685 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kurulması kararlaştırılan “inceleme komisyonu” etkin ve etkili bir hak arama yolu değildir. Yorgunu yokuşa sürmektir bunun adı!   

Kanun Hükmünde Kararnamelerle görevlerine son verilenlerin açtıkları davalar Danıştay ve İdare Mahkemeleri tarafından usule dayalı nedenlerle reddedilmiştir. Anayasa Mahkemesine yapılan çok sayıda bireysel başvuru var, karar yok. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından AYM başvuru yapılmadığı ve bu nedenle iç hukuk yollarının tüketilmediği gerekçesiyle yapılan iki başvuru kabul edilebilir bulunmadı.

Dolayısıyla KHK’lerle görevinden çıkarılan kamu görevlilerinin, kapatılan basın yayın organlarının, dernek ve vakıfların mahkemeye etkili bir başvuru yolu kalmamıştır.

Mahkemelere etkili erişim; yüksek mahkeme kararlarıyla etkisizleştirilmiştir. Çaresi böyle bir inceleme komisyonu kurmak değil; hukukun üstünlüğünün gereğini yerine getirmektir.

Bu yüzden bir çare olsun diye düşünülerek mi yoksa ulusalüstü mahkemeler veya kuruluşlar sorarsa bir yanıtımız olsun düşüncesiyle midir bilinmez; ama KHK işlemlerine karşı yapılacak itirazları incelemek ve bir karar vermek üzere Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu kurulması kararlaştırıldı (685 sayılı KHK. RG.23.01.2017 tarih 29957 sayı).

Komisyon; terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle başka bir idari işlem tesis edilmeksizin doğrudan kanun hükmünde kararname hükümleri ile tesis edilen işlemlere ilişkin başvuruları değerlendirmek ve karara bağlamak amacıyla kuruldu.  

Komisyon 7 üyeden oluşuyor. Üç üye Başbakan, bir üye Adalet Bakanı, bir üye İçişleri Bakanı, bir üye ise Yargıtay ve Danıştay’da görevli tetkik hâkimleri arasından Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu tarafından seçilecek. İki yıl süreyle görev yapacak ve Bakanlar Kurulu bu süreyi birer yıllık süreler halinde uzatabilecek.

Komisyon incelemelerini dosya üzerinden yapacaktır. İtiraz başvurularında savunma hakkının nasıl kullanılabileceği, suçlamalara ve delillere karşı nasıl delil sunulabileceği, incelemenin nasıl yapılacağı, tanık dinletme veya bir belge getirtilmesini isteme gibi hakların nasıl sağlanabileceği belirsizdir. Ama bütün bu hakların olmayacağı şimdiden anlaşılabiliyor.

Komisyon yapılmış itirazı sadece kabul edebilir veya reddedebilir. KHK’nin içeriğini denetleyemez. Tazminata veya kişinin aynı görevine geri iadesine karar veremez. Komisyon kararlarına karşı Ankara İdare Mahkemesinde iptal davası açılabilecektir.

İdari otorite olması beklenen Komisyonun kuruluşu bağımsızlık ve tarafsızlık ilkesine uygun değildir. Komisyon üyelerini atayan KHK çıkaran siyasi ve idari karar organı olan yürütmenin kendisidir zaten. Dolayısıyla KHK’lerle verdiği meslekten çıkarma veya kapatma kararlarına karşı yapılacak itirazları inceleyip karar verecek olan Komisyonun bağımsız ve tarafsız olmayacağı endişe ve kuşkusu yüzünden, vereceği kararlar da güven vermeyecektir.  

Komisyon’a yapılacak olan başvurular soyut ve sadece basit bir itiraz başvurusundan ibaret kalacaktır. Ceza usulü ve disiplin hukuku hükümlerine aykırı olan böyle bir sistem etkin ve sonuç alınabilecek yargı yolu değildir. Adil yargılanma hakkını sağlamayacağı için hak arama yolu olarak kabul edilemez.    

Anayasanın 36 ıncı ve AİHS’nin 6 maddesinde anlamını bulan hak arama hürriyeti;  herkesin meşru vasıta ve yollardan yararlanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olması demektir.

Adil yargılanma hakkının sadece mahkeme önünde görülmekte olan davaları değil, ayrıca dava açma hakkını kapsadığı ve mahkemeye erişim hakkını koruduğu kabul edilmiştir. Bu hak hukukun üstünlüğü ilkesinin temel unsurudur. Devlete karşı yapılan itirazları da kapsar.

Ayrıca mahkemeye erişim hakkı; mahkemelere etkili erişim hakkı demektir.  

Mahkemeye etkili erişim hakkı hukuki ve fiili erişimi ifade eder. Mahkemeye dava açma hakkı olan herkesin kısmi veya geçici bir engellemeyle karşılaşması adil yargılanma hakkının ihlalidir.

AİHM kararlarına göre; mahkemeye etkili erişim hakkı yalnızca hak sahibi herkesin davasını açamadığı durumlarda değil;  davanın devlet tarafından makul olmayan süre boyunca duraklatıldığı zaman da ihlal edilmiş sayılır.

Bireylerin yargıya başvurmasına rağmen yaptığı itiraz/temyiz başvurusu hakkında karar vermeyip kişinin alınacak nihai karardan mahrum bırakılması da adil yargılanma hakkının ihlalidir. Mahkemeye etkili erişim hakkı; yargıya/mahkemeye başvuru konusunda tutarlı bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada “açık, pratik ve etkili” olanaklara sahip olmasını gerektirir. Hukuki ya da uygulamada karşılaşılan belirsizliklerin kişilerin mahkemeye erişimine zarar verdiğinin belirlendiği hallerde ise bu hakkın ihlal edildiği kabul edilmiştir.

Yargıya erişim hakkı mutlak bir hak değildir. Mahkemeye etkili erişim hakkı bazı hallerde kısıtlanabilir. Hakkın özü ve niteliğine uygun düzenleme yapma yetkisi devletindir. Devlet bu hakka kısıtlama getirirken belli bir takdir hakkına sahiptir. Ancak sınırlandırmalar hakkın özüne zarar veremez. Sınırlandırma; anlaşılabilir, makul, meşru ve bir amacı olmalı ve orantılılık ilkesiyle uyumlu olmalıdır.

Anayasaya göre olağanüstü hallerde bile;  “milletlerarası yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla” ve “durumun gerektirdiği ölçüde” temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir, Anayasa’da öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir. Ancak ve ancak durumun “gerektirdiği ölçüde” ve “uluslararası sözleşmeler ihlal edilmemek kaydıyla” sınırlandırma mümkündür. Ama bu ölçütler aşılırsa; mahkemeye etkili erişim hakkı ihlal edilmiş sayılır. Çünkü bu hak,  temel bir haktır ve olağanüstü hal koşullarında bile özüne dokunulamaz haklardandır.

Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu yargıya etkili erişim hakkını sağlamaya elverişli değildir. Silahların eşitliği ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiği KHK işlemleri nedeniyle zararları tazminine, kamu görevlilerinin yeniden görevlerine iadesine karar veremeyeceğinden; hak arama yolu niteliği yoktur.

 

Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu, kurulmuş olmakla bile yargıya etkili erişim hakkı ihlal edilmiştir.  

 

Komisyon yargıya/mahkemeye etkili erişim hakkı sağlamayacaktır. Tam aksine adil ve makul sürede yargılanma hakkının önünde bir engel oluşturacaktır. Yargıya etkili erişim hakkını ortadan kaldıran, Danıştay, İdare Mahkemeleri, Anayasa Mahkemesi ve AİHM gibi ulusalüstü mahkemelere başvuru yolunu etkisiz kılan ve uzatan; böylece etkin ve etkili yollarla adalete erişimi engelleyen nitelikte Komisyon kurulamaz.  

Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu hak arama özgürlüğünün ihlalidir ve hukukun üstünlüğü ilkesinin üstüne şal örtmektir. Yargıya etkili ve etkin başvuru hakkını sağlamak yerine, uzun, zahmetli, mağduriyetleri gideremeyen nitelikte çıkmaz bir yoldur.

Mahkemelere etkili erişim hakkı sayesinde gün ışığında yönetim ve hukukun üstünlüğü sağlanabilir. İdarenin bütün işlemleri yargının denetimine tabidir; aksine her yol ve uygulama hak arama özgürlüğü ortadan kaldırır ve gerçekleri yer altına gömer.

Kimse, kimseyi aldatmasın! İnsanların aklıyla ve hayatlarıyla alay etmeyin!

Hukuk iktidarların insanları aldatması için değil; iktidarların sınırlandırılması ve keyfiliğinin önlemesi için vardır.