Yeni Zelenda’da yaşanan olay insan olan kimi üzmez?

Kimi derinden yaralamaz?

Kimi ağlatmaz?

Kimi isyan ettirmez?

Vardır tabi ki üzülmeyenler.

İnsanlık duygusundan yoksun  dil, din, ırk ayrımı yapanlardır bunlar.

Bunlar akıl ve ruh sağlığı bozuk olanlardır.

Bunlar insanlığımızın yüz karalarıdır.

Bunlar her türlü vahşete de içten içe sevinebilecek kadar yaşama kör gözlüklerle bakabilenlerdir.

Bunlar… İnsan olmayanlardır.

Yeni Zelenda’da bu alçak olayın ardından yaşananlar ise dünyaya ders niteliğindedir.

Ne oldu sonraki ilk Cuma.

Yeni Zelenda’nın Başbakanı dahil tüm kadınlar başörtüsü takarak meydanlara indiler.

O ülkelerine vurulan kara lekeyi temizleyebilmek için ülkelerinde yaşayan azınlıkların yanlarında olduklarını ilan ettiler.

İnançlara saygılı olmaya gösterdiler.

Dili, dini, ırkı her ne olur ise olsun “önce insan” dediler.

Meydanlardan Yeni Zelenda’nın vahşi olmadığını tavırları ile ortaya koydular.

Peki biz aldık mı bu mesajı?

Alabildik mi?

Şimdi… Aynı olay bir başka Müslüman  ülkesinde yaşansa (Allah korusun) ve onlarca Hristiyan veya başka dinden ya da dinsiz bir katliamın ardından bizler de kadın-erkek fark etmez meydanlara inerek o inancın sembollerini de kullanarak her türlü terörün karşısında olduğunu gösterebilir miyiz?

Yapabilir miyiz gerçekten!

Yeni Zelenda’da ki yönetenlerin ve halkın duyarlılığını ortaya koyabilir miyiz?

Mümkün mü?

İyi düşünün/düşünelim ve görüşümüzü ifade edelim.

Bir adım ötesi, “oh olsun” mu deriz?

İnsan olmak, gözümüzün önünde yaşanan bu olayı samimi olarak yorumlayıp görüşlerimizi ortaya koymaktan geçiyor.

Ötesi yok!