Öfke sınır tanımıyor.

Öyle bir öfke ki sokaklara taşmış.

Dur durak bilmeden yakıp yıkıyor.

Can bile alıyor.

Son örnek Burdur’dan geldi.

19 yaşındaki Burak T. ismindeki bir deli-kanlı sebebi bilinmeyen nedenden dolayı tartıştığı 29 yaşındaki Burak Akgöz ve kayınbiraderi 21 yaşındaki Mehmet Taşdiken’i çeşitli yerlerinde bıçaklamış.

Ağır yaralanan enişte ile kayınbirader kaldırıldığı hastanede yaşamlarını yitirmişler.

Olaya bakar mısınız?

Sebebi bilinmeyen bir tartışma.

Ve geride kalan iki beden toprağa ve bir beden de cezaevine.

Göçtü aileler.

Ağladı anne babalar.

Yıkıldı genç gelinler.

Bir kez daha öfke kazandı.

*

Sebebi bilense ne olur ki?

Sebep bir insanın diğerinin veya diğerlerinin almasını gerektirir mi?

Neden öldürmeyi düşünüyoruz?

Neden akıl ve sağduyu ile sorun veya sorunlarımızı çözmeyi bilmiyoruz.

Neden tehdit, şantaj, hakaret gibi aşağılık yol ve yöntemlerin tuzağına düşerek can alıp can veriyoruz?

Bu öfkenin sebebi ne?

*

Son yıllarda alışkanlık oldu ağır sözler.

Hakaret sınırını ezip geçmeler.

Seviye kavramını yok etmeler.

Dilin ayarını sürekli bozmalar.

Hele ki siyaset denen virüs kantarın topuzunu kaçırdığından bu yana, nefret dili kazanıyor sürekli.

Ne kadar saldırı bir o kadar aferin.

Alkış.

Sonra… işte geldiğimiz nokta.

Her yaştan insan bu bataklığın ortasında tartışmayı önce kavgaya taşıyor ve ardından da bir daha geri dönülmez uçurumdan aşağıya gönüllü atlıyor.

*

Çağdaş ve uygar insan küfreder mi?

Karşısındaki insan her kim olur ise olsun saygısızlıktan vazgeçer mi?

Serserilik yapar mı?

Bu kadar mı kendimize olan saygımızı yitirdik?

Bu kadar mı insanlıktan çıktık?

Tüh bize!

Bizi bu bataklığa sürükleyenlere.

Ve bu durumu değiştirme görevi olup da, bir şey yapmayanlara da tüh!

Not: Siyasetçilerin birbirleri hakkında duruma göre kullandıkları sözleri alt alta yazsak, Türkiye’nin fotoğrafını daha iyi görürüz.