Yeni bir yıla merhaba dedi insanlık. Her zamanki gibi eskisinden farklı olacağını umarak. Oysa dünyayı yönetme sevdasındaki varsıl ülkeler kulübü yeni yıldan yeni kazançlar sağlamanın projelerini yapıyor. Bu projelerde halkların yolu ise her zamanki gibi sömürülmekten geçiyor. Uzun yıllardır uluslararası sermayenin peşine takılmış giden ülkemin bahtsız insanları da yeni yılla birlikte yaşantısını sürdürebilme savaşında.

Onca yoksulluk varken, onca yoksunluk varken iktidar nerede, devlet nerede diye sormayın hiç. Bitmek tükenmek bilmeyen amansız bir salgınla uğraşırken bir yandan da her an biraz daha pahalılaşan hayatta kalabilmenin uğraşını veriyor halkımız bir başına. Yeni yıla bel bağlamayın, biraz da geçmiş yılları anarak belleğinizi çalıştırın. Çünkü zulümle, acıyla, yoklukla yoğrulmuş topraklarda iyi gün görmek bir yılın çeyreğine bile denk gelmez. Gidişata bakılırsa 2022’den de yoksullara, dar gelirlilere, emek insanlarına, namusuyla çalışan dürüst esnafa ve iş insanına bir fayda geleceğini öngörmüyorum. Hele de üniversitelerin aydın, bilinçli kadrolarına, bilim insanlarına, gerçek sanatçılara ve elbette bükülüp eğilmeden mesleklerini yapmaya çalışan gazetecilere de 2022’nin kapılarının kapalı olacağını düşünüyorum. Çünkü bilimi sevmeyen, insanı sevmeyen, gerçek sanatı sevmeyen, kalplerinde bir sevgi yeşertmemiş politikacıların halklara verebileceği hiçbir şey yoktur.

Yılbaşında Viyana Filarmoni Orkestrasının geleneksel klasik batı müziği konserini izlerken kimi düşünceler geçti aklımdan. Mesela, şimdiye dek cumhurbaşkanlarımızdan hangilerine bir konserde, bir tiyatroda, bir balede rastlama olanağımız oldu. İsmet İnönü bu tür konserlerden eksik olmazdı. Fahri Korutürk ve Ahmet Necdet Sezer de bu tür etkinliklerde sıkça rastladığımız devlet adamlarıydı. Şimdi her şey değişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan konserlere giden, beğenileri değişik, kendisine muhalif diye bellediği toplumun bireylerine Beyaz Türkler diyor. Bizim bir diyeceğimiz yok elbette. Ama çağdaş çok sesli müziğe ulaşmak Beethoven, Mozart sevmek, Picasso ya da Monet isimlerinden haz almak, Haçaturyan’ın Spartaküs balesini izlemek, tiyatro, sinema seyretmek eğer toplumumuzun bir kesimini Beyaz Türk yapıyorsa biz de Beyaz Türklüğü kabul etmek durumundayız. Çağdaşlaşmak dinsel bağnazlığa prim vermekle olmaz, ayrımcılıkla da hiç olmaz. Onun için demokrasi diyoruz. Herkesin düşüncesini açık açık söyleyebildiği bir rejim olduğu için demokrasiyi seviyoruz. Çağdaş demokrasilerde, insanları düşüncesinden ötürü içeri tıkmak için modern hapishaneler yapılmıyor; tam tersine modern sanat binaları, modern üniversiteler inşa ediliyor. Ülkemde var olan Boğaziçi ve Ortadoğu Teknik Üniversitesi gibi uluslararası değerdeki kurumlara kayyum atanarak bilim örseleniyor. Kısaca 2022’de de önümüzü görmek, geleceğe umut bağlamak pek de kolay değil.

Yazıyı Bertolt Brecht’in bir şiiriyle noktalayalım. “Almanca Yakarış” şiiri dilimize A.Kadir ve Asım Bezirci aktarmışlar.

Ulu önderlerimiz mutlu bir gün buyurdular bize:
-Danzig ile Varşova’yı alacağız!
Uçaklarımız ve tanklarımızla saldırdık Polonya’ya,
yirmi günde ulaştık hedefimize.
Tanrı korusun bizi!

Ulu önderlerimiz mutlu bir gün buyurdular bize:
-Alacağız Oslo ile Paris’i!
Norveç’i, Paris’i işgal ettik,
ulaştık altı hafta geçmeden hedefimize.
Tanrı korusun bizi!

Ulu önderlerimiz mutlu bir gün buyurdular bize:
-Sırbistan’ı, Yunanistan’ı, Rusya’yı alacağız!
İşgal ettik Sırbıstan’ı, Yunanistan’ı, Rusya’yı,
Ve...
İki yıl var kurtarmaya çalışırız kıçımızı.

Tanrı korusun bizi!
Bir gün gelecek ulu önderlerimiz buyuracaklar bize:
-Ay’ı da alacağız, Okyanus’u da!
İyi ama, çok zor şu Rusya’da dayanmak,
karşı durmak düşmana, kara, kışa,
ne zaman döneceğini bilmeden.
Tanrı korusun bizi, döndürsün evimize!