Ailemle birlikte balkon keyfi yaptığım ve bahçede dolanan dostum ve maço’ya da sataştığım çok güzel bir yaz akşamında telefonla geldi “Ankara’da uçaklar alçak uçuş  yapıyormuş, televizyonu açın!” haberi.

Allah Allah!

Saat akşam 10 muydu, 10,5 mu o sıralardaydı gelen haber.

Uçaklar niye alçak uçuş yapsın ki?

Açtım televizyonu ki, boğaz köprüsü tek yönlü kesilmiş asker tarafından.

Sebep?

Ne alaka köprünün bir tarafının ulaşıma kapatılması?

Bir şeyler oluyor ama ne?

Zamanını tam hatırlamıyorum Başbakan Binali Yıldırım “darbe kalkışmasından” söz etti.

Aha!

Tamam günlerden Cuma günü de…

Bu saatte darbe yapmak!

12 Mart ve 12 Eylül’ü yaşamış biri olarak daha gecenin yarısı bile geçmeden darbeye kalkışmak hiç de akıl işi değil gibi geldi.

Hemen evden çıktım ve Karadeniz Bölge Komutanlığı önünden geçtim ki, hiçbir hareket yok. Çarşıya indim millet sahilde geziyor. AKP ilçe binasının önüne gittiğimde ise  insanlar toplanmış. Derken parti binasından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “sokağa çıkın!” açıklaması duyuldu. Tekrar tekrar yayımlanan bu açıklama ile birlikte parti binasının önüne hızla kalabalıklaşmaya başlarken, Zonguldak Milletvekili Faruk Çaturoğlu “Eyüp abi ne var ne yok?” dedi. “Haberler sizde, Ankara ile görüşen sizsiniz!” yanıtı verdim.

Herkes, hepimiz olayı öğrenmek için birbirimize böyle sorular sorup durduk gece boyu.

 

Başbakanın açıkça darbe kalkışması dediği olayın, hangi cenahtan geldiğini anlamaya çalışırken, Odatv’de sürekli olarak “Cemaat askeri darbe yapacak” haberleri geldi aklıma. Ki, Odatv’nin bu yöndeki haberleri diğer başka haber kanallarında da çokça yer almıştı.

Akla ilk gelen “Cemaat” olurken, TRT’nin ele geçirilmesinin ardından “Yurtta Sulh Konseyi” adına bildiri okutuldu.

Neler oluyordu böyle.

AKP ilçe Binasının önündeki topluluk öylesine kalabalıklaştı ki, Atatürk Anıtı’na doğru Hamamüstü güzergahı üzerinden yürüyüş startı verildi.  

Atatürk Anıtı önünde toplanan kalabalık bu kez ilçe emniyet müdürlüğüne doğru “polise destek” yürüyüşü başlattı.

Topluluk hem gergin hem de öfkeliydi.

Cumhurbaşkanına sahip çıktıklarını yüksek sesli sloganlarla ilan eden kalabalığa,  kornalarını patlatırcasına dolaşan tırlar, kamyonlar, otobüsler ve otomobillerden sarkarak bağıran vatandaşlar katıldı.

O gecenin ilerleyen saatlerinde kontrolün sağlandığı ve darbe kalkışmasında sona gelindiği haberlere yansıdıkça, sokaktakiler  kazanmanın büyük coşkusunda buluşmanın keyfini çıkardılar.

Ve günün ilk ışıkları.

O fotoğraflar tarihin sayfalarında nasıl değerlendirilecek bugünden bilmek zor.

 

Ve aradan bir yıl geçti.

Güzel bir temmuz gecesini kana bulayan ve Türkiye Cumhuriyeti’ni ele geçirmeye çalışanların karanlık ve şu anda tam açığa çıkmamış planlarının tüm karanlık noktaları aydınlatıldıkça, cennet ülkemizin üzerinde gözü olan emperyalist güçleri bir kez daha öğreneceğiz.

Bu plan çok eski.

100 yıl önce de vardı bugün de var.

Ham yapmaya çalıştıkları Türkiye Cumhuriyeti’ni ele geçiremediler.

Yandaş bulup darbe de yaptılar veya yapmaya da kalkıştılar ama Türkiye dimdik ayakta.

Elbette sıkıntıları var.

Kimin yok ki?

Bu sıkıntıların da ortadan kalktığı, demokrasinin her kurum ve kuruluşu ile tam işler olduğu, seçilmişlerin atama ile belirlenmediği, azınlığın da haklarının korunduğu, bir Türkiye hedefinden asla vazgeçmeyeceğiz tabi ki.

Liderler gelir geçer.

Kimler gelip gitmedi ki.

Ama Türkiye.

Türkiye Cumhuriyeti.

O hep yaşadı.

Hep de yaşayacak.

Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti .

Ne Mutlu Türküm diyene.