BU TOPRAKLARDA UMUT YEŞERTİYORUZ… TEMA VAKFI 25 YAŞINDA..
 



Yine yeniden bu dönem eğitim çalışmalarına başladık ve yarılamak üzereyiz bile.. Gönüllü çalışan bir sivil toplum kuruluşu olarak çoğu zaman görevli ötesine geçtik, geçiyoruz diyebiliyorum rahatlıkla… Hatta bazen öyle oluyor ki özel hayatımızı kaplıyor neredeyse çalışmalarımız.
Bu yıl da “minik tema” uygulamasını, küresel iklim değişikliği, erozyon, bu çevre tehditlerinin sebepleri, sonuçları ve almamız gereken toplumsal ve bireysel tedbirleri kapsayan interaktif (görsel ve işitsel slaytlarla sunum) sunumlarımızı anaokulları, kreşler dahil tüm okullarda, BEÜ Eğitim Fakültemizde, kurumlarda sürdürüyoruz. Hem de haftanın hemen her günü..
Bazı okul ve kurumlarda sordukları için özellikle belirtmek isterim ki, bu sunumlarda, panellerimizde ücret almıyoruz ne yerel ne de ülkesel bazda TEMA Vakfı olarak..
Bizim beklediğimiz karşılık; farkındalık yarattığımızı görebilmek yaşantılarda..
Zaten her gönüllü çalışan sivil toplum kuruluşları gibi bizim de görevimiz; sorunlarla yetkililer arasında köprü olmak, yasal çerçevelerde soruna dikkat çekmek. Bunu da öncelikle eğitim çalışmalarıyla, seminerlerle, panellerle, sergilerle gerçekleştirmekteyiz.
TEMA Vakfı’nın Ülke genelinde Milli Eğitim, Diyanet gibi kurumlarla yaptığı genel protokollar sayesinde hem eğitim vermekten hem de bundan yararlananlar açısından şanslıyız.
Özellikle çocukların ve gençlerin bilinçli bir toplum oluşturmakta öncelikli rolleri düşünülürse adımlarımızı onlarla birlikte atmanın önemi daha anlaşılabilir.
Günlük yaşantılarımızda bilincin farkını yada etkisini yadsıyamayız. Örneğin, çocuğunun yanında çekirdek kabuklarını yere atan bir aile ve onların yanındaki çocuktan beklenilecek ne olabilir.. Burada çocuk mu ebeveyn mi sorun teşkil ediyor ciddi olarak tartışılmalı.. Okullarda aile yapılarının farkı o kadar açık gözüküyor ki, bazen; anne-baba olmak için ehliyet verilmeli insanlara diyoruz, bazen de böyle çocuk yetiştiren aileler çoğalsa diyoruz..
Eğitimin-öğretimin okullardan önce ailede başladığı çok net.. Ancak “aile” derken gerçekten dünyaya gelen büyür zihniyetindeki insanlar asla dahil değil bu  aile kavramına.. Onlara ne ad vermek gerekir bilmiyorum hatta adları olmalı mı onu da bilmiyorum bildiğim ve duacı olduğum; çocuk “yetiştirebilen” aileler çoğalsın.. Çünkü çocuk sadece ailenin değil, hepimizin dünyasında var oluyor.. Kimi zararlarıyla kimi güzellikleriyle..
Daha güzel bir dünya dileğimizle, çalışmalarımıza bekleriz değerli çevre dostları..