Kdz. Ereğli’nin Belediye Başkanı Halil Posbıyık’ın “Ereğli geleceğini konuşuyor” başlığıyla tüm ilçe halkını davet ettiği toplantının spotu “Kentimiz alarm veriyor, artık dur deme zamanı”ydı.

Gittim.

Tahminler yanılmadı. Konu beklendiği gibi çıktı. Uzun masanın arkasına geçmiş konuşan veya konuşmayan 14 konuşmacı OYAK yönetiminin Ereğli’ye olan bakış açısından dert yandı.

İlginç vurgulamalar vardı.

*

Açış konuşmasını yapan Posbıyık, hazırlanan surumda da sık sık araya girerek, OYAK yönetimini eleştirirken ana başlıklar halinde şunları söyledi: 

-Özelleştirmede dediğimizi yaptıramadık,

-OYAK satın aldığında sevindik ama şimdi keşke yabancılar alsaydı diyoruz,

-Erdemir için canımızı veririz,

-Erdemir ile kazandık, OYAK ile kaybettik,

Özelleştirme ve yüzde 35 kesintiye karşı çıkmadık,

OYAK doğaya karşı suç işlemektedir,

-Bu canavara dur demek zorundayız,

-Beyni İstanbul’da gövdesi Ereğli’de

-OYAK karabulut gibi tepemize çöktü,

-Ereğli kuzu gibi,

-İsdemir’i bu hale getiren Erdemir’i şimdi İsdemir yönetiyor,

-Bizi çevre kirliliği ile boğmasın, para da istemiyoruz,

-Karabük’te yanık merkezi var, Ereğli’de yok,

-950 nakliyeci 80’e, 600 tüccar 50’e ve 5 bin olan icra dosyası 41 bine çıktı,

-Erdemir’den cüruf sahasını kaldıracaksınız,

-Özel Endüstri Bölgesi kapsamına girerek, hiçbir vergi ödememek ve arazileri kamulaştırmak istiyor.

-Bu olur ise belediyenin anahtarını OYAK’a verelim.

*

Kendi adına konuştuğunu belirten Erol Şahin, OYAK’ın Ereğli halkına zulüm ettiğini söylerken, Endüstri Bölgesi kapsamına alınmamasını engelleyenin kendisi olduğunu bu konuyu Cumhurbaşkanına 20 dakika boyunca anlattığını açıkladı.

Abdülkerim Çınar, Erdemir’in zırhlı araçlara saç üretmek yerine ilçedeki diğer üreticilerin ürettiklerinin aynısını ürettiğine dikkat çekti.

İrfan Erdem de, OYAK’ın limanı özelleştirerek ilçedeki 12 tane acentenin ipini çektiğini, onların kazandığı gemi başına 100-200 dolara göz diktiğini söyledi.

Erdem, TSO Başkanı Aslan Keleş’in OYAK Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Savaş Erdem’i ziyaretinde, kendisine “Beni buraya reis getirdi, bana böyle taleplerle gelmeyin” dediğini açıkladı. Erdem, Keleş’i kaynak gösterdiği açıklamasını “Bu güçler bir gün el değiştirir” sözleriyle tamamlarken, farklı bir mesaj verdi.

Ereğli’de denizcilik ile dört okul olduğunu ve burada eğitim gören öğrencilerin Erdemir’e staj bile yapamadığına dikkat çeken İrfan Erdem, “Biz bu öğrencileri staja başka illere gönderiyoruz” dedi.

Erdem, “Posbıyık’ın başkanlığında sık sık toplanıp radikal kararlar alalım, yürüyeceksek yürüyelim, kapatacaksak kapatalım” derken, kararlılığını belirtti.

*

Toplantıdan eklenecek sözler arasında Gökhan Göktaş’ın, Merhum İbrahim İzmirlioğlu’nun ilçenin her yerinde adını taşıyan okulları bulunduğunu kaydederek “Erdemir’in bir tane ana okulu bile yok” sözleri alkış aldı.

*

İki saat süren toplantıdan arta kalan nedir?

Ağırlıklı olarak hep Posbıyık konuştu, diğer konuşmacılar söylediklerine hak verdi.

Sonunda da sahnedekiler bir araya gelerek toplu fotoğraf çektirdi.

*

Peki benim görüşüm nedir?

Söylenenlere hak vermemek mümkün mü?

OYAK yönetimi gerçekten de Ereğli’de hiç istenmiyor. Bir anket çalışması yaptırsalar çıkacak sonuç onların yüzünü kızartır.

Ereğli ile aralarına ördükleri o duvar çürük.

Toplumların ne zaman nerede ve nasıl tepki koyacaklarını kimse kestiremez. Ereğli gerçekten de barut gibi. Erdemir’in en başta da sosyal sorumluluklarını yerine getirmemesi ve hiç kimseyi muhatap almaması sosyal patlamalara sebep olabilir.

OYAK yönetimi; Ereğli belediyesine ödediği emlak, elektrik ve kok gazı paralarını yeniden ödemeye başlamalıdır. Yılda 6 milyar lira kâr eden bir kurum, 15-20 milyonun sözünü ediyor ise bu gökyüzünde uçmaya alışkın olanların bakış açısıdır.

Yanlıştır, ayıptır, haksızlıktır ve saygısızlıktır.

OYAK, Ereğli ile barışmanın yollarını bulamayacak kadar dar bir kadronun elinde ise o zaman zaten yandı gülüm keten helva.

OYAK, muhatabının ilçe halkı olduğunu asla ve asla gözden kaçırmamalıdır.

OYAK sahneye çıkıp, sazı eline alıp çalarken, paylaşma kültürünü de ortaya koymalıdır.

Ağrısız başa ne diye sıkıntı/sıkıntılar verilir, anlamak o kadar güç ki.

*

TİMURLENK !

Günün en farklı ses getiren konuşmasını yapan İrfan Erdem, sözlerini şu fıkra ile bitirdi:

Timurlenk, Nasreddin Hocanın köyüne uğrar.Köylü padişahı layıkıyla ağırlar. Padişah da giderken bu konukseverliğe karşılık; “Köyünüze bir fil hediyem olsun” der ve gider.Fil bu zamanla bağ bahçe koymaz her yanı talan eder.Köylü ne yapsın çaresiz padişahın hediyesi diye ses çıkaramaz.

Hocaya; Hocam perişan olduk bizi kurtar.Biz bu file bir şey yapsak padişah kellemizi alır derler.

Hoca:Benimle gelin padişaha durumu arz edeyim der.Köylüyü arkasına alır huzura çıkar.

Timur:Hoca niye geldin? Filim nasıl? diye sorar.

Hoca:Padişahım bu filiniz derken arkasına bir bakar ki, korkudan arkasında kimse kalmamış herkes kaçmış.

Padişah:Eeeee ne olmuş file?

Hoca:Padişahım hediyeniz olan filden çok memnun kaldık.Yalnız kalıyor bir tane daha istiyoruz

*

NOT: Toplantının ardından ilçe halkının talepleri kısa başlıklar halinde sıralanıp bir sonuç bildirgesi hazırlanabilirdi.