Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD)  Kdz. Ereğli Şubesi laiklik ilkesinin Anayasa’dan çıkarılmasını teklif eden TBMM Başkanı İsmail Kahraman hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmek üzere Kdz. Ereğli Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduklarını  bildirdi.

 

Müşteki-İhbar eden bölümünün boş bırakıldığı suç duyurusunu da gönderen ADD Şubesi,  ”Bizler, mevcut anayasamıza göre suç olan bu sözleri söyleyen İsmail Kahraman’ı iyi tanıyoruz. Onu, 1969’da iki gencin bıçaklanarak öldürüldüğü Kanlı Pazar’dan, yöneticisi olduğu öğrenci derneklerinden, şeriatçı 31 Mart kalkışmasını öven sözlerinden çok iyi tanıyoruz.” dedi.

 

ADD Şubesi, “Böyle bir geçmişe sahip birini, TBMM’ye başkanlık için kimin önerdiğini, kimin ona ”ağabey” dediğini de iyi biliyoruz.” Vurgusunu yaptığı açıklamasına şu sözlerle devam etti:

 

PLANLANARAK VE İSTEYEREK SÖYLENDİ

 

“Bu hukuksuz davranışları sergileyen kişinin anayasamızın 2.maddesini (“Türkiye cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.”) ve 4.maddesini (Anayasanın 1. maddesindeki devletin şeklinin cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2. maddesindeki cumhuriyetin nitelikleri ve 3. maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.) bilmediğini hiç sanmıyoruz. Bizce bu sözler bilerek, planlanarak ve isteyerek söylenmiştir.

 

ONLARA GÖRE ANAYASA DİNDAR OLMALIDIR

 

Bu sözler, 93 yıllık Atatürk Cumhuriyeti’ne, onun ilkelerine, getirdiği çağdaş yaşam biçimine, inanç özgürlüğüne, kadın-erkek eşitliğine savaş açan çarpık bir zihniyetin içinden geçenlerin ağzından dökülmesidir. Yeni Anayasa isteyenlerin aslında ne istedikleri de bu konuşmada ortaya çıkmıştır. Onlara göre yeni anayasa dindar olmalıdır. Laikliği kaldırarak toplumsal barışımızı ortadan kaldırmaya, Türkiye’yi Ortadoğu’ya çevirmeye, bir iç savaşa sürüklemeye çalışanlara izin vermeyeceğiz.

 

BU TÜR PLANLARI BOZACAĞIZ

 

TBMM Başkanı sahip olduğu unvan, yetki görev ve sorumlulukları gereği aklına geldiği gibi konuşamaz. Anayasaya karşı suç işleyemez. İşlenen bu -nitelikli- suçlar için cumhuriyeti korumakla görevli savcılarımıza suç duyurusunda bulunuyoruz. Ve son söz olarak diyoruz ki: Ne cumhuriyetimizi yıkmaya, ne de laiklik ilkesini anayasadan çıkarmaya ne de yeni bir anayasa yapmaya gücünüz yetmeyecek. Ağa babalarınızın da, işbirlikçilerin de, bölücülerin de gücü yetmemişti. Bütün planlarınızı bozacağız. Şunu da biliniz ve beyninize kazıyınız:

Türkiye Cumhuriyeti Atatürk ilkelerine sahip çıkarak yaşayacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti laiktir, laik kalacaktır.”

 

İŞTE O SUÇ DUYURUSU

MÜŞTEKİ /

İHBAR EDEN      :

 

 

ŞÜPHELİ                              :1) İSMAİL KAHRAMAN

                                               Kahraman Sk. Mekke Apt. Bostancı/İstanbul

TBMM Başkanlığı / Ankara

 

2) SUÇA DESTEK VEREREK AÇIKLAMALARYAPAN, SUÇLU İLE  

    BİRLİKTE  HAREKET  EDEN   DİĞER   İLGİLİLER

 

SUÇ                                       : TCK m. 309 Anayasayı ve Anayasal Düzeni İhlale Teşebbüs Suçu,        

                                                 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'na muhalefet


SUÇ YERİ                             : Fatih / İstanbul

 

SUÇ TARİHİ                          : 25.04.2016


AÇIKLAMALAR


Şüpheli İsmail Kahraman, İstanbul Üniversitesi Rektörlük binasında bir kitleye karşı yapmış olduğu konuşmada “Laiklik yeni anayasada olmamalıdır. … Dindar anayasa meselesinden anayasamızın kaçınmaması lazım. Dini olarak bahsetmesi lazım. … Laiklik olmamalı yeni anayasada ve dindar bir anayasa olmalı” diyerek TCK’nın 309. maddesini ihlal etmiştir. TBMM Başkanlığı makamında oturan bu kişinin yukarıda andığımız sözleri, "laiklik karşıtı, şeriata dayalı din devleti" isteyen bir takım kişilere işaret fişeği olmuş, 4. kuvvet olarak bilinen basında rejim değiştirmek isteyen yazarları ve birtakım cemaatleri harekete geçirmiş, ülkeyi kutuplaştırmıştır.

 

Bu organize ve örgütlü hareket, medyanın kullanılması ile algı operasyonu ve baskı ortam hazırlamış, Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik düzeni değiştirmeye, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmaya, Türk Devletinin ve Cumhuriyetinin varlığını tehlikeye düşürmeye, Devlet otoritesini zaafa uğratmaya, yıkmaya, ele geçirmeye, Anayasamızın 24. maddesindeki "din ve vicdan hürriyeti" başta  olmak üzere hürriyetleri yok etmeye yönelerek 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'na muhalefet etmiştir.

 

Şöyle ki,

 

1. Şüpheli İsmail Kahraman, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanıdır. Yasama kuvvetinin başkanı ve Anayasa’nın 106. maddesi gereğince Cumhurbaşkanı’nın vekilidir, Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini kullanır. Dolayısıyla devlet yönetim hiyerarşisinde, devletin cebir gücünü elinde bulunduran çok önemli bir makamda bulunmaktadır.

 

Ayrıca şüpheli, 16 Şubat 1969'da yaşanan, tarihe "Kanlı Pazar" olarak geçen ve iki öğrencinin öldürüldüğü olaylarda, Milli Türk Talebe Birliği başkanıdır. Hatta bu olay, "ikinci 31 Mart vakası" olarak da nitelendirilmiştir. Sanık 68 kuşağının İslamcılarının, milli Görüş hareketinin "ağabeylerinden"dir ve "İsmail ağabey" olarak bilinir. Sonraki yıllarda şüpheli, Kültür Bakanlığı da yapmıştır.  Dolayısıyla, sözleri ile bir camia üzerinde çok etkili olabilecek, onları harekete geçirebilecek, cebir ve şiddet kullanılmasına neden olabilecek güçte bir kişidir.

 

2. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Devleti kuran, rejimini belirleyen, normlar hiyerarşisinin en başında ve tüm vatandaşların uymak zorunda olduğu hukuki metindir. Bir vatandaş olarak şüphesiz ki Anayasa’ya uymak zorunda olan şüpheli, bunun da ötesinde milleti temsil etmekle görevli bir milletvekili olarak Anayasa’nın 81. maddesinde yazan "... demokratik ve laik Cumhuriyete, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağına, toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağına" dair andı içerek, andı doğrultusunda görev ve sorumluluk altına girmiştir.

 

Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran ve egemenliğin kayıtsız ve şartsız sahibi olan Türk Milletinin iradesi, Anayasamızın başlangıç bölümünde ve ilk 3 maddesinde hukuki metne aktarılmıştır. Egemenliğin sahibi olan Türk Milleti'nin iradesi, 2. maddede "TÜRKİYE CUMHURİYETİ, ... BAŞLANGIÇTA BELİRTİLEN TEMEL İLKELERE DAYANAN, DEMOKRATİK, LAİK VE SOSYAL BİR HUKUK DEVLETİDİR" demiştir. Bununla da kalmayıp, 4. madde ile de bunun değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez olduğunun altını çizerek, kurmuş olduğu rejimi güvence altına almıştır. Böylece devletin rejimine ve niteliklerine ilişkin bu ilk üç maddeyi, Anayasa dahil tüm hukuk normları içinde en üste koymuştur.

 

Ayrıca bu temel maddelerin açıklandığı, içinin doldurulduğu maddeler de koruma altına alınmıştır. Bu nedenle 2 maddede yer alan laiklik ilkesini, -madde 14'teki temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılmaması sınırı dahilinde- 24. maddedeki "din ve vicdan hürriyeti" ile birlikte değerlendirmek gerekmektedir. 

 

Anayasaya uymak zorunda olan şüpheli, Anayasamızın 24/5. maddesindeki "Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfus sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz" hükmünü de alenen ihlal etmiştir.

 

Anayasa'nın 6. maddesi gereğince Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organlar eliyle kullanabilir, ancak hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisini kullanamaz. Dolayısıyla, tarafsız olması gereken TBMM Başkanı makamında görev yapan şüphelinin, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin rejiminin niteliklerinden bir olan "laiklik" ilkesinin kaldırılmasına dair talepte dahi bulunabilecek bir yetki ve görevi bulunmamaktadır.

 

Bu nedenlerle şüphelinin "Laikliğin yeni anayasada olmaması gerektiği ve dindar bir anayasa yapılması" talebi, laik Türkiye Cumhuriyeti rejimini yıkmaya yönelik, Anayasa ve Anayasal Düzeni ihlale teşebbüs suçu oluşturmaktadır.

 

3.  Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu iradesi, laiklik ilkesini, farklı inançlardan oluşan toplumu din, ibadet ve vicdan özgürlüğü ile bir arada tutmanın ve devlet düzeninin akla ve bilime dayalı olmasının formülü olarak benimseyerek Anayasaya koymuştur. Laiklik ilkesi, toplumdaki barışın teminatıdır. Laiklik, din ve devlet işlerini ayırarak, devletin tüm inançlara eşit olmasını, din, ibadet ve vicdan hürriyetini sağlamakta, çoğunlukçu baskılara son vermektedir. Din devleti ise farklı inançlara sahip toplumu cepheleştirmekte, çatışmalara, kan ve yıkımlara neden olmaktadır. Egemen olan din, mezhep ve inançtakiler, azınlıkta olanı yok edilmeye çalışılmaktadır. Tıpkı bugün Ortadoğu'da yaşandığı gibi.

Laikliğin kaldırılmasını talep etmek, aynı zamanda TCK 216/1'de düzenlenen HALKI KİN VE DÜŞMANLIĞA TAHRİK SUÇU'nun da temelini atmak anlamına da gelmektedir.

 

4. Şu an Türkiye Cumhuriyeti'nin karşı karşıya kaldığı rejim karşıtı eylemlerin örgütlü ve eşgüdüm halinde adım adım geldiğini görmekteyiz. Örneğin başbakan Ahmet Davutoğlu'nun "Avrupa Birliği değerler sistemine mi, yoksa Ortadoğu'da hakim olan değerler sistemine mi?" beyanından sonra şüphelinin laikliğin anayasadan çıkartılması ve dindar bir anayasa yapılması talebi birbirini tamamlamakta ve Anayasayı ihlal suçunun kast unsuru başta olmak üzere tüm unsurlarını netleştirmektedir.

 

5. Şüphelinin laiklik karşıtı beyanı, toplumda bir algı operasyonu başlatılmıştır.

Osmanlı Ocakları 1453 adlı yapılanma resmi internet sitesinden (26/04/2016 15:04 http://www.diken.com.tr/osmanli-ocaklarindan-dindar-anayasaya-destek-gecikmedi-laikligi-alin-gidin-bu-ulkeden/)  şüpheliye destek ve laiklik karşıtı panel düzenleyeceğini duyurmuştur. Osmanlı Ocakları 1453 Genel Başkanı Emin Canpolat da twitter hesabından “Laikliği alın gidin bu ülkeden/ Bu tarlada başka ot bitmez/ Anadolu İSLÂM medeniyetidir/ Putlarınızı kıracak ibrahimler.” kin ve düşmanlık içerikli beanlarda bulunmuştur. Bu beyan, söz konusu duyurulmuşur.

Bu operasyona katılan bazı gazete yazarların laiklik, Anayasa ve Anayasal düzene karşı beyanlarını aşağıdaki linklerde ve işbu dilekçe ekinde sunuyoruz. 

 

ATİLLA YAYLA: LAİKLİĞE İHTİYACIMIZ VAR MI? (27.04.2016 http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/laiklige-ihtiyacimiz-var-mi-2131):

 

ABDURRAHMAN DİLİPAK: KAHRAMAN’CA (27 Nisan 2016 Çarşamba 07:05     http://m.yeniakit.com.tr/yazarlar/abdurrahman-dilipak/kahramanca-14764.html)

 

Anayasal düzeni değiştirmeye yönelik bu algı operasyonuna birçok yazar katılmıştır. Bu nedenle TCK m. 309 Anayasayı ve Anayasal Düzeni İhlale Teşebbüs Suçu ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'na muhalefet suçu işlenmiştir.

 

DELİLLER                                             : Şüphelinin ses ve görüntü kayıtları, gazete haberleri.

İnternet Haber Siteleri:

http://www.diken.com.tr/osmanli-ocaklarindan-dindar-anayasaya-destek-gecikmedi-laikligi-alin-gidin-bu-ulkeden/

http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/laiklige-ihtiyacimiz-var-mi-2131

http://m.yeniakit.com.tr/yazarlar/abdurrahman-dilipak/kahramanca-14764.html

 

 

HUKUKİ NEDENLER        : TCK. md.309, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası Başlangıç bölümü ile madde 2 ve 4 hükümleri, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve ilgili mevzuat.

 
SONUÇ VE İSTEM            : Yukarıda kısaca açıklandığı üzere şüpheliler hakkında kamu davası açılmasına ve cezalandırılmasının sağlanmasına karar verilmesini saygıyla talep ederim.