Taaa korona belası çıktığından bu yana bir haller oldu.

Öyle ya, yaşam düzenimiz zorunlu biçimde öyle bir değişti ki, attık kendimizi bahçelere.

Eskiden, ertesi günü ne yazacağımızın üzerine kafa yorarken, bu kez “yarın bahçede ne iş yapacağız” diye düşünmeye başladık.

Bel yap.

Ot temizle.

Tırpan yap.

Patates ek.

Çiçeklere su ver.

Ağaçları kireçle.

Ha bu arada maço ile dostumun yalını da hazırla.

Böyle geçti 80 gün.

Bu arada Basın İlan Kurumu kararıyla resmi ilan alan gazetelerin dönüşümlü yayımlanması da fırsat oldu yani.

İyi geldi.

Dönüşüm bizim meslekteki heyecanımızı ötelerken, bağ bahçe işleriyle öyle mutlu olduk ki herkesin söylediği gibi “anlatılmaz yaşanır” dedik.

*

Günlerin getirdiği yeni düzende gerçek anlamda mutluluğun deminde mutlu ve huzurlu yaşarken, fiziki anlamda toplumdan uzaklaşmadan ödün vermeden sıcak günlerin koynunda deniz sevdasına tutulduk.

Yeşil ve mavinin sarıp sarmaladığı günler, tempolu meslek yaşamımızdan daha da uzaklaştırdı beni.

Aman be.

Çoktan 65’e veda etmedik mi?

Deniz kenarından arkadaşıma “artık bir şey yazmak içimden gelmiyor. Bu koronalı günler yaşamımı çok etkiledi” dediğimde, “İşte devlet bu nedenle 65 yaşında zorunlu emekli ediyor” diye taş attı.

Bozulmuş gibi yaparken “Tabi ki biliyorum” dedim.

Zaten kaç yıldır bir hayli uzaklaşmışken, şu günler daha da “ey vatandaş git keyfine bak, bir daha mı geleceksin dünyaya” dedirtiyor.

Bakalım.

Bırakmasını bilmek gerek.

Bu günler o günler.

Yazmak yapmak istemiyorsan, git!

Ya da, bir kenardan bakmaya devam ederek, toprak ve hayvan sevgini ateşle.

Denizde yüz.

Var ise olanağın bir de küçük tekne al.

Hele ki, en iyi tekne arkadaşın teknesi gerçeğinde olabilirsen, değme keyfine.

Dedim!

*

4 Ağustos tarihinden itibaren resmi ilan alan gazeteler normal yayın akışına geçiyor.

Ve bu normalleşmenin ilk yazısında öylesine yazdım işte.

Şu sıcaklı günlerde bu günü de kurtardık şükür.

Allah sağlık ve sonra da mutlaka huzur versin ki, gerisi olu-molu.