

“Peki, iki heykel dizisini kim yok etti? Nişleri kim boş bıraktı? Orta ana kapının ortasında o yeni ve melez sivri kemeri kim koydu? Onun içine Biscornette’in arabesk bezeklerinin yanına, XV. Louis’in üslubunda oymalı o yavan ve sakil ahşap kapıyı yerleştirmeye kim cüret etti? İnsanlar, günümüzün mimarları, sanatçıları… Binanın içine girecek olursak…Salonlar arasında Adalet Sarayı’nın büyük salonu gibi, çan kuleleri arasında Strasbourg Katedrali’nin çan kulesi gibi, heykeller arasında dillere destan o dev Aziz Christophe heykelini kim devirdi.? Ya orta sahanın ve koro yerinin bütün sütun aralarını dolduran taş, mermer, altın, gümüş, bakır, hatta mumdan, diz çökmüş, ayakta, atlı, binlerce erkek, kadın, çocuk, kral, piskopos, asker heykelini kim barbarca yok etti? Herhalde zaman değil” (Victor Hugo. Notre Dame’ın Kamburu. Can Yayınları. 2. Basım. 2018 Aralık. Sayfa149).

Bu bölümden birkaç söz daha… “Elbette aynı anıt üzerine birkaç düzeyde birkaç sanatın böyle üst üste lehimlenmesinde birçok kalın kitaba, çoğu kez insanlığın evrensel tarihine yetecek kadar malzeme vardır; yapanın adı bilinmeyen bu büyük kütlelerin üzerinden insan, sanatçı, birey silinir; insan zekasının özeti ve toplamı söz konusudur. Zaman mimardır, halksa duvarcı ustası…”

Katedralin yeniden inşası için tutulmaya başlayan yas sürecinde; Victor Hugo’nun bu romanına mutlaka başvurulacaktır.

Romanı ve Katedralin kamburu Quasimodo’yu herkes bilir…Notre Dame Katedralinin rahibi Claude Frollo, kilisenin terk edilmiş çocuklar tahtasına bırakılmış çarpık ayaklı, kambur, eğri büğrü ve yüzü çok çirkin bir bebek bulur ve ona, "eksik-tamamlanmamış" anlamına gelen Quasimodo ismini verir. Bu ad aynı zamanda rahibin bebeği bulduğu günün de adıdır. Rahip Claude Frollo, Quasimodo’yu büyüyünce katedralin zangocu yapar. Her şeyi Katedral olan Quasimodo çaldığı çanların sesinden sağır olur. Victor Hugo romanında Altıncı Kitap “Eski yargı alemine tarafsız bakış” başlığıyla yazdığı bölümde sağır Quasimodo’nun yargılanmasını anlatır. Mahkemenin yargıcı Florian Barbedien’de sağırdır. V. Hugo yargının insanlığa karşı nasıl sağırlaştığını anlattığı bu bölümde, bir sağır yargılar bir diğer sağır ise sanıktır, yargılanır. Quasimodo mahkûm olur.

Romanda, Quasimodo, Esmeralda’yı idamdan kurtarmak için, zangoçluğunu yaptığı Notre-Dame de Paris katedraline kaçırır ve saklar. Esmeralda’nın güzelliği karşısında çirkinliğinin farkına varsa da bu durumdan Quasimodo çok memnundur, sevdiği kızı kurtarmıştır. Esmeralda Quasimodo’ya acımasına rağmen çirkinliği nedeniyle yüzüne bakamaz. Quasimodo ise sevdiği kızla birliktedir ve buruk bir sevinç yaşamaktadır. Katedral ’deki Rahip Claude Frollo’da Esmeralda ’ya aşıktır, ama karşılık alamaz. Kızın Katedralde olduğunu öğrenir ve kıza kötülük yapmak ister. Quasimodo son anda kızı Frollo’nun elinden kurtarır. Frollo ise boş durmaz ve farklı kumpaslar hazırlar. Esmeralda yakalanır ve idam edilir. Her şeyin Frollo'nun başının altından çıktığını anlayan ve Quasimodo, kızın asılması üzerine Frollo'yu kilisenin merdivenlerinden iter ve Frollo ölür. “Yıllar sonra ölülerin atıldığı zindanda, birbirine kenetlenmiş, üzerlerinde Esmeralda ve Quasimodo’nun çürümüş elbise parçaları olan iki ceset bulunur. İki cesedi birbirinden ayırmak isterler ama cesetler birbirinden ayrıldıklarında kül haline gelirler.” (ŞEKER, 2018; 22; 303-315).

Yas tutmak, tutabilmek nasıl mümkündür? Yaşayanlar nasıl yas tutabilirler?

Dünya için Notre-Dame Katedrali bir anıttır ve insanlar; kendi tarihlerinin yangında kül olmasından duydukları üzüntüyle yas tutuyorlar… Bu yastan belki de insanlık var oldukça Notre-Dame Katedrali’ni yaslarından doğan anmalarıyla onaracak ve yaşatacaklar.

Ne acıdır ki; bu ülkenin mezarsız ölüleri ne kadar da çoktur. Adlarına birer anıttan, mezardan bile yoksundurlar. Sadece yaşayanların zihinlerindedirler. Külleri ve kemikleri bile yas tutma hakkı olanlardan saklanmıştır, mezarsızlıkları ve adlarına birer anıtın olmaması gibi...

Mezar; eşdeğer anlatımla bir anıttır.

Halk mezarların ve anıtların duvarcı ustasıdır. Zaman; anıtları ve mezarları olmayanlarındır.