Bugünler daha iyi günler.

Oooo, önümüzde daha ne günler olacak.

Bir hafta.

İki hafta.

Üç hafta

?

*

Biliyoruz ki gerisini.

O haftalar içindeki günler.

Günler içindeki saatler.

Saatler içindeki dakikalar ve saniyeceler.

Nasıl dolacak?

*

Zaman…

Zaman çalışırken iyi.

Geçip gidiyor.

Ya boş iken?

Görmüyor musunuz normal günlerde bile emeklilerin çektiklerini.

Bir oraya bir şuraya dolanıp duruyorlar.

Çay parasına kadar hesap ederek çıktıkları evlerine akşam dönerken, ertesi günün boşluğunu nasıl dolduracaklarını bilmiyorlar.

Sahilde dolan dur o kadar!

*

Ya şimdi?

Günler haftalar boyu boş.

Hele ki apartmanda yaşıyorsanız daha da zor ve hatta işkence.

Her taraf dört duvar.

Hobi de yok ise!

Her yer karanlık!

*

Evet evet bu günler zor günler de, aslında iyi yönü de var.

Aile olmanın gereklerindeki boşluklar doluyor mu ne?

Ve de dinlence. Bu dinlence beyin dinlencesi.

Kendimizi dinliyoruz günler boyu.

O dinlencenin önüne geçen de ölüm korkusu.

Ya da ölümü benim gibi Allah’a kavuşma, yani düğün olarak görenlerin farklı bir heyecanı.

Yıllar ve yılların saklı kalan yorgunluklarını atıyoruz/atacağız bu aralar.

Belki özeleştirimizi yapabilme cesaretimizi de göstereceğiz.

Belki de, kendimize format atma becerimizi göstererek, yeniden doğuş yapacağız.

Belli mi olur?