Turpcu`nun mesajı şöyle:


"Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın 6 Mayıs 1972’de Ankara Cebeci Cezaevi avlusunda idam edilmelerinin üzerinden 44 yıl geçti.


Anti-emperyalist, yurtsever, devrimci tutumlarından son nefeslerine kadar asla ödün vermeyen ve dimdik karşıladıkları ölümleriyle bile sonraki kuşaklara örnek olan Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının 12 Mart faşizminin karanlık, puslu ortamında, haksız yere idam edilmeleri, toplumsal belleğimizde silinmesi olanaksız derin izler bırakmıştır.


Oysa 44 yıl sonra bugün geriye baktığımızda, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilmeyi gerektirecek hiçbir suç işlemediklerini gayet açık ve duru biçimde görebiliyoruz. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının anti-emperyalist mücadelelerinin, ulusal bağımsızlığı ve halkların kardeşliğini esas alan devrimci eylemlerinin esin kaynağının; doğrudan Atatürk’ün kendisi, Atatürk ve arkadaşlarının ulusal bağımsızlık mücadelesi, ve nihayet Atatürk’ün Cumhuriyet’i gençliğe emanet eden vasiyeti olduğunu biliyoruz.


Deniz Gezmiş duvardaki `adalet` yazısına bakıp gülmekte haklıydı. Çünkü Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamı; Atatürk’ün Cumhuriyet’i ve Cumhuriyet’in geleceğini koruma görevini gençliğe bırakan vasiyetine gençliğin sahip çıkmasını engellemek için yürütülen dış güç etkili/destekli bir girişimin önemli bir parçasıydı.


Ülkemizin bugünkü haline bakınca, na kadar haklı olduklarını bir kez daha anlıyoruz. Gerçek vatanseverlerin, düzene ve sömürülmeye karşı duran bu yürekli insanların asılması arkasından gelenlere ibret ve korku vermeyi amaçlamıştır. Insan yaşamı uzerinde `üç bizden, üç onlardan` hesabı yapan zihniyete rağmen `üç fidan` ölümsüzleşmiştir ve devrimci ruhları yaşamaya devam etmektedir.


Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam sehpasına gönderilmelerinden 44 yıl sonra bugün, emperyalizm Türkiye’yi yeniden kuşatmıştır. Bugün her açıdan bağımlı bir ülkeyiz. 14 yıllık AKP iktidarında Türkiye; kendi başına bağımsız karar alma, hareket etme, üretme yeteneğini yitirmiş, tam anlamıyla emperyalizmin yörüngesine girmiştir.


AKP iktidarı, halkın özgür iradesine ipotek koyma yolunda her yola ve yönteme başvurmakta, halkın dini duygularını istismar etmekte ve ne yazık ki siyasete alet etmektedir. Cumhuriyetimize ve Kurucularımıza, kurucu değerlerimize ve kuruluş ilkelerimize sistemli olarak saldırılmakta, adeta meydan okunmaktadır. Gelinen noktada devletin laiklik ilkelerine göre köklü biçimde yeniden yapılanmasını sağlamadan başta eğitim olmak üzere hiçbir sorunu çözemeyeceğimiz açıktır.


Türkiye’yi 14 yılda içinden çıkılması çok zor bir borç batağına sürükleyen AKP iktidarı, küçük esnafından sanayicisine kadar bütün sektörlerin aktörlerini doğrudan iflasla karşı karşıya bırakmıştır. Bugün ülkemizde tarım, sanayi, turizm, eğitim ve akla gelebilecek bütün sektörlerde faaliyet gösteren girişimciler birer birer değil, topyekün yok oluyorlar. Ülkemizin kanayan yarası işsizlik artık sosyal bir felakete dönüşmenin eşiğindedir.


AKP iktidarı yasama, yürütme, yargıyı tek elde toplamanın yanı sıra sendikaları arka bahçesi yapmaya çalışarak, yapamadıklarını sindirerek, üniversiteleri ve basını da susturarak baskıcı yönetim anlayışını en üst noktaya taşımıştır. İktidarın düşüncelerine karşı çıkan bazı seslerin kısılması ve hatta mümkünse mahkum edilmesi AKP demokrasisinin en temel özelliğidir. Bu haliyle AKP; devleti, yargıyı ve medyayı kontrol edebilmektedir. Vatandaşlarımız sesini duyurmak yerine, sesini bastırmak zorunda kalıyorsa, Türkiye’de hangi demokrasiden ve özgürlükten bahsedebiliriz?


AKP iktidarı, izledigi politikalarla 14 yılda ülkemizi tam bir çıkmaza sürüklemiştir. AKP-PKK görüşmeleri ve pazarlıkları önce halktan gizlenmiş sonra şirin gösterilmeye çalışılmış,terör örgütüyle yapılan pazarlığın tehlikelerine dair uyarılar kulak arkası edilmiştir.


AKP`nin yaptığı siyasi hatalar sonucu, yüzlerce şehit verdik, ne yazık ki her gün şehit vermeye devam ediyoruz, içimiz kan ağlayarak gencecik evlatlarımızı toprağa veriyoruz, bu ailelerimiz babasız, eşsiz, çocuksuz kaldı. Şehirlerimizde canlı bombalar, bomba yüklü araçlar patlıyor, Güneydoğu sınırımızda tanklarımız, obüslerimiz IŞİD tarafindan vuruluyor. Güne Kilis`e düşen roket haberleriyle başlıyoruz.


AKP’nin yanlış ve maceracı, ülkemizin ve bölgemizin çıkarlarına aykırı, IŞİD ve diğer terörist gruplarla yürüttüğü işbirliği politikaları sonucu, başta Rusya olmak üzere, Suriye, Irak ve İran’la her alanda ilişkilerimiz ya tamamen sıfırlanmıştır ya da durma noktasına gelmiştir. Türkiye, içte ve dışta gerçek anlamda kargaşa ve kaosun içindedir.


Ülkemizin içinde bulunduğu bu olumsuz koşullardan yarım yüzyıl geriye doğru uzanınca Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının mücadelelerinin ne denli anlamlı ve değerli olduğunu çok daha iyi anlıyoruz.


Deniz Gezmiş`in mahkeme savunmasındaki ; `YAPTIKLARIMIZIN HAKLI OLDUĞUNA İNANIYORUM. HALEN DE BU İNANCI TAŞIYORUM. TÜRKİYE'NİN BAĞIMSIZLIĞINDAN BAŞKA BİR ŞEY İSTEMEDİM VE BU SEBEPLE AMERİKAN EMPERYALİZMİNE VE İŞBİRLİKÇİLERİNE KARŞI MÜCADELE VERDİK. BUNDAN DOLAYI ÖLÜMDEN KORKMUYORUZ. ONU ANCAK İŞBIRLİKÇİLER DÜŞÜNSÜN VE ANCAK ONLAR KENDİ CANININ TELAŞINA DÜŞSÜN. VE BEN 24 YAŞINDAYKEN KENDİMİ TÜRKİYE'NİN BAĞIMSIZLIĞINA ARMAĞAN ETMEKTEN ONUR DUYUYORUM.` sözleri çok değerlidir.

Bu duygu ve düşüncelerle, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz. "