Kandillili Abilerimizden Salih Yılmaz’ı 92 yaşında kaybetmenin acısını yaşadık 27 Şubat günü. Her zaman olduğu gibi acı haberi olan tüm Kandillililer Bozhane Camisinde buluştuk.

Acı bizim acımız.

Ortak paylaşırız.

Bozhane Camisi bir kez daha tanık oldu bizim sosyal ve kültürel dayanışmamıza.

Gelini Sema Öğretmen ve oğlu Adnan Abi’ye başsağlığı dileğinde bulunduk. Sema öğretmenin kardeşi  Kandilli’den sınıf arkadaşım Süha Yıldız’da gelmiş cenazeye. Merhabalaştık Süha ile de.

Kandillilik böyle bir şey.

O ruhun özüne sahip olan tüm Kandillililer birbirini kollar.

Birinin parmağına diken batsa, diğer Kandillilinin canı yanar.

Akıllarında kötülük asla yer almaz.

Sevgi dolu yürekleriyle sarılırlar hep birbirlerine.

 

Kuşaklar hızla değişiyor. Ereğli Lisesi’nin hemen yanındaki Kandillililer Evlerinde eskilerden kim kaldı ki?

Birer birer göçüp gidiyor ve kavuşuluyor yaratana.

 

Salih Abi de maden şefiydi  babam gibi.

O yıllarda bir maden çavuşu veya şefi olmak, o kadar önemli ki inanın tarif bile edilemez!

Büyük yetkilere sahip bu insanlar üretti kömürü.

Mühendis sayısı yok denecek kadar azdı.

Toprağı koklayıp nerede kömür olduğunu bilebilecek kadar donanım sahibiydi o eski madenciler.

Bu insanlar can verdi maden ocaklarında ve öyle üretimini yaptılar karaelmasın.

Yaralandılar hastane hastane dolaşıp yaralarını sardırmaya çalışırken, ciğerleri kömür ve taş tozuyla işgal edilenler de Zonguldak’taki Amelebirliği Hastanesi’ndeki Yıldız Hanım’da şifa aradılar.

Kömür bizim ekmeğimizdir.

Eğitimimizdir.

Umudumuzdur.

Yaşam biçimimizdir.

O kömürü  üretmenin alın teriyle  büyüyenlerin duygusallığı gerçekten çok farklıdır.

İçtendirler.

Samimidirler.

İyi ve kötü günü paylaşmanın sorumluluğundan da asla uzaklaşıp vazgeçmezer.

Düşünüyorum da, babası veya bir yakını maden ocağında çalışanların gönül bağı neden bu kadar farklı ki?

Maden ocağı dediğim, bir bütün.

Yazıhanesinden, inşaatına, motor garajından elektro mekanik atelyesine, ahırdaki katırcısından lambahanesindekine kadar bir bütündür madenci ailesi.

Ortak kaderi paylaşmanın gizli sırrında buluşmayı sürdüren bu insanlarla kucaklaştık dün yine.

Oradaydılar.

Cihat’ı, Göker’i, Sabri’si, Galip'i, Apti'si, Gündüz’ü, Mustafa’sı, Orhan’ı, Safinaz’ı, Gülay’ı, İmran'ı, Biran’ı, Mustafa Kemal’i, Labçis’i, Yıldıray’ı, Necati’si, Canip'i, Bülent'i, Mehmet İnce’si ve diğerleri.

Salih Abi’ye son görevimizi yerine getirmenin sorumluluğunda buluşurken, andık yine Kandillli’yi.

Kandilli’nin sevgi ve dayanışma kültüründe buluşarak.