Pazartesinin yazısını cumartesi gününün ılıklığında yazmak için klavyenin başına oturduğumda, yeni bir haftanın başında gündeme neler götürebilirim diye ilçeme göz gerdiğimde, öne çıkan haberlerie yeniden göz gezdirdim.
1.       Bir grup Ankara’ya “Ereğli il olsun” diye  gitmiş.
2.       Minibüsçüler yılda 130 bin ücretsiz yolcu taşımaktan dolayı isyandan söz etmiş.
3.       Belediye başkanı toplantıya gelmeyen meclis üyelerine kızarken, önümüzdeki dönemde isimlerini görmek istemiyorum gibi şeyler söylemiş.
4.       ABD’nin dünyayı kan gölüne çevirecek kararlara imza atan başkanının Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyacağı açıklamasına gösterilen tepkiler.
5.       İstanbul’dan Kandilli’ye fotoğraf çekmeye gelen grup özlem duygulu haberler gelmiş.
6.       KEFSAD 11. Fotoğraf sergisini açmış.
7.       Kafeteryanın birince bıçaklama olayı meydana gelmiş.
8.       Türk Metal Şube başkanı ERSEM’e gitmiş.
9.       Turkuaz konser vermiş.
10.   Para para para diye diye şiştiği öne sürülen  Nihat Hatipoğlu dini konularda gelip konuşup gitmiş. İzleyenler de fotoğraf çektirebilmek için yarışmış.
11.   CHP kongre yapmış. (Ben bilgisayar başında iken kongre yeni başlıyordu)
12.   Huzur evinde Faslı Şahane konser vermiş.
13.   Doktorlar sitesinin giden yol çökmüş, bu yolun duvarları yapılırken yuvarlanan taşlardan bir ev hasar gürünce, sahibi kiraya gitmiş.
14.   Bozhane’de kundaklama şüphesi olan bir kamyon yanmış.
15.   MHP ilçe Başkanı Gazeteniz Önder’i ziyaret etmiş.
16.   Kültür sanat etkinlikleri konusunda ilçede yaşanan  salon sorunu konuşulmuş. Erdemir  zar zor tahsis ettiği salondan bile 4 bin lira kira alıyormuş.
 
Yani böyle.
İncir çekirdeğini dolduran ya da doldurmayan bu konular arasında en çok dikkat çeken elbette Ankara ziyareti.
Ne mi yapmışlar Ankara’da?
Gelen haberlerden takip etmeye çalıştığım bu olayı, Şoförler Odası’nın ziyaretten bir gün önce gönderdiği “Gidiyoruz”  başlıklı açıklaması ile öğrendik.
Organize olunmuş ve gidilmiş.
Ve geldiler.
Bilgi verenlerin görüşlerini yayımladık.
 
Benim en çok dikkatimi çeken durum ise şu:
Yine “Eskiden” diye dem vurmama kimse darılıp gücenmesin de, bu işler “ben yaptım oldu” diye yapılır ise bir adım yal kat etmek mümkün değil.
Toplumsal birliktelik olmalı.
Görüş paylaşımları ile ortak hedefe yürünmeli.
Konuşmacı bile belirlenmeli.
Görüş  ve düşünceler ortak bir açıklama metninde birleştirilmeli.
Ve tek ses olmalı.
Hanya ile Konya arasında fark var.
Mesafe var.
Ayarsızlık var.
Herkes ayrı havada ve vitrinde olur ise görüntü birlikteliği olmaz, olamaz.
Cek caka dönüşür ki, akım derken başka şeyler çıkar içinden.
Bundan dolayıdır ki, bir sekreteryanın organizasyonunda buluşulmalı ve tek hedefe kilitlenerek, ortak talep/talepler sözcü veya sözcüler ile dile getirildiğinde, amaca giden yol daha da kısalır.
Hiçbir şey zor değil.
Olması gereken tek şey  de, samimiyettir.
 
GÜNÜN SÖZÜ:
Pankart’ın üzerinde şu yazıyor:
“Bugün köpek öldüren yarın seni öldürür.”