Birinci ve İkinci İnönü zaferlerinin ardından gelen Kütahya Eskişehir’de alınan ağır yenilgi Yunanlıları Ankara’ya istikametine yöneltirken, en büyük hayalleri olan Sevr Anlaşmasının uygulanması ile Türkleri Anadolu’da çıkararak tarihi Bizans İmparatorluğunu yeniden canlandırmaya çok inanmışlardı. Ancak bilmiyorlardı ki, “Bir Ustalık Savaşı” olan Sakarya Meydan Muharebesi’nde alacakları ağır yenilgi sonun başlangıcıydı.

Derken, para arandı para bulundu.

Silah arandı silah bulundu.

Yiyecek arandı yiyecek bulundu.

Moral zaten vardı.

Hedefe kilitlenmenin sırasıydı.

Sıra, Büyük Taarruz’a gelmişti işte.

Tarih 26 Ağustos 1922. Çadırından çıkan Mustafa Kemal ellerini gökyüzüne kaldırmış vecd ile dua etti:

“Büyük Allah’ım!.. Sen Türk Milletini ve ordusunu muzaffer eyle.”

Ve o ünlü büyük emri verir:

“Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir ileri.”

Kurtuluş Savaşımızı zaferle sonuçlandıran bu emir 9 Eylül’de düşmanın denize dökülmesi ile sonuç verdi.

Türkiye artık özgürdü.

Türkiye’de artık hanedanlık yoktu.

Türkiye’de artık halkın istediği “ulusal egemenlik” vardı

Türkiye’de artık laiklik var ve din ile devlet işleri birbirinden ayrılmıştı.

Devrimler ile çağdaş uygarlık hedefine koşan bir ülke yaratan Eşsiz Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk 57 yaşında yaşama veda ederken, geride özgür bir Türkiye Cumhuriyeti bıraktı.

*

Büyük Taarruz ve ardından gelen zaferin 99. Yılını kutluyoruz 2021 30 Ağustos’unda.

Ne mutlu bize.

Ne mutlu Atatürk ilke ve devrimlerinin ışığından ileri gidenlere.

Ne mutlu misak-ı milli sınırlarını koruma ve kollamada kuvayı milli ruhundan ayrılmayanlara.

Ne mutlu, Kurtuluş Savaşı’nı gerçekleştirenlerin kurduğu Cumhuriyet’in Türk kimlmiğine.

*

Düşünüyorum da, “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir ileri.” Emrini veren Atatürk’ümüz bugün yeni bir emir vermiş olsa idi ne derdi?

Düşünelim.!..

Sahi ne derdi?

Benim adımı kullanan siyasi leşleri başınızdan hemen atın ve fabrika ayarlarına dönün der miydi?

Benim bıraktığım mirasın hukukunu çiğneyenleri de niye göndermediniz mi derdi?

“Çiftçi bu milletin efendisidir” dedim, siz niye çiftçiliği özendirmediniz, benim kurduğum fabrikaları tesisleri niye sattınız, çağdaş uygarlık yerine yobazlığın önüne niye açtınız, liyakat denen kavramı neden hiçe saydınız, bilim ve teknolojiyi niye desteklemediniz, mason derneklerini niye yeniden açtınız, köy enstitülerini neden ve niçin kapattınız, din ile devlet işlerini hangi gerekçe ile karıştırıp da fetvalar ile yönetilmeye kalkılan bir ülke yarattınız, yurtta barış, dünyada barış ilkemi çiğneyip savaşların ortasına daldınız?

Der miydi?

Veya çok daha ağırını dile getirip:

Ne der, ne söylerdi?

Tahmininizi alayım!..