Seneler kötü geçse bile; insanların gelecekten umutlu olmasını etkilemiyor, …

Bozuk düzenin kötülükleri bir araya gelmişler.

Bozuk düzen artık kendinden umudunu yitirmiş; sırtındaki yükü atmak istiyor.

Atamıyor, çöplükler bile reddediyor bu yükü ve kötülüklerini.

Bu seneden geriye kalacak yükler birbirinden çok olacak.

Bir yığın sorun bozuk düzenin yargısını geçen seneden daha çok etkileyecek….

Özgürlükleri prangaya vurulmuş insanlar için ne cezaevi kaldı ne mahpusluk!

Osman Kavala ile Selahattin Demirtaş geçirdiğimiz bunca yılın rehineleri olarak kaldı…

Herkes giden seneyi uğurlayacak öyle ya da böyle; ama hapiste kalanlar kala kaldı.

Dışarıdakiler ve içeridekiler birbirinden farksız. Kiminin sesi soluğu çıkıyor, kimileri sessiz…

Türk Hükümeti Bakanlar Komitesine Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş hakkında bildirimde bulundu. Osman Kavala ile ilgili bildirimde yer alan bilgilere gör; İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma (No. 2017/96115) nedeniyle O. Kavala 1 Kasım 2017 tarihinde İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklanmıştı.

İlk soruşturma TCK 312. Maddesi, ikincisi ise TCK 309. Maddesi kapsamındadır.

İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği kararına göre 15 Temmuz darbe girişimindeki rolü ile ilgili olarak “Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” (TCK 309. Madde) ve Gezi Olaylarında “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya teşebbüs” (TCK 312.Madde) suçlarından tutuklanmıştır (Soruşturma No.2018/210299).

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmaları daha sonra birbirinden ayırmıştır. 15 Temmuz darbesine yönelik iddialara ilişkin cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçlaması hakkındaki soruşturma ayrılmış, ayrı bir soruşturma (No. 2017/96115) açılarak sürdürülmüştür. Daha sonra bu soruşturma ile ilgili “tutuklama kararı” Savcılığın resen verdiği 11.10.2019 tarihli kararla kaldırılmıştır.

20 Mart 2020 tarihli kararla İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimliği, 17.10.2019 kabul tarihli 7188 sayılı Kanunla değiştirilen CMK’nin 102 § 4. maddesi gereğince soruşturma aşamasında tutukluluk süresinin iki yılı geçmeyeceği gerekçesiyle bu suçla ilgili olarak Kavala’nın serbest bırakılmasına karar vermiştir.

Bu arada 2018/210299 numaralı soruşturmada Gezi olayları hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 4 Mart 2019 tarihli iddianamesi ile dava açmıştır. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada 18 Şubat 2020 tarihinde tüm sanıkların ve O. Kavala’nın beraatine karar verilmiş ve davanın tek tutuklusu olan Osman Kavala hakkındaki tutuklama kararı kaldırılmıştır.

Ancak Kavala hakkında sadece tutukluluk kararı kaldırılmış olmasına rağmen tahliye edilmemiştir. Yeniden tutuklanmıştır.

O. Kavala’nın 18 Şubat 2020 tarihinde tahliyesi beklenirken 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimine yönelik iddialar ile ilgili “Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” (TCK Madde 309, Anayasayı İhlal) suçu ile ilgili soruşturma kapsamında gözaltına alınmıştır.

Bir başka anlatımla cezaevinden tahliyesi beklenirken gözaltına alınmış ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine 19 Şubat 2020’de İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği Osman Kavala’nın tutuklanmasına karar vermiş ve böylece tahliyesi önlenmiştir.

Hükümete göre; “İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 15 Temmuz darbesine ilişkin soruşturmanın ilerleyen evrelerinde yeni deliller tespit etmiş ve toplamıştır. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı başvurucunun devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askerî casusluk maksadıyla temin etmek suçunu (TCK Madde 328) işlediğini gösteren delil bulmuş ve 9 Mart 2020’de Kavala’nın tutuklanmasını talep etmiştir. Aynı gün 9 Mart 2020 tarihli kararı ile İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği Kavala’nın siyasi ve askeri casusluk suçundan tutuklanmasına karar vermiştir

Osman Kavala halen “Siyasi ya da Askeri Casusluk” suçundan tutukludur.

Sonuç olarak Gezi olayları nedeniyle verilmiş olan tutuklama kararı 18 Şubat 2020 tarihinde İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği beraat kararı ve tutuklama kararının geri alınmış olmasını Hükümet farklı yorumlamaktadır. Hükümete göre; AİHM kararına konu olan sürecin Gezi olaylarıyla ilgili davada verilmiş tutukluluk kararıyla ilgili olduğunu, dolayısıyla siyasi ve askeri casusluk suçlamasından dolayı süren ceza davasında verilmiş ikinci tutuklama kararının AİHM’nin 10.12.2019 tarihli kararıyla ilgisinin olmadığını ve gezi olayları ile ilgili verilmiş olan AİHM kararının icra süreci kapsamına girmediğine dikkat çekmek istemektedir. Özetle; Gezi Davasında Osman Kavala hakkındaki “tutuklama” kararı 18.02.2010 tarihinde kaldırılmıştır.

10 Aralık 2019 tarihli AİHM kararı, Gezi olaylarıyla ilgilidir. Bu davada verilmiş tutuklama kararı kaldırılmıştır. O yüzden 10.12.2019 tarihli AİHM kararlarının icrasına ilişkin Bakanlar Komitesi kararına göre infazı gereken bir durum yoktur veya AİHM kararına göre Osman Kavala’nın tahliyesi hakkında karara bağlanacak bir durum söz konusu değildir. Zaten bu dava ile ilgili olarak 18 Şubat 2020 tarihinde tutukluluk hali kaldırılmıştır.

AİHM Hükümetin bu görüşüne karşılık Sözleşmenin 5 inci maddesi çerçevesinde ve Türkiye hakkında verilmiş 18. Madde ihlali yönünden her iki “tutuklama” kararı birlikte değerlendirilmekte ve özgürlüklerin kısıtlanmasında birbirinin devamı olarak yorumlanmaktadır.

Bir diğer tutukluluk hali süren insan ise Selahattin Demirtaş’tır.

AİHM Büyük Dairesi, 22 Aralık 2020 tarihli kararı ile Selahattin Demirtaş'ın "4 Kasım 2016 tarihli ilk tutuklama kararı ile 20 Eylül 2019 tarihli ikinci tutuklama kararının birbirinin devamı olduğunu, aynı deliller ve aynı olgusal temellere dayandığını bu delillerin makul şüphe için yeterli olmadığını, siyasi saiklerle tutuklandığını ve aynı saiklerle tutukluluğunun sürdürüldüğünü, son tutuklama kararının da bu saike hizmet ettiğini" tespit ederek Sözleşme'nin özgürlük ve güvenlik hakkını düzenleyen 5. Maddenin (1-c ve 5/3) ve Ek 1 Numaralı Protokol’ün 3. maddesinde düzenlenen seçme ve seçilme hakkının, Sözleşme'nin 10. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiğine; ve tutukluluğunun siyasi nedenlere dayandığı gerekçesiyle Sözleşme'nin 5. maddesi ile bağlantılı olarak 18. maddesinin ihlal edildiğine ve Sözleşme'nin 46. maddesi uyarınca Demirtaş’ın derhal serbest bırakılmasına karar vermiştir.

HDP eş genel başkanı Selahattin Demirtaş 4 Kasım 2016 tarihinden beri tutukludur. Tutuklama kararının devamı nedeniyle Anayasa Mahkemesine başvurmuştur. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuruyu dayanaktan yoksun görerek reddetmiştir (B. No: 2016/25189, 21.12.2017) Davası Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam etmektedir. AİHM Büyük Dairesi Selahattin Demirtaş v. Türkiye (no. 2) kararında (B. No: 14305/17. 22.12.2020), hak ihlali kararı vermiştir.

AİHM İkinci Dairesi, 20.11.2018 tarihli kararıyla Demirtaş’ın siyasi nedenlerle tutukluluk halinin devam ettirildiğine ve Sözleşmenin 5/3 maddesinin, Ek 1 Numaralı Protokolü'nün 3. Maddesinin ve Sözleşmenin 18. Maddesinin ihlal edildiğine hükmederek Demirtaş’ın serbest bırakılmasına karar vermiştir (Demirtaş v. Türkiye (no. 2), B. No: 14305/17, 20.11.2018). AİHM’sinin 20 Kasım 2018 tarihli bu kararından hemen sonra Demirtaş hakkında İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından örgüt propagandası yapma suçundan verilen dört yıl sekiz aylık hapis cezası hakkındaki istinaf incelemesi hızlandırılmıştır. 4 Aralık 2018’de Bölge Adliye Mahkemesinde mahkûmiyet hükmü onanmıştır. Böylece Demirtaş 7 Aralık 2018 tarihinde hükümlü haline getirilmiştir. AİHM’si 20 Kasım 2018 tarihli kararı ile Demirtaş’ın derhal tahliyesine karar vermiş olsa bile artık Demirtaş hakkındaki “derhal tahliye” kararının uygulanma olanağı kalmamıştır.

AİHM Büyük Dairesi önünde 18 Eylül 2019 tarihinde davanın “duruşması” yapılmıştır.

2 Eylül 2019’da Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi Selahattin Demirtaş hakkında tahliyesine karar vermiştir ama kesinleşen mahkûmiyet kararı yüzünden tahliye edilmemiştir.

Demirtaş’ın Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde tutuklu kaldığı süresinin kesinleşmiş olan İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi mahkûmiyet kararıyla verilen ceza süresinden mahsubu talebinde bulunulmuştur. 20 Eylül 2019’da mahsup talebi kabul edilmiştir.

20 Eylül 2019’da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının talebiyle başka bir soruşturma dosyasından (2014/146757 Soruşturma No) tutuklanması talep edilmiş ve ikinci tutuklama kararı verilmek suretiyle tahliyesi yeniden önlenmiştir.

Demirtaş hakkındaki suç isnatları birbirinin aynı olmasına rağmen hakkında devamlı soruşturma açmak suretiyle “zamanlanmış tutuklama kararları” verilerek cezaevinde tutulması süreklilik kazanmış ve böylece salıverilmesi önlenmiştir.

İkinci tutukluluk kararı nedeniyle 7 Kasım 2019 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapılmıştır (2019/36348 B.no.) Anayasa Mahkemesi tarafından karar verilmemiş olması yüzünden 2 Mart 2020’de AİHM’ye başvurulmuştur.

AİHM Büyük Dairesi, 22 Aralık 2020 tarihli kararıyla Selahattin Demirtaş'ın "4 Kasım 2016 tarihli ilk tutuklama kararı ile 20 Eylül 2019 tarihli ikinci tutuklama kararının birbirinin devamı olduğunu, aynı deliller ve aynı olgusal temellere dayandığını bu delillerin makul şüphe için yeterli olmadığını, siyasi saiklerle tutuklandığını ve aynı saiklerle tutukluluğunun sürdürüldüğünü, son tutuklama kararının da bu saike hizmet ettiğini" tespit etmiştir.

AİHM’si Sözleşme'nin özgürlük ve güvenlik hakkını düzenleyen 5/1-c ve 5/3 maddelerinin, Ek 1 Numaralı Protokol’ün 3. maddesinde düzenlenen seçme ve seçilme hakkının, Sözleşme'nin 10. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ve tutukluluğunun siyasi saiklere dayanması gerekçesiyle Sözleşme'nin 5. maddesi ile bağlantılı olarak 18. maddesinin ihlal edildiğine ve Sözleşme'nin 46. maddesi uyarınca Demirtaş’ın derhal serbest bırakılmasına karar vermiştir.

Selahattin Demirtaş tutukludur ve cezaevindedir, tahliye edilmemiştir.

İçerideki her iki insan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin “sürekli izlemesi” altındadır.

Türkiye hakkında Sözleşmenin 46 maddesine göre AİHM kararlarını uygulamayan ülke olarak Avrupa Konseyi üyeliğimizin askıya alınması sürecinin eli kulağındadır.

Bütün bu hukuki süreçleri bir kenara bırakalım…

Kimin neyi, nasıl tercih ettiği bu kadar açık ortada durup dururken; hukukun hiçbir işe yaramadığını görmek için hukuka ihtiyaç yok artık… Adalet olmasa da olur, oluyor!

Rahat mısınız? Rahatsız olmayın lütfen!

Seneyi uğurlarken lapa lapa kar yağsın ister misiniz? Ne kadar güzel manzara!

İstediğiniz zaman kapınızı açar dışarıya çıkabilir ve geri döndüğünüzce kapınızı kapatırsınız.

Yıllardır ve aylardır ve günlerdir kapılarını kendileri açıp kapatamayanlar var…

İçeridekiler, insan…Adını bildiklerinizi sayın! Senelerini cezaevinde geçirenleri hatırlayın…

Siyasal suç failleri olarak bellediklerinize bu denli düşmanlığınız nedendir? Bu ne kin!

İçeridekiler; hiçbir şey olmamış gibi senelere zincirlenmiş özgürlüklerini uğurlayacaklar…

Dışarıdakiler; senelerdir kendi prangalarıyla bağlandıkları özgürlüklerini sürüklüyorlar…