AK Parti Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar, Litvanya’da düzenlenen “Ekolojik Çevre” konulu toplantının ardından önceki akşam geç saatlerde yurda döndü.     
Milletvekili Ulupınar, Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta düzenlenen “Ekolojik Çevre” konulu konferansta söz aldı. Ulupınar, konferansta yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Öncelikle böyle anlamlı bir organizasyona ev sahipliği yapmakta olan Litvanya hükümetine ülkemiz ve Bakanlığım adına saygılarımı sunar, bu organizasyonun gerçekleştirilmesinde emeği geçen herkese de teşekkür ederim. Hepimizin yakinen bildiği gibi, çevre ve iklim değişikliği konuları günümüzde; şehir hayatı, kalkınma ve ekonomi, teknoloji, insan hakları, tarım ve gıda, temiz su kaynakları ve sağlık olmak üzere hayatımızın her safhasını etkilemektedir. Çevre koruma politika ve stratejileri, 21’inci yüzyıl dünyasının ekonomi, kalkınma ve enerji politika alanlarına da ciddi bir biçimde yönlendirmektedir. Türkiye, çevre koruma ve iklim değişikliği ile mücadele için uygulanan politika ve tedbirlerde her ülkenin kendi imkân ve kabiliyetlerine göre olması gerektiğinin de altını çizmektedir. Etkisi her ne şekilde olursa olsun, iklim şartlarının değişmesi ve çevre felaketleri, doğal kaynaklardan sosyo¬ekonomik yapıya kadar insana dair birçok alanı etkilemektedir. Önümüzdeki 10 yıl içinde; 2023'e kadar atık su arıtma sorunlarını halletmiş, katı atık bertaraf tesislerini en modern şekilde kurmuş, iklim değişikliği stratejisine tam uyumlu, sera gazı emisyonlarının azaltılması kriterlerinde Avrupa'yı yakalamış bir Türkiye hedefliyoruz. Kentsel dönüşüm seferberliğimiz sayesinde; ekolojik dengeyi koruyan, çevreye duyarlı yerleşimler oluşturarak yeşil büyüme politikaları paralelinde sürdürülebilir şehirler (ekolojik şehirler) imar etmeyi hedeflemekteyiz. Enerji tasarruflu akıllı evleri, sokakları, meydanları ve parkları olan ‘ekolojik şehirler’ gelişmiş ve kalkınmış ülkelerin göstergeleridir. Kentsel Dönüşüm Projelerimizde özellikle yeni binalarda; rüzgâr ve güneş enerjisiyle yağmur suyundan istifade edeceğiz. Bunları dönüşüm çalışmalarında büyük ölçüde şart koşacağız. Kentsel dönüşüm sonrasında, ekolojik şehirlerin sayısı artacaktır. Bu şehirlerde fauna ve flora, önde olacak. Belirli bölgelerde endemik hayat kuracağız ve bölgede yetişen bitkileri oraya getirip, yetiştireceğiz. Hibrit araçların, sadece elektrikli araçların ve bisikletlerin girebildiği, fosil yakıtlı araç giremediği bölgeler oluşturacağız. Dünya standartlarında kişi başına; 8, 10, 12 metrekare yeşil alan düşüyor. Biz ise dönüşüm çalışmalarımızda; yeni binalar için dünya standartlarının üzerinde, kişi başına 18 metrekare yeşil alan hedefliyoruz. Bu bağlamda, İstanbul'da kuracağımız iki yeni şehrin çok özel bir durumu ve atmosferi olacak. 1,5 milyon nüfusu barındıracak bu şehrin bazı bölümlerinde ekolojik yerleşim alanları kuracağız. Sadece bisikletlerin ve elektrikli arabalar gibi çevre dostu araçların girebileceği bölgeler yapacağız, çiçek bahçeleri ve donanımlı göletler yapacağız. Bu çalışmalarımız, dünya çapında iddialı olacak ve İstanbul'un da marka değerini arttıracak. Aynı uygulamaları diğer şehirlerimize yaymak istiyoruz. Bakanlığımız, ülkemizin 2023 vizyonunda, gerek çevresel değerlerin korunması, gerekse de şehirleşme noktasında büyük rol üstlenmiştir. Bildiğiniz gibi, dünyada endüstri ve teknoloji alanında meydana gelen hızlı gelişmeler, hayat seviyesinin yükselmesini sağlamıştır. Diğer yandan artan nüfus ve hızlı şehirleşme ile birlikte doğal dengeler giderek bozulmuştur. Bu gerçeğin anlaşılması, beraberinde geleneksel kalkınma modellerinin terk edilmesi ve yeni model arayışlarını gündeme getirdi. Böylece; sürdürülebilir ve dengeli kalkınma modelleri olan yeşil ekonomi ve yeşil politikalar ön plana çıktı. Türkiye için, yeşil büyüme politikası oluşturma; ekonomik, çevresel ve sosyal sürdürülebilir olmanın sağlanması konusunda Bakanlığımız, etkin çalışmalar yapmaktadır. 
Bilgi teknolojilerinde değişime paralel olarak inşaat alanında da büyük gelişmeler ve anlayış değişiklikleri oldu. Çevre dostu yeşil binalar konuşulmaya ve üretilmeye başlandı. Toplum ve çevre sorumluluğu anlayışıyla tasarlanmış binalar olan yeşil binalar, genellikle iklime ve lokasyona uygun olarak, yenilenebilir nitelikte inşa ediliyor. Yeşil yapılar, daha inşaat esnasında insanlığa zarar vermeyen, doğal malzemelerin kullanıldığı, ekosisteme duyarlı, kendi enerjisini üreten ve hatta geri dönüşümü sağlayan yapılardır. Pasif evler olarak da adlandırılan yeşil binalar; enerji ve sudan yaklaşık yüzde 30 ile yüzde 50 arasında tasarruf sağlamaktadır. Dolayısıyla oluşturacağımız şehirler; sadece afetlere dayanıklı şehirler olmayacak, aynı zamanda çevrenin korunduğu, planlı ve sağlıklı bir altyapı ile ekonomik kalkınmanın sağlandığı ve bunlarla birlikte vatandaşların yaşam kalitesinin yükseltildiği şehirler olacaktır. Gezegenimizi bütün milletlerin ortak sorumluluk duygusuyla ve kaynak israfına izin vermeyecek, müşterek hayat süreceğimiz bir ev haline dönüştürebilmek insanoğlunun geleceğe bırakacağı en güzel emanet olacaktır. Bu Manada, yarınımız için yapacağımız müşterek işbirliği ve ortak destek politikaları oluşturulmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Çevreye yapılan yatırımın aslında insana yapılan bir yatırım olduğunu unutmamalıyız. Bu manada Türkiye, çevre dostu şehircilik anlayışı ve gelişmekte olan çevreci bir ülke şuuruyla yoluna devam etme azmindedir. Fakat bilindiği üzere Çevre konuları küresel bir mesele olup, küresel işbirliğini gerektirmedir. Sorun ortak ama sorumluluklar farklı olmalıdır. Bu soruna neden olan gelişmiş ülkeler başta olmak üzere her ülke sorumluğu nispetinde, imkân ve kabiliyetlerine göre üzerlerine düşen görevleri yerine getirmelidirler. 
Uluslararası alanda hazırlanan Kalkınma ve Ekonomik Büyüme stratejileri, bir kısım insanları mutlu ederken diğer insanların emeklerini ve yaşam kalitelerini zayi etmemelidir. Bu nedenle Türkiye, ikili ve bölgesel işbirliklerini ön plana çıkaran dünyadaki yeni büyüme modelinde; know-how, AR-GE faaliyetleri, inovasyon, çevreci teknolojiler ve finansman konularında uluslararası işbirliğine açık bir ülkedir. Bütün insanları kapsayıcı, yokluğu varlıkla buluşturan, eskiyi yeniyle değiştirebilen, mağduru mamur edebilen, menfaat ve çıkarı değil adalet ve paylaşmayı esas alan, doğal kaynakları sömürü ile değil ortak işbirliği ile tüm insanların hizmetine sunabilen ve bütün tarafların kazandığı bir anlayış yeni dünya düzeninde ekonomik kalkınmanın temelini oluşturmalıdır. 
Bu düşüncelerle, zirvenin düzenlenmesinde emeği geçen herkese en kalbi şükranlarımı sunar, gayretli çalışmalarınız için teşekkürlerimi sunarım.”    
Litvanya programını değerlendiren Ulupınar, “Görevli olarak gitmiş olduğum 4 günlük Litvanya programının deneyim anlamında çok şey kattığını belirtmek isterim. 
Türkiye ve Avrupa ülkelerinin temsilcilerinin söz aldığı ‘Ekolojik Çevre’ konulu konferansta yapılması gerekenler hakkında bilgi paylaşımlarımız oldu.Verimli bir çalışma gerçekleştirdiğimize inanıyorum” dedi.