Anası yavrusunu kaybetmiş.

Deli olmuş.

Oraya gidiyor yok.

Şuraya soruyor yok.

Arkadaşını ve arkadaşlarını arıyor yok.

Yok oğlu yok.

Anasının oğlu yok.

Diyorlar ki, kaçırdılar.

Kim kaçırır ki oğlunu.

Ne işi olur abuk subuk işlerde.

O okuyacak.

Okuyup ülkesine ve doğup büyüdüğü yere hizmet edecek.

Evlenip çoluk çocuğa karışacak.

Torun sevecek anne torun.

Ama…

Gerçekler acıdır.

Söylenenler doğru çıkıyor çünkü.

Oğlunu kaçırmışlar.

Kaçıranlara haber gönderiyor “bırakın oğlumu” diye.

Bırakmıyorlar.

Oğlunun eline silah verip, tetikçi olarak kullanıyorlar.

Oysa o vatanını seviyor.

Edirne’den Kars’a, Hakkari’den Muğla’ya kadar her yeri ve herkesi çok seviyor.

Biliyor ki, oğlu da seviyor.

Ancak, emperyalist ülkelerin beslemeleri öyle düşünmüyorlar.

Gizli göreli olarak zorla da olsa yandaş sayısını artırıp, takır takır mermi sıktırıyorlar Mehmet’e, Mehmetçiklere.

Ana ağlıyor.

Sızlıyor.

Dövünüyor.

Dinleyen yok!

Bir ananın yaktığı ağıtlar bile duyguları körleşmiş yüreklerde yankı bulmuyor.

Ölmeye ve öldürmeye meyletmiş ruhların kara dünyasındakiler, anaları tümünü oğulsuz, eşlerinin kocasız bırakmaya yeminli.

Sevgisiz bir insan olup çıktıklarından bu güne, yıktıklarını övünç olarak anlatan biri/birileri düşünür mü anayı.

Oysa O’nun da anası ağlıyor.

Anaların hepsi ağlıyor.

Analar ağlamasın.

Ağlatmayın!

Anaların OĞUL sevgisini/sevgililerini çalmayın!