Gece yarısını geçip de zaman şafak vaktine doğru koşarken girdim Ereğli’ye Gülüç’ten. Olası uyku bastırmasına karşı açık tuttuğum aracın penceresinden gelen havayı ciğerlerim ile başbaşa bırakırken radyodan  “Geceler yârim oldu/ anam anam garibem…” türküsü başladı.

Hey gidi türküler hey!

TRT de olmasa kim hatırlayacak gecelerin yârini?

Kim bilecek bu türküyü söyleyenin “Türkü anası Muzaffer Akgün” olduğunu?

Kim?

“… ağlamak kârım oldu/ anam anam garibem….”

Gecenin sessizliğini rüzgar ve türkü tadıyla paylaşırken, uzaktan bir tangır tungur ses gelip bozuverdi.

Hay senin/sizin!

Tangırtıya kulak kabarttım ki, sahur davulcusunun gürültüsü değil mi?

Sahur ve davulcu ve de tangır tungur.

Vallahi de tangır, billahi de tungur!

 

Yine Kandilli’deki çocukluk yıllarımıza “anı dönüşü” yaptığımda,  “ah ah ah neydi o sahurlar?” diye iç geçirdiğimde, tahmin ediyorum ki sizlerin de duygularına tercüman oluyorum.

Sahur davulcusu gece şenliğinin adıydı o yıllarda.

Bir kere adının “Ramazan davulcusu” olduğu aldatmasın kimseyi.

Şöyle desek daha doğru olur “Ramazan mehteri:”

Davul, klarnet, keman ve de…

Köçek!

O dönemki adı Ereğli Kömürleri İşletmesi’nin (EKİ) lojmanları sokaklarını sahur vakti dolaşan ramazan mehterleri sokağın başına geldiğinde herkes sokağa inerdi.

Mehter çalar, köçek oynar sokak sakinleri de eşlik ederdi.

Allah be !

Kömür kokulu Kandilli’de işte böyle olurdu sahurlu geceler.

 

Soruyorum ilçede çocukluğunu geçirenlere, Kandilli gibi renkliymiş Ereğli geceleri de.

Ne güzel.

Ne büyük şans bu tarihe tanık olmak.

Ya şimdi nasıl sahur geceleri?

Tangır tungur.

Lop lop ses çıkaran davulla insanları sahura çağırmaktan çok öte  gürültü çıkararak rahatsızlık vermekten başka bir işe yaramayan davulcu takımına artık bir son vermeli.

Davulcuların parasını belediye ramazan ayı başında ödesin ve “siz bu işi yapmayın da vatandaşlarımızı hiç olmazsa bu gürültü kirliliğinden kurtaralım” desin.

Ya da daha bugünden önümüzdeki yılın davulcu takımını, mehter kültürüyle yetiştirip görev yaptırsın.

Ramazan kültürü ile uzaktan yakından ilgisi kalmamış bugünkü davulcu takımının yarattığı gürültü işkencesini buradan yazsak ne olur?

Hiç!

Kimsenin umurunda olmaz!

Olmuyor da!

Okumayan, sormayan, sorgulamayan ve araştırmayan bir yöneten kademesinin “katılımcılık” denildiğinde,  “O da ne?” sorusunun içini dolduramadığı gördüğü günümüzde, geceler bizim yârimiz olmaktan da çıkacak!

 

A bu türkü de çok güzel ya.

Emel Taşçıoğlu söylüyor “Bugün benim efkarım var, zarım var” diye.

Türkünün adı da,  “Değme felek!”

Of of!

Şu felek değmiyor  da !

Tıp!