Op. Dr. Muharrem Erdem İstanbul’dan aradığında çok üzgündü. Telefonda titreyen sesi ile “O çok iyi bir insan ve tam dedikleri gibi bir melekti. O kadar üzgünüm ki” dedi.

Acısının büyüklüğünü o kadar çok söyleyerek anlattı ki!

Echomar önünde yaya geçidinde bir otomobilin çarpması sonucunda ağır yaralanan ve kaldırıldığı hastanede vefat eden Firdevs Tokatlı için söyledikleri kulaklarımda.

Evet herkes gibi ben de tanıyorum Firdeves Tokatlı’yı.

Biliyorum.

Ki, en son Bozhane’de (sanırım 28 Ağustos)  SSK Hastanesinden emekli ve şu an Alanya’da yaşayan Şerife hemşirenin (Ekinci) “Geldim a evlatcum. Bozhane’de arkadaşlarla buluşacağız. Seni de görmek isterim” davetine katıldığımda görmüştüm Firdevs Hanım’ı. Bir ara yan yana geldiğimizde bana Kandilli ile olan bağını da  anlatmıştı. Trafik canavarının yaşamını aldığı O güzel gözlü ve yüzlü insanın ölüm haberi en az Muharrem Erdem kadar canımı acıttı.

Yutkunamadım.

**

Aynı günün gecesi bu kez haber Enis Kıran’dan geldi.

Zatürre teşhisi ile bir hafta önce yatırılmış hastaneye ama söylenenlere göre kalp krizi geçmiş ve son müdahaleyle  yaşama döndürülmüş.

Ama !

Direnememiş Enis Kıran’da.

O da veda etti işte bize/bizlere.

Naif kişiliği ve insan ilişkilerindeki kibarlığı ile tanıyıp bildiğim o güvercin yürekli Enis Kıran’ı da vereceğiz toprağa.

Bir varmış bir yokmuş gibi.

Kimler gelip gitmedi ki!

Bir saymaya kalksak çeteleler yetmez acılarımızı  belgelemeye.

Gönüllere girmiş olanlar hep iz bırakır.

Unutulmaz!

Enis Kıran’da öyle bir isim, kimlikti.

Işıklarda uyusun, uyusunlar.

**

Güne ölüm/ölümlerle başlamak insanın tadını da tuzunu da kaçırıyor.

Eli işe gitmiyor insanın.

“Boş” diyorsun.

“Değmez” diyorsun.

“Neyi paylaşamıyoruz?” diyorsun.

“Sevgide buluşmalı” diyorsun.

“Bu kavga neden?” diyorsun.

“Üç günlük dünya” diyorsun.

“Yakışır mı?” diyorsun.

Tabutların üzerinde yazan “Her fani ölümü tadacaktır” sözüne takılıyorsun!

Firdevs Hanım ile Enis Kıran’ın ölüm haberlerinden sonra ne diyebiliriz ki!

Gerçekten boş.