Hafta sonu İstanbul’daki şiddetli lodos fırtınası Ada halkını tutsak etti. İki yıldır yaz kış bana martıları, kedi köpekleri, ağaçları ile kucak açan güzelim Burgaz Ada’da özgürlüğüm elimden alınmışçasına bir duyguya kapıldım. Sanki sürgündeymişçesine bir gariplik çöktü içime. Hiç bir deniz aracı ne vapur, ne deniz motorları, ne de deniz taksi ulaşabiliyor adaya. “Fırsattan yararlan bu zoraki tatilin keyfini çıkar” diyebilirsiniz haklı olarak. Gelin görün ki şöyle ya da böyle insanın özgürlüğünün kısıtlanması, özgürlüğe tutkun insanlar için yaşamlarındaki en zor şeydir. Nedeni ne olursa olsun kolay kabul edilebilecek bir durum da değildir. Sonra düşündüm. Benim, bizim ada halkının şu iki günlük sıkıntısı. Yılda bir iki kez yaşanabilen doğa olaylarından biriydi elimizi kolumuzu bağlayan. Ya haksız, hukuksuz bir biçimde özgürlüklerinden yoksun kalan insanlara ne demeli?  Düşüncelerinden ötürü, yazdıkları, çizdiklerinden ötürü, bilim insanı duruşları iktidarların hoşuna gitmediği için, sırf emekten, barıştan yana oldukları için gözaltına alınan, cezaevlerine konulan yurttaşları, gazetecileri... Yazarları düşündüm. Yaşadığım topraklarda Kürt olmanın, Ermeni olmanın zorluklarını da elbet… “Ada’da kısa süre için de olsa özgürlüğümü kaybetmemin yararı da var” dedim kendi kendime. Hiç değilse özgürlüklerinden yoksun bırakılmış onca insanla empati kurabiliyorum. Şimdilerde bunu daha sık yapabilmeliyiz. Hele yaşadığımız korku çağında insanlık durumlarına bir bakış atmanın, barış, kardeşçe yaşayabilme adına daha çok kafa yormanın da sırasıdır. Özgürlük için tarih boyunca pek çok bedel ödedi insanlık. Günümüzde de ödüyor. Özgürlüklerini satmayan, köle olmayı, yanaşma olmayı reddeden insanlar çoğaldıkça önünde sonunda özgürlük şarkılarının söylendiği barışçı yeni bir dünya kurulacak. Özgürlük kazanacak.

Madem sözü özgürlükten açtık, konuya ilişkin bir şiirle de yazıyı sonlayalım. Şiirimizin doruklarından Oktay Rifat’ın dizeleriyle “Elleri var özgürlüğün”…

1
Köpürerek koşuyordu atlarımız
Durgun denize doğru.
2
Bu uçuş, güvercindeki,
Özgürlük sevinci mi ne!
3
Öpüşmek yasaktı, bilir misiniz,
Düşünmek yasak,
İşgücünü savunmak yasak!
4
Ürünü ayırmışlar ağacından,
Tutturabildiğine,
Satıyorlar pazarda;
Emeğin dalları kırılmış, yerde.
5
Işık kör edicidir, diyorlar,
Özgürlük patlayıcı.
Lambamızı bozan da,
Özgürlüğe kundak sokan da onlar.

Uzandık mı patlasın istiyorlar,
Yaktık mı tutuşalım.
Mayın tarlaları var,
Karanlıkta duruyor ekmekle su.
6
Elleri var özgürlüğün,
Gözleri, ayakları;
Silmek için kanlı teri,
Bakmak için yarınlara,
Eşitliğe doğru giden.
7
Ben kafes, sen sarmaşık;
Dolan dolanabildiğin kadar!
8
Özgürlük sevgisi bu,
İnsan kapılmaya görsün bir kez;
Bir urba ki eskimez,
Bir düş ki gerçekten daha doğru.
9
Yiğit sürücüleri tarihsel akışın,
İşçiler, evren kovanının arıları;
Bir kara somunun çevresinde döndükçe
Dünyamıza özgürlük getiren kardeşler.
O somunla doğrulur uykusundan akıl,
Ağarır o somunla bitmeyen gecemiz;
O güneşle bağımsızlığa erer kişi.
10
Bu umut özgür olmanın kapısı;
Mutlu günlere insanca aralık.
Bu sevinç mutlu günlerin ışığı;
Vurur üstümüze usulca ürkek.

Gel yurdumun insanı görün artık,
Özgürlüğün kapısında dal gibi;
Ardında gökyüzü kardeşçe mavi!