Amerikan Psikologlar Derneği (APA) "SÜREKLİ" olarak KENDİ FOTOĞRAFINI, Yemek masasını (yediklerini, içtiklerini) Mallarını, Gittiği/gezdiği mekanları paylaşmanın "psikolojik bir rahatsızlık" olduğunu açıklamıştır. .

Bu ruhsal rahatsızlığın sebepleri;
- Üstünlük duygusu,
- Empati noksanlığı,
- Kendini özel zannetme,
- Beğenilme ihtiyacı,
- Hayranlık beklentisi olarak açıklanmıştır.

Bu tespitin o kadar çok örneği var ki!

Sosyal medya bu paylaşımlar ile dolu, dopdolu.

Kıçına yediği iğnenin bile fotosunu çekip paylaşacak kadar (görmemiş diyemiyorum) her yerini ve gittiği ve diğer yediklerini çekenler, yukarıdaki tespitler ile çok örtüşüyor.

İşin kötüsü, bir de bu saçmalıkları beğenme baskısı.

Hayret!

Sosyal medyanın yaşamımızı tamamen teslim almaması için doğum günlerini kaldıranlardan biriyim.

Şimdi, sosyal medyada doğum günü de kutlamayacağım.

Geçekten de kutlamak istediğimi bizzat arar sorarım. Veya aramak isteyen de zaten bilir ve arayıp sorar.

Bir de, cep telefonu şımarıklığı ve baskısı var.

Her bayram veya özel günlerde ilk işimiz gönderilen mesajların kimden gönderildiğine bile bakmadan silmek.

Ne zor şey.

Tek tek mesaj silme operasyonu.

Aslında bu iş taciz.

Başka ne olabilir ki?

Bir işin suyunu çıkarmasak olmaz!

İllaki iciğini ciciğini çıkaracak kadar saçmalıklar yapacağız!

Yoksa olmaz!

Gece yarısı mesaj mı gönderilir arkadaş!

Ayıp ya!

İnsan telaş eder.

Gecesi huzursuz olur.

Bir yerde bir yakınının başına bir şey mi geldi diye korku yaşar.

Ama bu ince çizgiyi aşmayı o kadar çok alışkanlık yapmışız ki sınırsız rahatsızlık vermeyi sürdürüyoruz.

Her yerde ve koşulda.

Taciz!